Teker teker güzel, donanımlı, halis niyetli Müslümanlar olmaktan başka çaremiz yok. Düşünmeyen, sorgulamayan, akletmeyen, okumayan, bilmeyen, Allah ve Rasulü yerine beşeri güçleri hayatının tek otoritesi kabul eden bireyler, hem kendilerini hem de diğer insanları felâkete sürüklüyor.

Yıl 1993 olabilir. Kartal Anadolu İmam-Hatip Lisesi’nde ortaokul öğrencisiyim o zamanlar. Okulun yakınlarındaki bir ‘abi’ evine gidip geliyoruz zaman zaman. Yemekler yeniyor birlikte, namazlar kılınıyor, sohbetler ediliyor… Derken bir gün, abilerden biri şöyle diyor: “Askeriyede şu anda albay seviyesinde abiler var. Kendilerini belli etmemek için her gün Milliyet Gazetesi alıyorlar. Namazlarını îmâ yoluyla kılıyorlar. Hamd olsun, giderek çoğalıyorlar, yükseliyorlar…”

15 Temmuz Cuma akşamı, kendi halkının üzerine tank sürecek kadar Allah korkusunu yitiren askerleri dehşet içinde izlerken, aklıma bu acı hatıra geldi. Müslüman bir halka düzenlenen alçakça saldırının emrini verenler arasında, belki de yıllar önce o mütevazı öğrenci evinde hayranlıkla kendilerinden söz edilen ‘asker abiler’ de vardı.

Rabbimizin lüftuyla, milletimizin gösterdiği olağanüstü fedakârlık sayesinde bu bela -şimdilik- savıldığına göre, payımıza düşen ibret hisselerini konuşmanın tam sırası:

- Her şeyden önce, karşımızda muazzam bir ibret levhası duruyor. Allah ve Rasûlü’nün tarif etmediği bir ‘İslami örgütlenme’ biçimi geliştirip, düpedüz dünyevi hedefleri ‘uhrevî amaç’ olarak pazarlayan bir mantığın gelip dayandığı nokta oldukça acıklı. “Kendinizi gizlemek için içki de içebilirsiniz” izninden, “Sivilleri tarayacaksınız, tanklarla ezeceksiniz” emrine varan korkunç serüven, görebilenler için çarpıcı uyarılarla dolu. Demek ki, günah işleyerek ve Allah’ın emirlerine baş kaldırarak elde edilen mevkiler, beladan ve suçtan başka bir sonuç getirmiyormuş.

- Fethullah Gülen, ilmî bakımdan dünya üzerinde yaşayan en donanımlı insanlardan biri. Ancak siyasî ve dünyevî hırsları, kendisini bir kriminal çetesinin elebaşısı haline getirdi. Cerbezeli bir vaiz, hepimizin gözleri önünde bir suç örgütünün liderine dönüştü. İlim talipleri ve manevî önderler için, bundan daha sarsıcı bir ders olabilir mi?

- Şu anda bu hastalıklı yapıyla irtibatlı olanların devlet katmanlarından temizlenmesi süreci devam ediyor. Ancak elde yeteri kadar yetişmiş eleman bulunmadığı için, görevden alınanların yerine kimlerin getirileceği meçhul. Dahası, on yıllardır kendilerini gizleyerek var olmuş bir oluşumun üyelerinin, yine hızlı bir şekilde kendilerini gizleyip, masumları ihbar etmeleri de ihtimal dâhilinde. Her alanda iyi yetişmiş adam eksiği, şu sürecin en acı sonuçlarından biri olarak gözlerimizin önünde duruyor. Şimdiye kadarki eksikleri hızlıca tamamlayıp, yolun kalanında sağlıklı mesafe almamız şart.

- İnsanoğlu, güce ve güçlenmeye zaafı olan bir varlık olarak yaratılmış. Fethullah Gülen ve onu sorgusuz-sualsiz izleyenler, söz konusu zaafın en dehşetli ve tehlikeli neticelerini bu ülkeye yaşattı. Yöneticilerimizin, onlardan boşalan yerleri doldururken, çok dikkatli olmaları gerekiyor. Devletin herhangi bir kurumunda, bir siyasi ya da dinî görüşün ağırlık kazanarak, diğerlerini ezmeye başladığı bir sürecin tekrar başlamaması için azami gayret göstermek, hepimizin boynunun borcu. “Namaz kılan adamdan zarar gelmez” mantığının yarattığı boşvermişlikle kurumların işgaline göz yumulunca, yolun sonunda çok sevdiğimiz nice müslüman, tankların paletleri altında can verdi. Yakın ya da uzak gelecekte, kendilerine yol verilen ve devlette kümelenmelerine göz yumulan başka grupların içinden de böyle çetelerin çıkmayacağının hiçbir garantisi olamaz. İnsanoğlunu yaratan Rabbimiz, onu “çok zalim ve çok cahil” olarak tanımladığına göre, zulüm ve cehalet potansiyelinin açığa çıkarak toplumu boğmasına fırsat verilmemeli.

- Ve son olarak, teker teker güzel, donanımlı, halis niyetli Müslümanlar olmaktan başka çaremiz yok. Düşünmeyen, sorgulamayan, akletmeyen, okumayan, bilmeyen, Allah ve Rasulü yerine beşeri güçleri hayatının tek otoritesi kabul eden bireyler, hem kendilerini hem de diğer insanları felâkete sürüklüyor.

Zulme ve haksızlığa direnmek için göğüslerini tanklara siper eden kardeşlerimize Rabbimizden rahmet dileriz. Onların niyetlerini ve şehadetlerini kabul etmesini, bizleri de onlarla cennette buluşturmasını niyaz ederiz.


Taha Kılınç'ın Yazısı.