Her Şey Arapça mı?!
Dilimize Arapçadan girmiş kelimelerin ne kadar çok olduğunu ispatlamak gibi bir derdim yok. İspat Arapça kardeşim! Ama şunu söyleyeyim: Arapça, Farsça olmadan Türkler hiç bir şey diyemez! Zira hiç Farsça, şey Arapça!
Değerli okur, sana bir şeyden bahsetmek istiyorum ama bahsetmeden önce neden o şeyi anlatmaya kalkıştığımı da ifade etmem gerekiyor.
Ben yaşadığım memlekette insanların konuştukları dili, ağızlarından çıkan kelimeleri farkında olmadan kullanmalarından rahatsız olan bir insanım.
İstiyorum ki insanlar kullandıkları kelimenin ne demek olduğunu, meramlarını ifade etmeye yetip yetmeyeceğini bilsinler.
Ve isterim ki herkes özellikle de çocuklarımız bir kelime duyduğunda o kelimenin Türkçe mi yoksa başka bir dilden gelme mi olduğunu az çok çıkartabilsin.
Daha bunu söylerken bile, “ya kardeşim, ümmetin işi buna mı kalmış” diyeceklerin çıkabileceğini hissedebiliyorum.
Sizlere Arapçadaki bir özelliği anlatacağım ama bunu Arapça öğrenebilesiniz diye değil Türkçeyi daha iyi fark edebilesiniz diye anlatmak istiyorum.
“Nasıl yani, Arapçanın bir özelliğini öğrenince Türkçeyi nasıl fark ediyoruz? Bu sizin köktendilciliğinizin değil de köktendinciliğinizin bir yansıması olmasın sakın?!” mı dedi bir okurumuz(!)
I ıh! Öyle zannettiğin gibi değil. Tamam, köktendinciliğimin yansıması köktendilcilik, kökten dilciliğimin tezahürü köktendincilik olabiliyor, bunları birbirlerinden pek ayırmıyorum zaten. Geçen sayıda anlatmaya çalıştığım ilgi-bilgi yaklaşımımızla insanın bildikçe laik olmasının zorlaştığını hatta imkânsızlaştığını ifade etmiştik.
Ama burada basit bir, hazır dilden bahsediyorken Arapçadan da bahsedeyim, araya da dinî iki üç şey sıkıştırayım fırsatçılığı yok! Bundan emin olunuz!
Derdim şu: Dilimizde başka dillerden gelmiş o kadar çok kelime var ki. Ve işin kötüsü biz bu kadar yüz bilmem kaç bin kelime arasında hangisinin kendi dilimize ait olduğunu, hangisinin başka dilden geldiğini fark bile edemiyoruz!
Daha da kötüsü bunun pek de gerekli bir şey olduğunu dahi zannetmiyoruz! Bu çok kötü!
(Bakın, “bunun pek de gerekli bir şey olduğunu da düşünmüyoruz” demedim, “zannnetmiyoruz” dedim! Düşünen birisi çünkü insanın kendi dilinin kelimelerini tanıyamaması gereksizdir” diyemez, bu meselenin üzerine düşmeden, zannetmekle, geçiştirmeyle ulaşılacak bir yaklaşım!)
Neden Arapçadaki bir özelliği anlatmak istiyorum, sebepleri saymaya devam ediyorum: Türkçeye en fazla kelimesi girmiş dil Arapça!
Yani bize en fazla kelime veren dil Ermenice olsaydı onu da anlatmak isterdim hem de bir ibadet huşuuyla! Zira Ermenice de Allah’ın insanlara emaneti! Onu da bilmek lazım, oralara da irticayı bulaştırmak lazım(!) Tamam, burası şakaydı ama biliyorsunuz her şakanın...
Tamam, devam ediyorum.
Üçüncüsü bir insanın kendi dilinin farkına varmasının yollarından önemli bir tanesi de başka dillerin özelliklerinden de az çok haberdar olmasıdır.
Eğer kullandığınız dilin imkânlarından habersizsek zihnimizin az bir kısmını kullanıyoruz demektir.
Yazık ediyoruz demektir!
Bu kadaaar girizgâhtan sonra şimdi mevzuya geçince anlatacağın bu muydu diyeceksiniz diye içimde bir korku belirdi.
Dil Matematiği
Bismillah de başla kardeşim, tamam öyle diyelim.
Arapların dili ile bizim dilimiz arasında önemli bir fark var!
Onların dili matematikteki fonksiyonlar konusuna benzeyen bir yapı arz ediyor, bizim dilimiz ise faktöriyeller konusuna çok benzeyen bir matematiksellik taşıyor. Arada böyle bir fark var!
Bunu söyleyince dilin matematiksel bir yapı olduğunu da arada söylemiş oluyoruz! -Hadi bakalım, bu sayı bayağı önemli şeyler söylüyoruz! Dur Asım, kibirlenme! Küçülmenin lüzumu yok şimdi(!)-
Bunun dilciler de, Milli Eğitimdekiler de farkında olsa keşke!
Mesela size bir masaldan vereceğim bir misal ile en azından anlatmaya çalıştığım meseleyi temsili bir şekilde emsalsizce sunmuş olayım. (Tamam, emsalsiz kelimesini sadece aynı kökten gelen diğer kelimelerle birlikte kullanmak için tercih ettim, kibirden değil!) Böyle bir cümle kurduğumda aslında az çok bilenler neden bahsetmek istediğimi biraz fark edeceklerdir.
Ama yine de girişi hemen yapmış olup konuya dalmayacağım. Zira bu sefer de girip de çıkamama tehlikesi var.
