Yeniden bir yerel seçimle karşı karşıyayız. Seçilenler ve seçenler arasındaki ilişkinin, halkın özgür iradesinin tescilli bir şekilde açığa çıkacağı güne doğru ilerliyoruz hep birlikte. Partiler adaylarını belirledi, çalışmalar, propagandalar son hızla devam ediyor. Şairin dediği gibi “herkes ayrı bir hesabın peşinde”.

Tüm bu hengame arasında, “Genç” araştırmacılar olarak, seçilme ihtimali olanların heyecanını bir kenara bırakıp, seçmenler acaba ne âlemde diye merak ettik. Özellikle de genç seçmenlerin, seçilmekle, seçmekle ilgili görüşlerini topladık. Araştırma boyunca, şu soruların cevaplarını aradık: “Oy kullanabileceği halde oy kullanmayacak olan gençler var mı? Varsa sebepleri nelerdir? Oy kullanırken hangi kriterlere öncelik veriliyor? Adayların vaatleri seçilmek için bir önem taşıyor mu? ‘Seksenlerden sonra apolitik bir gençlik meydana geldi’ görüşü doğru mu? Parti liderleri ne kadar etkili? Aile ya da arkadaş tavsiyesi üzerine oy kullanan gençler var mı? Geçmiş dönemde yapılanlar gelecek seçimleri ne kadar etkiliyor? Tuttuğu futbol takımını ölene kadar destekleyeceğini söyleyen taraftarlar olduğu gibi, tuttuğu partiyi her ne olursa olsun desteklemeyi düşünen gençler var mı? Seçmen yerine seçilen olmak isteyen kaç kişi var?”

Bu doğrultuda, yaklaşık olarak 1011 genç ile görüştük, anketler aracılığı ile genel eğilimleri ortaya çıkarmaya çalıştık. İnternetin sağladığı tüm kolaylıklardan yararlandık. Türkiye’nin neredeyse her ilinden anketimize katılanlar oldu. Katılanların büyük çoğunluğu üniversite öğrencisi. Yaş aralığı 18-30.

Şimdi gelin, hep birlikte ortaya çıkan sonuçları değerlendirelim.

Sandığa Gitmeyeceğiz, Oy Vermeyeceğiz!

2006 yılında, Metropoll Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi tarafından yapılan ve yaklaşık olarak dört bin beş yüz üniversite öğrencisinin katıldığı ankette, öğrencilerin yüzde 29.8`i “Bu pazar seçim olsa oyunuzu kime verirdiniz?" sorusuna "Hiçbiri" yanıtını vermişti. Bizim yaptığımız araştırma, bu oranın düştüğünü gösteriyor. Oy kullanabileceği halde sandığa gitmeyeceğini belirten gençlerin oranı %12. Bu gençler, oy verilecek herhangi bir parti ya da aday olmadığını düşünüyor. Daha doğrusu oylarını hak eden bir aday yok. Çoğunun ortak görüşü, gelenin gideni aratmayacağı yönünde. Seçme hakkımız olduğu gibi seçmeme hakkımızın da olması gayet normal aslında. Lakin öyle ya da böyle, seçilenlerin iş başına geleceğini düşünürsek, her ne kadar anlamlı bir tepki olsa da, bunca anlamsızlık içinde böyle bir tepkinin etkisi ne olur diye düşünmeden edemiyor insan…

Adayların Vaatleri mi? Güldürmeyin Allah Aşkına!

Seçime yaklaştıkça adaylar vaatlerini artırıyor, tabiri caizse vaatler havada uçuşuyor. Bu seçimde de, ortalıkta fıkralara konu olacak bir sürü vaat dönüyor. Gerçi alıştık artık, bu topraklar ne vaatler gördü değil mi? Onlar vaatlerini sıralayadursun, biz, gençlerin vaatleri nasıl değerlendirdiğini açıklayalım. Açıklayalım ki, gençler için vaatlerin neredeyse hiç önemli olmadığı, diğer bir deyişle kaale bile alınmadığı ortaya çıksın.

