On Sekiz Yaşıma Mektup
Salih Kılınç
Şu hitap işini bir türlü yoluna koyamadım. Bana kalsa herkese ağabey, abla demek isterim. Ama olmuyor, bazıları bey denilmesinden hoşlanıyor, bazılarına hanım demeniz gerekiyor. Neyse ki şimdi böyle bir durum yok.
O halde “sevgili ben” diyerek başlayabilirim. Yaş on sekizi vurdu mu önünde tüm kapılar ardına kadar açılacak zannederdin eskiden. Yapamazsın denilen şeyleri yapacak, giremezsin denilen yerlere girecektin. Bir eşikti bu yaş, onu aşınca hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Ama öyle olmadı…
Aslına bakarsan pek de matah bir şey değildir on sekizinde olmak. Hatta daha da zordur. Bazılarınca hala çocuk olarak görülmek sinir bozucu gelir insana.
Bazen sözünün kesilmesi, ettiğin lafların hesaba katılmaması yumruk yemişten beter eder.
Sevgili ben, bunlara fazla takılma derim. Bu geçici bir dönemdir. Asıl tehlike, yaşın otuz kırka gelip de kayda değer bir şeyler yapmamaktır. On sekizinde sorulan “ne yapmalıyım?” sorusu gereklidir; yeter ki buna önündeki on sene içinde iyi cevaplar bulabilmiş ol.
İşe, “Benim dertlerimle, sıkıntı olarak gördüğüm şeylerle dünyanın dertleri ne kadar örtüşüyor?” sorusunu sormakla başlayabilirsin. Dünyaya getirilmeye değer bulunduysan, bence, kendi “lokal” sorunlarınla ne kendini ne de etrafını yor. Bu “yerel” dertlerden biri de aşktır. Aşk iyidir, hoştur da aynı zamanda dünyayı ıskalama sanatıdır. O uğrunda ölmeyi göze aldığın kirpikler, o ince kaşlar sana iki sene sonra hiçbir şey ifade etmeyebilir. Ailenden daha fazla değer verdiğin insanı zaman gelir aklına bile getirmezsin.
Tabii bir de kitaplar mevzuu var. Bir sürü kitabın arasından hangi birini okumalı? İşe nereden başlamalı? Moral bozucu bir durum. Binlerce kitap var ve senin okudukların koca bir deryada sadece bir damla. “O halde hiç kitaplara bulaşmamalı” mı diyorsun? Bence deme. Çünkü dünyanın en fazla kitap okuyan kişisinin okumadığı kitap sayısı, dünyadaki bütün kitaplardan ancak biraz azdır. Bu yüzden bir an önce okumaya başla ki kendi okuma maceranı bulabilesin.
Etrafta sürekli kitaplardan bahsedip de kitap okumayan bir sürü insan var. Onların tavsiyesi ile değil, kendi okuma sürecinde bul “iyi kitaplarını”. Bu süreçte çok fazla kötü kitap da okuyacaksın. Ama kötü kitabı tatmadan iyi kitabı, emin ol ki, bulamayacaksın.
Sevgili ben, üniversiteyi, üniversiteli olmayı fazla abartma. Nihayetinde lisenin devamıdır üniversite. Sadece not sistemi farklı. Bir de gömlek, ceket giymek zorunda değilsin. Başka da değişen bir şey yok. Mezunlardan biri gelir de “okulun kıymetini bil” derse kulak asma. Bir an önce okulu bitir ve kendi paranı kazanmaya başla. Okul hayatın boyunca ders kitaplarından daha çok diğer kitaplara zaman ayır. Ders kitapları sıkıcıdır biraz.
Sevgili ben, 2009 Şubat’ının Ankara’sında on sekiz yaşımdan sekiz yıl kadar uzaktayım. Dışarıda hızını her dakika artıran bir yağmur var. Odanın ısısı dışarıdan biraz hallice. Zaman makinen en fazla sekiz yıl ilerisini gösteriyor.
GENÇ'ın Yazısı.