Dilimize girmiş Arapça kelimeleri o kadar çok kullanırız ki en laik geçinen biri, dil konusunda fazlaca çağdaş takılmaya çalışan biri bile günde en az yüz Arapça kelime kullanır.
Arapça kelimeler olmasa hiç bir laik size saatin kaç olduğunu soramaz.
Saat yerine vakit demeye kalkışsa o içini ürperten, tüylerini diken diken eden gazete aklına geleceği için onu da kullanamaz, kaldı ki o da Arapça bir kelimedir!
Cumhuriyet Halk Partisi diye partisinin adını kullanacak olsa cumhuriyet Arapça, halk Arapça! Mahkemeye gitse mahkeme Arapça, hâkim Arapça!
Sevdalansa Arapça, teşekkür etse Arapça, vefat etse Arapça, tabuta girse Arapça, kitap okusa kitap Arapça, okul değil ama sınıf Arapça, mezun olsa mezun Arapça, ikametgah kağıdı alacak olsa ikametgah Arapça, muhtar Arapça, taksitle bir şey almaya kalkışsa taksit Arapça, şey Arapça.
Hayatını sol şeritten devam ettirmeye niyet ettiğinizde hayat Arapça, şerit Arapça, devam Arapça, niyet Arapça! Muhafazakâr olsanız Arapça, mutlakıyetçi bir diktatör olsanız zulüm Arapça, şiddet Arapça, darbe yapsan darbe Arapça, asker Arapça!
Şirket kursan şirket Arapça, kâr Arapça, muhasebe Arapça (Sen de mi Musahabe kitabını Muhasabe diye okuyanlardansın?! Hımm!!)
Şimdi dilimize Arapçadan girmiş kelimelerin ne kadar çok olduğunu ispatlamak gibi bir derdim yok. İspat Arapça kardeşim!
Ama şunu söyleyeyim: Arapça, Farsça olmadan Türkler hiç bir şey diyemez!
Zira hiç Farsça, şey Arapça!
Kendi kelimeni tanımak
Ama asıl dilimizdeki o kadar farklı dilden o kadar kelimenin arasında “bunların hangisi benim dilimin kelimesi kardeşim” bile diyemiyoruz!
Zira hepsini Türkçe zannediyoruz! Zihnimizle kelimeler arasındaki ilişkiyi fazlasıyla ihmal ettiğimizden hangi kelime benim dilimin kelimesi sorusunu dahi merak etmiyoruz.
Bu, dilinin kelimesini tanıyabilmek bize ne kazandırır? Dilinin kelimesini tanıyamayan dilini nasıl tanıyacak ki? Dilindeki zenginliği, yani zihnindeki zenginliği nasıl fark edebilecek ki?
Açıya neden açı dediğini düşünemeyen bir zihin matematikte açıları kavramakta gecikecektir.
Yapmamız gereken ama oturup hangi kelime Türkçe, hangileri değil diye teker teker sorgulamak değil! Diller sonuçta sistemli yapılardır.
Dil zihin ilişkisini tatile gönderen laik dil anlayışı!
Arapçayı yok sayan ve Türkçedeki Arapça kelimeleri yok etmeye çalışan bir zihniyeti ile kafası karışık ergenekonumcumsu solcumsu zihniyet kültürel ve eğitim iktidarını gasp ettiğinden yıllarca Türkçeyi fark etmenin önemli bir kolaylığını bizim gözlerimizden sakladılar.
Bu önemli kolaylığa köşemizde artık gelecek ay girmemiz daha iyi olacak gibi görünüyor.
Ama bu yöntemle bildiğiniz kelime eğer diyelim ki 1000- 2000 ise 8-10 bin kelimeye çıktığını görebileceksiniz. Kaldı ki on yıldır insanımızın dünde 300- 500 kelime ile konuşur hale düşürüldüğünü söylüyor uzmanlar. Bu tabii on yıl önceki rakamlar. Şimdi kim bilir kaç kelimeye düştü normal bir Türk vatandaşı.
Genç Dergisi okuru başka!
Tabii Genç dergisi okuru olmak farklı bir şey. Bir dergi okuru gazete okurundan daha fazla kelime bilir. Dergi okurları arasında ise Genç dergisi okurları, yağ için söylemiyorum, yaşıtlarının okuduğu dergilere nazaran beş- on kat daha fazla kelime bilir.
İşte bu sayıda bahsetmeyi tasarladığım ama girizgâhını kısa tutamadığım için gelecek sayıya kalan yöntemi de öğrenince bildiğiniz kelime sayısı bir kaç kat artacak inşallah!
Üçlü kökler!
Sadece yöntemimizin adını söylemiş olayım: Arapçadaki üçlü kökler konumuz!
Aranızda ilahiyatta veya İmam Hatipte okuyanlar varsa hatta Arap olanlarınız varsa biz bunu zaten biliyoruz diyebilir! Ama çoğunun yanıldığını, pek de bilmediklerini iddia edeceğim. Bu yöntemi Türkçe içinde kullanmayı bilmediklerini söylüyorum. Bilenler varsa helal olsun, onları takdir ediyorum ama bunu İmam Hatipli, İlahiyatlı hatta Arap Dili Edebiyatı bölümü öğrencilerinin büyük çoğunluğunun bilmediğini gördüm. Ancak dikkatlilerinin bildiği, fark edebildiği ama onların da Türkçede pek kullanmadığı bir mesele bu.
Bakalım neymiş, gelecek sayıya..
Selam ile dua ile
(Selam ile dua da Arapça! Töbe töbeee!)
Asım Gültekin'ın Yazısı.