Yılların gösterdiği acı tecrübelerden mi yoksa vaatlerin içlerinin boş olmasından mı kaynaklanıyor bilinmez, gençlerin vaatlere karnı doymuş. Çocukları bile güldüren vaatlerin artık cezbedici bir yanı yok. Gençler laf değil iş istiyor. Anket sonuçlarımıza göre, oy kullanırken öncelik sıranızda neler yer alıyor sorusuna, büyük bir çoğunluk son sıraya “Adayların Vaatleri” seçeneğini koymuş. Adayların vaatlerini ilk öncelik olarak değerlendirmeye alanların oranı sadece %3,5 (36 Kişi) Çok sevindirici bir sonuç bu. Zamanında bu vaatlerin peşinde yılların kaybını vermiş, ağır bedeller ödemiş bir ülke olarak, samimi olmayan vaatlere kanmayacak bir gençliğin geldiğini görmek çok güzel. (Sözünde duran adaylara sözümüz yok.) Umarız bu böyle devam eder ve hiçbir genç yarım ekmek döner karşılığında oyunu düzenbazlara kaptırmaz. Buradan, gençler adına adaylara sesleniyoruz: “Vaatleriniz konusunda siz ne kadar samimi olsanız da geçmiş tecrübeler bizleri bu konuda ümitsizliğe sevk ediyor. Siz en iyisi fazla uçmadan, kendinize güldürmeyecek şekilde, “samimi ama küçük” vaatlerde bulunun. Vaatlerle bir yere gelirim diye düşünüyorsanız, bizden pek fazla oy alamazsınız haberiniz olsun.”

Babamın Partisi Babama, Annemin Partisi Anneme!

Herkesin bildiği bir gerçek var, o da şu: İnsan gençlik çağlarında nasihatten, öğütten, tavsiyeden pek hoşlanmıyor. Ergenlikle birlikte, birçok konuda kendi başına karar vermeye, kendi ayakları üzerinde durmaya başlıyor insan. Dolayısıyla, seçim gibi önemli bir mevzuda da durum pek fazla değişmiyor. Diğer bir tabirle, her genç seçim sürecinde kendi bildiğini okuyor. Bunu anket sonuçlarımızda açıkça görmüş olduk. Oy kullanırken “aile ya da arkadaş tavsiyeleri”ni ilk öncelik olarak dikkate alan 44 kişi var. Bu rakam %4,3 lük bir genç kesim demek. Demek ki gençler başka şeyleri dikkate alıyor. Neler mi onlar? Adayların popüler olması olabilir mi? Sizce ne kadar etkiliyor popüler adaylar seçimleri? Birlikte okuyalım:

Adaylar Popüler: Zekeriya Beyaz, Levent Kırca

Her seçimde, ilginç isimlerin adaylıklarına şahit oluyoruz. Bu seçimde de, Zekeriya Beyaz, Levent Kırca gibi popüler isimler adaylıklarını ortaya koydu. Elbette popüler isimlerin aday olup olmadığı ile alıp veremediğimiz yok. İşte hendek işte deve, seçim meydanı bir bakıma er meydanı, kendine güvenen, partisine güvenen, dayısına güvenen () gösterecek elbette kendini, çıkacak meydana. Meselenin bizi ilgilendiren yanı, gençler acaba böyle adayları nasıl değerlendiriyor. Daha doğrusu, adayların şahsi özellikleri gençler için ne derece önemli. Anketimizden çıkan sonuçlara göre, adayların şahsi özellikleri, aynen seçim vaatleri gibi, pek bir artı değer ifade etmiyor. 1011 kişiden yalnızca 109 kişi (%11) şahsi özellikleri ön planda tutarak oy kullanıyor. Yerel seçimlerde adayların ön plana çıkması aslında olması gereken bir şey. Lakin görüldüğü gibi, bir gencin oyunu alabilmek için adaydan başka şeylere ihtiyaç var. Çünkü gençlerin büyük çoğunluğu adayların şahsi özelliklerinden daha çok, başka şeylere önem veriyor. Nelere mi?

