Kamil Kurt

Darbe girişimine direnerek Atatürk Havalimanı’nda FETÖ’cü hainlerin elinde olan tankın önüne yatan Metin Doğan 15 Temmuz’da yaşadıklarını şöyle anlattı: “Ben bu alçak saldırıyı duyar duymaz kendimi sokağa attım. Ankara’dan gelen misafirlerim ve kardeşim bana engel olmaya çalıştı ancak ağabeyim destek oldu. Atatürk Havalimanı önüne gitmek için taksi bulamadım. Motosiklet kullanan birini gördüm. Onu durdurdum. ‘Allah rızası için beni havaalanına götürür müsün?’ dedim. Gözlerimden ne kadar çok gitmek istediğimi anlayınca bunu kabul etti. Yüzünü bile tam görmedim. O kişiye, ‘Bak kardeş seni tedirgin etmemek için söylemedim ancak belki de bu gece öleceğim. Bu paraya ihtiyacım yok. Al kendine benzin parası yap’ dedim. Tüm ısrarlarıma rağmen kabul etmedi. Ona dualar ederek vedalaştım ve havaalanının girişinde tankları ve askerleri gördüm. Bağırıyorlardı. Onlar bağırdıkça ben de “Siz kimin askerlerisiniz?” diye soruyordum. Bu sırada tank üstüme doğru biraz hareket etti. Sol paletin önüne yattım. Tank hareketini durdurunca üzerimi çıkardım ayağa kalkarak tepkimi göstermeye devam ettim. Ondan sonra tankın üzerinde 3 kişi gördüm. ‘Biz de sizdeniz’ dediler. O laftan sonra sakinleştim. Ardından polis müdürü olduğunu düşündüğüm bir kişi çıkmamla ilgili bir çağrıda bulundu ve ben de tankın önünde ayrıldım. O ölüm anını yaşmak için bekledim. Çünkü beni sürekli uyarıyorlardı ve aksi takdirde ateş edeceklerini söylüyorlardı. Tüm hareketimin 5-10 dakika arasında gerçekleştiğini düşünüyorum. Eğer darbeciler başarıya ulaşacak olsalardı, ölmeyi ve o anı görmemeyi çok isterdim. O zaman kendimi mutlu hissedecektim.

Vatan Kurtaran Suriyeli Genç

28 Şubat darbesini iliklerine kadar yaşamış, ömrünün bir kısmını zindanlarda işkence görerek geçirmiş gönüldaşlarımızdan Sebahattin Arslan ağabeyimiz anlatıyor: “Darbe gecesi tahminen saat 3 sıralarıydı. Asker bizi yaylım ateşiyle Genelkurmay’ın önünden Kızılay’a doğru püskürttü. Kızılay’da biraz dinlenip kendimize geldikten sonra, bir grup direnişçiyle yukarıya tekrar çıkıp Genelkurmay’dan bize ateş açan askerleri etkisiz hale getirmenin planlarını yapmaya başladık. O ara şivesinden Suriye’li olduğunu öğrendiğim bir genç kardeş gözüme çarptı. Ayaküstü sohbet ettik. “Sen niye geldin kardeş buraya?” diye sordum sonra. Suriyeli genç “Ağabey, baktım insanlar sokaklara çıkıyor. Herkes tekbir getiriyor. Demek ki Müslümanlara saldırıyorlar. Ben de yardıma geldim size” dedi. Tam o an havadan taarruz oldu. Ortalık karıştı ve sağa sola dağıldık. Bir süre sonra o genci Kızılay meydanında ambulansa doğru taşırlarken gördüm. Vurulmuştu, yaralıydı...”

Polislerle Omuz Omuza

Söz yine Sebahattin Arslan ağabeyimizde: “Darbeciler tanklarla Ankara Emniyet Müdürlüğü’nü taramaya başlayınca bir grup, yaylım ateşine aldırmadan içerideki polislere yardım etmek için Emniyet binasına giriyorlar. Tanklara, ellerindeki silahlarla mukavemet göstermeye çalışan pusudaki polislerin yanına gidip “Bize de silah verin beraber karşı koyalım” diyorlar. Polisler “Depoyu patlattılar. Elimizdekinden başka silahımız yok. Ama biz şehit olursak silahlarımızı alın, sonuna kadar savaşın. Bu vatanı Allahsız hainlere teslim etmeyin. Hakkınızı helal edin” diye karşılık veriyorlar. İşte bu yüzden Müslümanları yenemeyeceksiniz!”

Darbeye Karşı Nöbet Tutan Halkın İnceliği

Sabaha kadar darbeye karşı nöbet tutan halk, çöpleri toplamadan meydanı terk etmiyor. 4 gündür meydanda olan bu halk ne bir dükkân yağmaladı, ne bir trafik levhası, kaldırım taşı söktü, ne de çevreye ufacık bir zarar verdi.


GENÇ'ın Yazısı.