15 Temmuz gecesi ülkemiz uçurumun kenarından döndü…

Tanklara karşı çıplak elle savaşan, genci, yaşlısı, kadını erkeği ile kahramanlık destanının şahını yazan, kelimenin tam anlamıyla cesur yürek milletimiz sayesinde…

O gerilerde kaldığını düşündüğümüz darbeler meğer ne kadar da yakınımızda duruyormuş…

Ortadoğu ve Latin Amerika ülkelerinde olabileceğini düşündüğümüz görüntüleri bir gün kendi ülkemizde de müşahede edebileceğimiz kimin aklına gelirdi ki?

İnsanların kuş gibi avlandığı, tanklar altında ezildiği görüntülerin ancak Sisi’nin Mısır’ına, eli kanlı Esed’in Suriye’sine has olabileceğini zannettik.

Yaklaşmakta olan darbe senaryolarına dair dillendirilenler konusunda;

“Herhalde o kadar da ileri gitmezler” diye hüsn-ü zanda bulunmuştuk.

Meğer ne kadar da iyi niyetliymişiz.

Meğer bizim darbecilerimiz de vahşette Sisi’nin katliamcı askerlerine, Hüsnü Mübarek’in murtezekalarına ne kadar da benziyorlarmış…

Meğer varil bombalarıyla halkını katleden Esed’in şebbihaları gibi onlar da kendilerine emanet edilen halkın silahıyla kendi halkını katledebilecek, savaş uçaklarıyla üzerlerine ölüm yağdırabilecek kadar insanlıktan nasibini almamış bir tıynetteymişler…

Meğer bizim darbeci androidler de küresel terör örgütleri, DAİŞ ve Haşdi Şabi’nin, zihinleri köreltilmiş teröristleri gibi tankları insanların üzerinden geçirebilecek kadar vicdan yoksunuymuş…

Gerçekten de meğer ne kadar da hüsn-ü zan beslemişiz. Meğer ne çok aldanmışız…

Darbeleri boşa çıksın da varsın olsun aldanmış olalım. Evet gerçekten bu darbe girişiminin ülkemize faturası çok ağır oldu. İki yüzü geçkin vatandaşımızı darbeci teröristlere kurban verdik. Yüzlerce yaralımız var. Ancak ya başarmış olsalardı? O zaman bu faturanın bedelini kestirmek inanın imkânsız olurdu. Allah Teala, ümmetin mazlumlarının duaları hürmetine ülkemizi korudu. Kahramanlık destanı yazarak bu ülke için canlarını seve seve veren şehitlerimizi minnetle anıyoruz.


Beytullah Demircioğlu'ın Yazısı.