Ya Ya Ya, Şa Şa Şa, Parti Lideri Çok Yaşa!

Meşhur bir söz vardır, “dehalar her zaman takdir edilir fakat liderlerin peşinden gidilir”. Anketimizden çıkan sonuç da, bu sözü doğrular mahiyette. Gençlerin büyük çoğunluğu için parti lideri, oy kullanırken değerlendirmeye alınan en önemli kriterler arasında ilk dörtte. (163 kişi, %16) Hatta birçok genç için partinin kendisi tamamen liderinden ibaret. Hal böyle olunca, karizmatik, etkileyici ve güçlü kişiliği olan parti liderleri gençler için son derece cezbedici bir rol oynuyor. Lakin parti liderinden de önemli kriterler yok değil. Parti lideri ne kadar etkileyici olursa olsun, yine de büyük çoğunluk için “partinin kendisinin” önüne geçemiyor. Yani bu ne demek? Şöyle ifade edersek daha kolay anlaşılır sanırım:

Oyumuzun Gideceği Yer Belli, Yeter ki Partim Sağ Olsun

Başlıktan da anlaşılacağı gibi, parti liderinden ziyade, partinin kendisi oy kullanırken daha önemli bir kriter. Anketimize katılan 1010 gençten % 17,7’si, ne adayların kişisel özelliklerine, ne vaatlere, ne parti liderine dikkat ediyor. (179 kişiye tekabül ediyor.) Onlar oy kullanırken partinin kendisine öncelik veriyor, diğer bir deyişle partilerinin sadece ismi bile oylarını almalarına yeter sebep. Aslında çıkan bu sonuç pek de şaşırtmadı bizleri, neden mi? Ülkemizde futbol takımı tutar gibi parti tutan birçok insan mevcut. Yani bu insanlar, her ne olursa olsun, futbol takımlarını değiştirmeyi düşünmedikleri gibi, tuttukları partiyi de değiştirmeyeceklerini düşünüyor. Konunun bu boyutunu birkaç başlık sonra irdeleyeceğimizi belirterek, kaldığımız yerden devam edelim. Partinin kendisinden daha da önemli iki kriter kaldı. Ne mi onlar?

Sorgulayan Gençlik!

Gençlerin büyük çoğunluğunun (%22,5) önem verdiği ve oy kullanırken dikkate aldığı kriter: “Geçmiş dönemdeki icraatlar.” Anket sonuçları açıkça gösteriyor ki, gençler olan bitenden fena halde haberdar ve oy kullanırken geçmiş dönemdeki icraatleri sıkı bir tahlile tabi tutuyor. Ülkemiz adına çok sevindirici bir haber bu. Karşımızda sorgulayan, hesap soran, gerçekçi bir gençlik var. Hal böyle olunca, şimdiden, başarılı belediyelerin bu seçimde de iş başına geleceğini söylemek mümkün. Şimdiden hayırlı olsun diyebiliriz onlar için. Öyle ya, işini “ihsan” derecesinde yapanın hakkını kim yiyebilir ki? Bu konuyla ilgili, son sözler olarak şunları söyleyebiliriz: Ortaya çıkan bu sonuç, hangi partiden olursa olsun, insana hizmet edenin kazanacağının açık bir göstergesi. Belediyeciliği suiistimal edenlere ise gençler adına “güle güle” demenin vakti geldi. Şimdi de gençlerin en çok önem verdiği, oy kullanırken en önde tuttuğu kritere geldi sıra.

Vaatler Bir Balon, Oyumuz İdeolojiye!

