Korunaklı Bir Tavan
Evin belki de nazardan en uzak yerleridir tavanlar. Yağışlı geçmiş bir mevsim sonrasında dikkatimizi çekmeyi başardıkları olur. Tavanlar, ağlayan gökyüzünün tercümanı olurcasına sararır. Tavanların yüzüne dalga dalga yayılan bu hüzün, estetik kaygılarımıza dokunurken, o dalgalarda hangi duyguların kıyıya vurduğunu acaba kaç kişi fark eder? Dünyada hasrete yazgılı her kalp sahibinin nefesinden pay almış olmasın tavanlar?
Bazen de uzun bakışlarımızı dayandıracak bir yer aradığımızda fark ederiz tavanları. Bedenimiz en rahat yere uzansa da, içimizde rahatsız bir atış varsa, gözlerimiz illaki tavanla karşılaşacaktır. Beş altı saniye gerekir tavana sadece, böyle zamanlarda. Altı saniyeden daha fazla tavana gözlerimizi diktiğimizde, tavan iki kanadıyla açılır ve geçmiş ve geleceğe uçurur bakışın sahibini. Bakışlar, dalışa döner ve kişi hatıralara oradan da hayallere dalıverir. Kendi zeminindeki hiçbir hayali açığa çıkarmayan sırdaştır tavanlar.
Gökyüzü, üzerimize korunaklı bir tavan olarak inşa edildi. Güneş ve ay da bu tavanın bize bakan en güzel süsleri olarak asıldı. Yıldızlar da onlar gibi, hepsi birer ayet. Yüz çevrilmemesi gereken… Kaymalarını izliyoruz, hoşumuza gidiyor. Başımıza düşecek mi diye hiç korkmuyoruz. Bu yıldızlı kubbede hoş bir sâdâ bırakabilmek oldu derdimiz. Gökteki yıldızlar gibi en azından birkaç insanın, hatta belki de sadece bir insanın göğünde parlamaya devam eden bir yıldız olmayı istedik.
Gökteki yıldızları rehber edinenler yolunu şaşırmadı hiç. Gerçeği ve sahteyi ayırmada şaşmaz ölçüleri oldu hep. Yıldızlara bakıp geleceği keşfe çıkanların ayağı ise, “yerdeki gölgelere” takıldı.
Tavan hem kasvet hem huzur. Hem sınır, hem sınırsızlık. Tavana neleri iliştirdiğimizle ilgili hayatımız biraz da. Tavanımızdan, kendi göğümüzden yansıyan ışıkla aydınlanıyor bütün bakışımız. Bakışımızın rengi ışığımızla değişiyor. Olaylar bir tane, çıkarılan yorumlar yüzlerce tane değil midir hep? İnsan kadar yorum var, tavanlarımızdaki renkler kadar. Yeryüzündeki seslerin yükselip yükselip de göklerde toplanışı gibi, tavanlarımız da bizden aldıklarını biriktiriyor aslında. Gökyüzünde dolaşan bakışlarımızla, kendi tavanımıza nelerin yükseldiğini düşünsek bir güzel yaz akşamında. Hangi yıldızlar kayar, hangileri parlar, hangi lekeler çıkar karşımıza?
Tavan günlük muhasebe. Ya göğün altındayız, ya evimizin tavanının. Gittikçe aşağı iniyor tavanlar. En son kabrin tahtaları kadar yaklaşacak. O gün gelene kadar göğü iyi okumaya çalışmalı. Evlerin tavanlarını ihmal etmemeli.
Rabia Gülcan Kardaş'ın Yazısı.