Vamık Volkan Ne Dedi? Türkiye Başa Döndü
Osmanlı İmparatorluğu`nu müteakip ortaya çıkan Türkiye Cumhuriyeti’nde abartılmış bir narsizm ile karşılaştık. "Bir Türk dünyaya bedeldir" sözü üzerine biraz düşünelim. Ancak diğer yandan şunu da unutmayalım ki bu narsizme bir ölçüde ihtiyacımız da vardı. Bu süreçte batılılaşmaya çalıştık. Batılılara benzemeye çalıştık; ancak birinci sınıf bir Batı ülkesi olamadık. İkinci sınıf olduk. Bu da bir aşağılanma duygusu üretti.
- Türkiye’de kesin olan, “biz kimiz” sorusunu sorduğumuzdur. Batılı mıyız? Doğulu muyuz? Bu sorgulama sürecine şu an din de karışmış durumda. Soğuk Savaş sırasında komünizme karşı Amerika`nın da desteklediği "Yeşil Kuşak" süreçlerini düşünelim. Bu süreçler Soğuk Savaş sonrası zeminini kaybettiği için başka türlü beklenmedik süreçleri üretti (Taliban-Afganistan). Hiç kuşku yok ki Türkiye`ye de bu süreçlerin bir etkisi var. Dolayısıyla Türkiye`de etnik ve dini gerilmelerin bir araya geldiği birtakım süreçler yaşanıyor. Bu tür süreçlerde toplumların ilkel mekanizmalarını çalıştırmaya başladığını bilelim.
- Tarih nasıl başladıysa öyle devam ediyor. Şimdi bakın; Türkiye`de başa döndük: Ergenekon. Her şeyi kaybettiğini düşünen yapı çaresizlik anında en başa döner. İlk hatıraya, ilk kurtuluş mitine geri döner. Gerileme yaşayan toplumda "tarihi imge" kendini gösterir.
- Çaresizlik içindeki toplum seçilmiş travmalara yönelir. Bu noktada "zaman çökmesi" dediğimiz durumla karşılaşırız. Toplum geriye döner. Sırplar Kosova’ya (1389) döner. Yunanlılar Megalo-Idea`yı gerçekleştireceğiz derler. Ruslar eski Sovyetleri özler. Biz Türkler de belki Osmanlı nostaljisi içine düşeriz. Kaybedilen topraklar geri alınmalıdır.
- Türkiye olarak geldiğimiz şu noktada şimdi bir başka arındırma sürecine girmiş durumdayız. Buna ben Cumhuriyet`in kuruluşundaki ilk arındırma ile karşılaştırdığımda ikinci arındırma dönemi diyorum. Bu bağlamda geçmişi aşağılamak kadar geçmişi yüceltmek de bir inkâra dönüşebilir. Geçmişin bazı kısımlarını tutarsak bu iyidir.
Mehmet Lütfi Arslan'ın Yazısı.