Seksenlerden sonra ülkemizde çok şey değişti. O dönemlerde yoğun bir şekilde yaşanan ideolojik kavgalar, tartışmalar, yürüyüşler zamanla yerini daha sakin bir ortama bıraktı. (Yüzlerce vatan evladını kaybettiğimiz o dönemleri Allah bu ülkeye bir daha göstermesin.) O karmaşa ve kavga ortamının üniversitelerde ne büyük yaralar açtığını hepimiz çok iyi biliyoruz. İdeolojiler uğruna gençlerin birbirine kıydığı, anarşinin sokak aralarına yayıldığı dönemlerdi onlar. Tüm bu acı tecrübeleri yaşayan ülkemiz, zaman içinde bu afetten kurtuldu ve şu an gençler arası ideolojiler her ne kadar farklı olsa da, bu birbirimizi kıracağımız, kavga çıkaracağımız, taşlı sopalı mitingler yapacağımız anlamına gelmiyor. Durum böyle olunca, araştırmamızda en çok rağbet gören kriter bizleri o eski korkulara götürmüyor. Nedir o kriter peki? Sonuçlara göre, gençlerin oy kullanırken en önde tuttuğu kriter “Partinin İdeolojik Görüşü”. (%25) Evet, anketlerden ortaya çıkan en genel sonuç bu. Gençler, ne vaatleri, ne liderleri ne de partiyi ön plana alarak oy kullanıyor, bilakis, partilerin ideolojilerine oy veriyorlar. Bu sonuç, ülkemiz geçmişini de hesaba katarak düşünüldüğünde, beklenen bir sonuçtu bizim için. Ve olması gerekendi aslında. Öyle ya, ideoloji demek; siyasal ya da toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükümetin, bir partinin, bir toplumsal sınıfın davranışlarına yön veren politik, hukuksal, bilimsel, felsefi, dinsel, moral, estetik düşünceler bütünü demektir. En basit tabirle bir ideoloji, düzenlenmiş, yapılanmış bir fikirler bütünüdür. Dolayısıyla, gençlerin büyük çoğunluğu da, bir görüşün, bir fikrin, bir ideolojinin arkasında olduğunu, ellerindeki tek oyu kullanarak seçimle gösterecek. Hasılı kelam, ideolojilerin tehlikeli bir karşıtlık oluşturmadığı, her ideolojinin diğerini daha hazmedilebilir şekilde algıladığı şu zaman dilimleri için, partilerin ideolojilerinin arkasında olan bir gençliğin olduğunu bilmek korkutmuyor bizi. Kaldı ki, gençlik demek, bir manasıyla tam da bu demek. Yapılan psikolojik araştırmalar da bunu gösteriyor. İnsanda, kendini bir fikre, bir ideolojiye, bir topluluğa ait hissetme eğilimi en fazla gençlik yıllarında kendini gösteriyor. Dolayısıyla, bir genç, esaslı gördüğü, kendini adayabileceği, kendini ait hissedebileceği bir ideoloji ile karşı karşıya kalınca, oy kullanırken tereddüt etmeden desteğini ortaya koyuyor.

Her Ne Olursa Olsun Parti Desteklenir mi?

