Okumazsam!
Emine Şimşek
Bana bir giriş cümlesi söylemeyen yazarlar, üstüme üstüme gelen sızılar bırakıp gitti. Okumak ne menem bir sancıydı ki beni evcilleştirdi. En haylaz yanlarımı törpüleyip en uysal bakışlarıma karanlık ekledi. Evvel zaman içindeydi, örtüsüne bürünmüş olan kalktı ve uyardı. O’na öncesinden ‘Oku!’ denilmişti, ‘’Yaradan Rabbinin adıyla oku! ’’ Bütün okumalar gerçeğin nabzını hissetmek içindi. Öyleyse önce kalbini okumalıydı insan, Kutsal’ını.
Fonda ney taksimi, hüzzam makamı. Raflarına sadece birkaç daha kitap sığabilecek kitaplığım ömrümün en sessiz şahidi. Daha ilkokuldayken öğrendiğim o söz, “Kitap en iyi dosttur.”, hayatımın serencamında kendini tazeliyor. Fotokopi makinesinden yeni çıkmış yüzlere baktıkça afallıyorum. Parmak kaldırmaktan çekiniyorum. Bayramdan bayrama tozu alınan kenar süslerinin yalnızlığını hissettiren kitaplardan insanlara kaldırınca başımı ne çok sersemliyorum. Gümüş vazolarda unutulmuş çiçekler kadar suskunum. Suskunluk sarmalının bir dişlisi olmak zamanla eritiyor sesimi. Kitap kahramanlarına kaçmak istiyorum.
Yastığımın altında uyuyan güzel rüyalarımı dinlemekten hiç usanmadı.
Nezle kızlar korosu kurmayı düşünüyoruz Henriette’yle. Ebu Zer’in Bavyeralısının sepetine atlıyorum, turluyoruz sabahları. Sanço Panza yemek yerken beni hiç yalnız bırakmıyor. Don Kişot, evimizi bir şatoyu korur gibi bekliyor. Sevgili Anna ile çocukluğumu topluyorum sokaktan. Nihade, narçiçeği kokusu ile geliyor bütün aşk sözcüklerimin içine. Saatlerimi ayarlıyor "sözde kızlar." Oblomov mızıkçı biraz, benden kurtulmak isterken kendisinin çoktan hayatıma eklenen ‘başkası’ olduğunu bilmiyor. Mûleyka oluyorum kimi ‘Bağdat Düşerken’ kimi şarkısını söyleyen Reyna. Kahve içerken yüzünü bana dönüyor Hanzala. İsmimin bulunma hali Bilal’ de, en çok Yusuf’’ ta. Yusuf en çok gecede. Monna Rosa’ yı çok güzel okuyor Yusuf.
Bazen bütün kitap kahramanları hayatımın bir parçası oluyor, bazen ben oluyorum bütün kitapların kahramanı. Mesela Jean Val Jean oluyorum çiçekleri sularken. Gogol’un ‘palto’sunu giyip Raskolnikov’u bulmaya koşuyorum. Birlikte şeker dağıtıyoruz yedi cücelere. Hattat kağıdını aharlarken ‘bir mendil niye kanar?’ diye düşünüyorum. Lili konuşmayı öğretiyor bana. Nastenka beyaz gecelerinden çıkıp geliyor, beklemek neymiş Nil’ den öğreniyor. Genç mezarlık bekçisi oluyorum en çok, elimdeki gül dağılıyor.
Ya asıl kahramanlar; yazarlar, şairler…? Nehir kenarınla dövülen çamaşırlara eklenen hayatlardan kaçmaksa okumak, yazmak nasıl bir yaşamak, nasıl bir kaçmak? Şair, yaşamayı bileydi yazar mıydı hiç şiir? Hayatı sızım sızım hüzünlü tebessümlerle içselleştirip bütün teorilerin, kuralların, hipotezlerin ötesinde kalbinin tanıklığını kabul etmek. Kaybedip kaybedip kendini bulmak. Denis Roche litterature (edebiyat ) kelimesini lutte et rature (dövüş ve bozuşturma) olarak adlandırmış. İçsel bir kavga. ‘Ben’ ile ‘ben’ arasında. Yazmak rahatsız olma hali. Kendisiyle barışıklığa ulaşabilmiş kişi niye artık yazsın ki?, diyor yazar. Aslında yazmak üzerine ne söylenirse söylensin hiçbiri Kafka’ nın dediği kadar etki yapmayacak: ‘Yazmak, bir çeşit ibadettir baba!’
İlk kez elini şiire bulaştırdıktan sonra Dostoyevski’ nin üstü başı kelimeye bulanacak. Bir kez kasıp kavuran o mahşeri sızı sık sık yoklayacak. En çok geceleri tetikleyecek şiir ve huzursuzluğu artacak şairin. Baş ağrılarına ancak bir şiir iyi gelecek. ‘Ey yazar bil beni!’ diye seslenecek okur. Ey yazar bil beni!
Gün gelecek yazar da kendine “Yazma bunları, yoksulluğun ve yorgunluğundan bir kulübe yap kendine. Çay ve sigara iç ömür boyu orada.” diyecek. Kalemsiz kalacak, kağıtsız kalacak ama yazmazsa çıldıracak!
Okudukça kalbimdeki çakıl taşlarını temizliyorum. Kendimi yazık’lıyorum. Hiç’leşiyorum. İnsanlar yürüdükçe caddenin yağmuru çekiliyor sanki. Bazen dışarıdan korkuyorum. Bana bir giriş cümlesi söylemeyen yazarlar, üstüme üstüme gelen sızılar bırakıp gitti. En çok geceleri aklımı zonklatan okumak, uykuda geçen zamanlarımın ahlarını vahlarını ateşledi. Kitaba dokunmak yakıcı bir eylemdi. Yandım!
“Okumaktan başka gidecek ne bir yerim ne de bir yurdum var!”
Ey yazar bil beni! Sen ki nasıl yazmazsan çıldıracaksın, ben de okumazsam çıldıracağım!
GENÇ'ın Yazısı.