Partisini henüz bulamamış mazlum belediye başkan adayı Ayşegül Genç’in basın bildirisidir.

Sorumlu bir vatandaş olarak, çevremde, tepemde, kapımın önünde ve hatta kulağımın dibinde palazlanan yerel seçim propaganda ve çalışmalarından etkilenerek 2009 Mart yerel seçimlerinde belediye başkanlığına ben de adaylığımı koyuyorum. Belediye başkanı olabilme süzgecinin delikleri hayli geniş olduğundan bendeniz de o deliklerden düşmüş; bir belediye başkanında aranan şartların bir otomobil sürücüsünde aranan şartlardan daha basit olduğunu öğrenmiş ve de bu yasal zemini hazırlayanlara minnet duyup öylece karşınıza dikilmiş bulunuyorum. Mutluyum. Amacım bir yerlere gelmek değil hakka hizmet etmek desem de buna ben bile inanmadım. Siz de bunu söyleyen ben bile olsam inanmayın. Hayatımda hiçbir yönetici koltuğuna 23 Nisan münasebeti ile dahi olsa oturmadım. Bünyemin bu koltuğa nasıl bir reaksiyon göstereceğini şimdiden bilmem mümkün değil. Bu yüzden vay şunları yaparım, vay şunları yapamam diye kesin bir söz veremem. İlerde hata eylersem tefessüh alameti saymayın, hiç takmam.

Ama elbette şu anki düşüncelerimi, koltuk alerjisi, makam irritesi, mevki dejeneresi olmadan söylemekte de bir beis görmüyorum…

Merhametli ve ehli insaf rakiplerim yolumun üzerinden ayaklarını ve çukurlarını kaldırırlarsa ve dahi “kadın belediye başkanı olur, ama olmasa ne olur” anlayışlarından vazgeçip üzerimden “hıh, bu mu” bakışlarını çekerlerse ben de kadim kitaptaki “ey insanlar” hitabına muhatap olmuş her birey gibi hizmet adına kendimden, cinsiyetimden ve zaaflarımdan vazgeçebilirim. Rol modelim Hz. Fatıma olup pek kıymetlidir. Hz. Fatıma boynundaki kırbayla suffeye su taşımış elleri şerha şerha yarılıncaya kadar değirmende un öğütmüş, babasının manevi destekçisi ve yardımcısı olmuştur. Lakin bir ara kadınlığın verdiği bir refleksle babasına sitem etmiş ve yardımcılar istemiştir. Ben de bu yüzden hem hizmet ederim lakin hem de yardımcılar isterim. Hatta daha ileri gider yakınır üfler püflerim. Ayrıca dırdır etmemeye de söz veremem.

Gün olur karşıma denizanası gibi gevşek biri oturur, keyiften şehla olmuş bakışlarıyla yüzüme bakarken diğer yandan da sumenin altına “hanım evladım şu parayla kendine çanta, kaban, çizme al” diye bir miktar para koyarsa… Alırım! Sumenin altına koyduğu parayı değil aklıma düşürdüğü kaban- çanta- çizme üçlüsünü gider kendi paramla alırım!

Tüm fakirleri doyuracağıma onlara her türlü maddi yardımda bulunacağıma söz veremem. Eskiden mahallelerimiz elli belediye gücündeymiş. Fakir fukara mahalleli tarafından gözetilir, ihtiyaçları temin edilirmiş. Kendi ayıbını belediye ile kapatmak isteyen mahalle eşrafına teessüf edebilirim ancak. Üstelik belediyeden ekmek almak öyle kolay mı ki? Misal gariban ve hasta bir adam yürüyebilirse gidip önce muhtarı bulacak, muhtardan fakirlik kâğıdı alacak o kâğıt ile belediyeye başvuracak da sonunda bir somun ekmek alacak. Oysa mahalleli olarak çöpe attığınız ekmekleri puzzle gibi birleştirseniz değil bir, yüz ekmek verirsiniz bu adama…

Öyle çevrede afişim, sloganım, şarkım yok diye bana oy vermeyecekseniz hiç vermeyin. Benim afişlerim fotokopi kâğıdından olup, sloganım “neuzibillâh” , seçim şarkım “beni böyle sev seveceksen, olduğum gibi göreceksen, girme ömrüme ne Dertliymiş bu diyeceksen” dir. Çok sanatçı mizaç biriyimdir.