Şimdi sırada, ankette yer diğer iki sorunun değerlendirmesine geldi. Birinci sorumuz şöyleydi: “Genelde insanların tuttukları futbol takımlarını bir ömür boyu değiştirmediği görülür. Sizce parti tutmak böyle bir şey mi? Her ne olursa olsun partinizi desteklemeyi düşünüyor musunuz?” Sonuçları söylemeden önce, içinizden bir tahmin yürütmenizi isteyeceğim. Çünkü bu soru bir bakıma çok önemli. Öyle ya, bu soruya verilecek her “evet” cevabını şöyle de yorabiliriz: “Ben partimden eminim. Partim ne yaparsa yapsın, hata bile yapsa yanındayım. Partimi mezara kadar destekleyeceğim, yanlış ya da doğru, seviyoruz işte, var mı diyeceğiniz.” Evet, sözü uzatmadan biz sonucu açıklayalım, tabii önce “hayır” cevabı verenlerden başlayarak: Yine sevindirici bir sonuç olarak, gençlerin %75’i, her ne olursa olsun partilerini desteklemeyi düşünmüyor. Bir yanlışlık, bir haksızlık gördüklerinde partilerini değiştirebilecek gençleri temsil ediyor bu %75’lik dilim. Parti tutmayı futbol takımı tutmaya benzetmeyen gençler bunlar. Kaldı %25’lik dilim. Tüm gençlerin %25’i, ne olursa olsun partilerini destekleyeceğini belirtiyor.(250 Kişi) Yani bir nevi “kesin inançlılar” kesimi diyebiliriz bu gruba. %25’lik bu genç kesimi, sanırım partilerini desteklemekten tek bir şey vaz geçirebilir, o da şu: Destekledikleri partilerin bir vesileyle kapatılması.() Ne diyelim, şaşıracak bir şey yok. Zaten bir siyasi parti için en anlamlı kesim de bu kesim olsa gerek. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine mi? Bu düşündürücü sonucun artılarını eksilerini siz okurlarımıza bırakıyorum, fazla söze gerek var mı?

Seçmek mi Seçilmek mi?

Şu anki hükümet her ne kadar seçilme yaşını düşürse de, ortaya çıkan tablo gençlerin “seçilmek”ten pek de haz aldığını göstermiyor. “Seçmen yerine seçilen olmak ister miydiniz?” sorumuza, %65 oranında “hayır” cevabı verildi. (653 Kişi) Ortaya çıkan bu sonuç, seksenlerden sonra apolitik bir genç kuşak ortaya çıktı tezini savunanlara iyi bir veri olabilir diye düşünüyoruz. Çıkan bu sonucun muhtemel sebepleri de şöyle: Gençler rahatlarının bozulmasını ve sorumluluk almayı hoş karşılamıyor. Hallerinden memnunlar ve kendi dertleri kendilerine yetiyor. Seçilen olmaktansa sadece seçmen olmak ve bir ideolojiyi desteklemek daha kolay bir yol onlar için. İnsanda siyaset sevgisi ve seçilme ihtirası gibi duyguların 30’lu yaşlardan sonra baş gösterdiğini de varsayarsak sonuçlar gayet normal. Bir de, gençlik döneminde, var olan akıntılardan birinin içine karışmak, hızla giden trenin vagonlarından birinde olmak, lokomotif olmaktan, taşın altına el sokmaktan daha kolay geliyor olsa gerek.

Sonuç Yerine

Hasılı, tüm bu sonuçlar, 2009 Türkiye’si ile ilgili önemli ipuçları veriyor bizlere. 1011 kişiyle yaptığımız araştırmanın en net sonucu şu: Oy kullanırken; vaatleri neredeyse hiç dikkate almayan, aile ya da arkadaş tavsiyeleri yerine kendi bildiğini okuyan, popüler adaylara önem vermeyen, parti liderinden çok partinin kendisine sevdalı, geçmiş dönemleri sorgulayan ve en ön plana partinin ideolojik görüşünü koyan bir gençlikle karşı karşıyayız. Bir cümleyle özetleyecek olursak: Gençlerin tercihi “Ne Aday, Ne vaat, İdeoloji ve İcraat”. Ne dersiniz, çıkan tüm bu sonuçlar iyi mi kötü mü? Yoksa ne iyi ne de kötü mü? Sırada seçimler var, seçimleriniz pişmanlıklarınız olmasın, ülkemize ve insanlığa hayırlar getirsin efendim, hayırlı seçimler.

Not: Araştırma boyunca, büyük emekler vererek katkı sağlayan Taha Süren, Emrullah Kocin, Gökhan Gökçek, Yunus Ertem, Arif Yurdakul, Mustafa Nalbant ve tüm Genç Gönüllüler’e teşekkürlerimi arz ederim.


Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.