Varlıkların meydana gelişini, muhteşem bir âhenk ve sistem içinde hareket edişini “tesâdüf”le îzah etmek kesinlikle mümkün değildir. Prof. Dr. Edwin Conqlin şöyle der:

“Hayâtın, tesâdüf eseri meydana geldiğini iddiâ etmek, bir matbaada rasgele meydana gelen patlama neticesinde muazzam bir ansiklopedinin ortaya çıktığını iddiâ etmek gibidir.” (The Evidence of God, P. 174; Prof. Dr. Vahidüddin Han, İslâm Meydan Okuyor, s. 129.)

İşte bunun gibi etrafındaki varlıklar üzerinde düşünen insan, sonsuz bir ilim ve kudrete sâhip olan bir yaratıcının var olduğunu, kendisinin de boş yere yaratılmadığını, dünyaya belli bir maksatla geldiğini fark eder. Nitekim Hz. Mevlânâ hazretleri bu hususta şöyle der:

“Ey oğul, yazıyı bir kâtibin yazdığını düşünmek mi, yoksa kendi kendine yazıldığını dü¬şünmek mi akla daha uygun düşer?”

“Ey hünersiz kişi, söyle bakalım, evin bir yapıcısı, bir mimarı olmasını düşünmek mi akla daha uygundur, yoksa yapıcısı ve mimarı olmadan evin kendi kendine meydana geldiğini düşünmek mi? Güzel bir sanat eseri, kör bir çolak adamın elinden mi çıkar, yoksa maharetli, gözü görür, hissiyât sâhibi bir kişinin eseri midir?” (Mesnevî, c. 6, beyt: 368-371)

“Nakışlar, resimler, ister haberleri olsun ister olmasın, hepsi de onları yapanın elinden çıkar! Testici testi ile uğraşır; onu yoğurur, şekil verir, yapar! Testi, ustası olmadan hiç kendi kendine genişler, uzar mı? Tahta, dülgerin eline sığınmıştır, ona tâbi olmuştur! Öyle olmasaydı kesilir miydi, başka tahtaya eklenir miydi? Elbise; bir terzinin eline geçmeden, kendi kendine nasıl biçilir, nasıl dikilirdi? Ey akıllı kişi; su kabı sakanın elinde olmasaydı, kendiliğinden nasıl dolar, nasıl boşalırdı? Sen de; her an, her nefeste dolmadasın, boşalmadasın! Şu halde, ey hikmet sâhibi kişi; o eşsiz, o büyük Yaratıcı’nın sanat elindesin! Bir gün olur da gözündeki perde kalkar, sır bağı çözülürse, sanatın, sanatkârın elinde halden hâle girmekte olduğunu anlarsın!” (Mesnevî, c. 6, beyt: 3332-3341)


Alican Tatlı'ın Yazısı.