M. Emin Kul

Kalabalık iskele trafiğinde elindeki tablayla simit satmaya çalışıyordu. Yüzündeki derin çizgiler onun zor ve uzun bir ömür geçirdiğini anlatmaktaydı. Emeklilik yaşını çoktan geçmiş olmasına rağmen hâla üç-beş kuruş için bu soğukta ve izdihamda çırpınması, doğrusu kalbimi acıtmıştı.

- Amca ver ordan iki simit…

Parayı verirken gözlerinin içine baktım:

- Kolay gelsin, senin de işin zor…

- Kader evladım kader, benim adımı daha doğarken Sabri koymuşlar, gençlikte de yaşlılıkta da bir ömür boyu sabretmeye niyet ettik biz, Allah kabul ederse.

Derviş ruhlu ihtiyar satıcıya amin deyip vapura seğirttim. Adetim olduğu üzere dışarı oturdum. Bir anda iskelede asılı ihtiyar kamyon tekerlekleriyle göz göze geldik, binlerce kilometre yaz kış yollarda süründükten sonra bir de ahir ömürlerinde vapurla iskele arasında ezilip duruyorlardı. Eğilip sessizce:

- Allah kabul etsin dedim, kaderiniz ne kadar da Sabri amcaya benziyor.


GENÇ'ın Yazısı.