Tüm belediye başkanları 88 model vaatlerde bulunup anahtar, konut, yol sözü veriyorlar. Demek ki hiç biri bilgisayar başına oturmamış. Ne bilsinler “online bilgisayar kullanıcısı bir genç” ne yapar, ne ister. Oysa ben her gence daire değil ücretsiz site yapacağım, köşe başlarına link koyacağım, istedikleri yerden tıklayıp sitelerine geçecekler beyler paşalar gibi. Yapacağım hizmetleri download etmelerini kolaylaştıracak, engelleyicileri kaldıracak, internet ağlarına zerre miskal virüs sokturmayacağım. 24 saatini tek bir sandalyede internet başında geçiren asil Türk genci neylesin 250 metrekare daireyi.

Esnafın ve halkın literatüründen “ticani, yobaz, vatan haini, satılmış, lümpen, dönek, hayvan, angut..” gibi kelimeleri kaldıracağım. Taban tabana zıt zaviyeden de olsa herkes birbirine nezaket çerçevesinden bakmayı öğrenecek.

Bir başka konu ise “sinsi köpekler ile çığırtkan teyzeler” sorunsalı. Yolda uyuz bir köpek görünce tepeden tırnağa çığlık kesilen teyzeleri ve “belediye zehirleyip öldürmüyor şunları azizim” diye çıkışan amcaları Osmanlıdan kalma bir çeşme başına götürecek, kedi köpek için mermere oyulmuş küçük oyukları gösterecek, ecdadın su doldurmayı rica ettiği bu kapların sularıyla yüzlerini yıkayacak ve hatta atalarımızın hayvana verdiği değeri anlamaları için çeşme kenarındaki tasla kafalarına “dakkı bab” eyleyecek ve mütemadiyen soracağım “evde kimse var mı”…

Tüm bunların dışında kentin ihtiyacını iyi analiz eden, kentin vizyonunu kavramış, tarihsel, kültürel, mimari mirasına bağlı, kent planına uyan, iyi etüt edilmiş projeleri üreten, dürüst, saygılı, demokratik, halka karşı eşit bakış açısına sahip, anlayışlı, sevecen, temiz, pak, dürüst, liyakatli, süper bir belediye başkanı olamam! Bu zamanda öyle birini bulursanız bana da söyleyin. Oy vermek şöyle dursun gidip kapısına mürit olayım.

İşte ben böyle dili sivri, yüreği gamsız, hayalleri sınırsız biriyim. Başımın üzerindeki örtü de işin cabası. Aday olduğum partinin başörtümden rant sağlayıp, sonra “canım sen de kurallara uymayıp bizi zorda bırakıyorsun” deyip sırt çevirmesi muhtemeldir. Kadın kollarında istihdam edilmek üzere yürürlükten kaldırılabilir, yakama rozet takıldıktan sonra top gibi iki kere sektirilip Anadolu’ya fırlatılabilirim.

Sivil olmam en büyük çıkmazım. Arkamda ceberut statükocuların desteği yok. Yeme içme götürme yetilerimi ve edimlerimi ailem ben küçükken törpülemiş. Farklı seslere tahammülüm yok ama bu hoşgörülü olmadığım anlamına gelmez.

Gördüğünüz üzere ümitsiz bir vakayım. Üstelik bir belediye başkanı, seçimleri kazanmak için 5 milyon dolar harcamalı demiş yazar Yavuz Saltık. İcap ederse ben de harcarım tabi ne demek. Lakin harcamam için önce o kadar parayı bulmam lazım. Ne ki? Beş milyon dolar… beş milyon dolar…Beeeeeeş milyoooooon dolaaaaar…

- Ayşegül, şişşt!

- Beeeeş milyoooooon dolaaaaaaaaaar…

- Hop kızım uyansana

- Beeeeş milyoooon….

- Şişşt, ohooo haberleri izlerken sızmış yine bu ya…

- Milyoooon dolaaaar

- Şişşt, uyan hadi…

- Ha, hım, neh?

- Sayıklıyordun öylece… hayırdır ne beş milyon doları?

- Şey ben basın şeysi yazıyordum da

- Neysi?

- Şey yok ben, öhöm, ehem:)


Ayşegül Genç'ın Yazısı.