Yeni tanıştığınız birinin ismini konuşma esnasında unuttuğunuz oluyor mu? Bir konferans ya da dersten çıktığınızda “bir anlat bakalım ne konuşuldu” dense kaç dakika konuşabilirsiniz? Verdiğiniz sözlerin bir çoğu zihninizdeki karmaşaya yenik mi düşüyor? Gerçek şu ki hafıza kuvvetimiz giderek zayıflıyor. Okuduğumuz şeyleri hatırlamıyoruz, öğle yemeğinde ne yediğimizi unutuyoruz, yakın tarihimizi unutuyoruz.

Bizler bu hızlı akış içinde kendimizi unutaduralım, her yıl ortalama iki bin deha yetişiyor ülkemizde: hafızlar. Hafız ne demek bilmeyen var mı? Maalesef var. Araştırmalarımız birçok kişinin hafız kelimesinin ne manaya geldiğini bilmediğini gösterdiği için hemen bir tanım vermek istiyorum: Arapçada korumak, ezberlemek manasındaki hıfz kökünden türemiş bir sıfat olan hâfız, Kur`ân`ı Kerim`i ezberleyen ve hafızasında koruyan kişidir.

Hafızlık, islam eğitim ve öğretiminin temeli, bir bakıma yarısı. Uğrunda anne ve babanın her türlü fedakârlığı seferber edecekleri ulvi bir faaliyet. Kutsal metinler içinde hâfızı olan ve sayıları milyonlara ulaşan tek kitap, Kur`ân-ı Kerim olmuştur. Müslümanlar hâfızlığı kurumsallaştırmıştır; kendine özgü usûl ve metotlarla bir hâfızlık eğitimi geliştirip ilmî bir disiplin haline getirmişlerdir. Hâfızlık eğitiminin verildiği müesseseler açmış, mezun olanlar için cemiyetler tertip etmişlerdir.

Peki hafızların dünyasını hiç merak ettiğiniz oldu mu? Kur`ân-ı Kerim`i hafızada taşımak acaba ne anlama geliyor? Hafız olduktan sonra hayatlarında değişen neler var? İnsanların hafızlara bakış açısı ile onların kendileri hakkındaki kanaatleri ne derece örtüşüyor? Hafızlar hata yapamaz mı? Hafız demek kuru kuruya bir ezbercilik mi yoksa başka bir anlama mı geliyor?

Gelin bu dosyamızda hafızların dünyasına birlikte girelim. Genç hafızların penceresinden bu ender değerlerimizi bir başka açıdan yakından tanıyalım.

Ezberlemek ile ezbercilik arasındaki fark

Öncelikle şunu iyi ayırmak gerekiyor: ezberlemek ve ezbercilik arasında fark vardır. İnsan sevdiği şeyleri ezberler ve bu ezber güzeldir. Bir de sevmediğiniz şeyleri ezberlemek zorunda kalma durumu vardır, bu ise kötüdür, bu ezberciliktir. Bu ayırımı iyi anlamak gerekiyor. (Bkz: klasik eğitim sistemi) Bu noktada hafızlık, kuru bir ezberciliğin çok ötesindedir.

Hafızlığın toplumsal algılanış biçimleri

Birkaç sene önce bir yemek çıkışı eski bir arkadaşıma rastladım. Onun da yanında üç arkadaşı vardı. El sıkışıtık. Nasılsınız, iyi misiniz diye sorarken, eski arkadaşım yanındaki arkadaşların “hafız” olduklarını söyledi. Önce şöyle bir duraksadım. Bir yandan bu söz üzerine ne denmeli diye düşünüyor bir yandan da memnun olduğumu belli edercesine gülümsüyordum. Maşallah deyiveriyorum ardından. Sadece “maşallah”. Halbuki hafız olduklarını öğrenmeden önce söyleyeceklerimi düşünme uğraşı içinde değildim. Lakin eski arkadaşım “hafız” kelimesini öyle bir söylemişti ki ister istemez bir hafızla acaba başka türlü mü konuşulur diye düşünmeye başlamıştım.

Yaşadığım olayın benzerini sizler de yaşamış olabilirsiniz. Bu noktada kendimize şunu sormamız gerekiyor: Acaba biz mi hafızları yanlış algılıyoruz yoksa gerçekten “hafız” denildiği yerde şöyle bir durmak mı gerekiyor?

Sorunun cevabı çok basit aslında; hafızları yeterince tanımıyoruz. Onlara atfedilen bazı şeyler var ve hafızlar genelde kalıplar içinde değerlendiriliyor. Görüştüğümüz birçok genç hafız, toplumun olumsuz baskısından söz etti. Kendilerine birçok şeyin fazla görüldüğünü, hata yaptıkları zaman herkesten çok kınandıklarını vurguladı. Açıkçası hafızlar bu durumdan hoşnut değil.

Hafızlık artık gerekmiyor mu?

Zamanında çok satan bir gazetenin çok bilmiş bir yazarı şöyle bir tespitte bulunmuştu: “Bilgisayarların, teyp kasetlerinin, CD’lerin, DVD’lerin zamanında Kuran ezberlemenin ne gereği var. Hafız, hıfz eden, koruyan demektir. Kuran nüshalarının çoğaltılamadığı çağlarda, okuma-yazmanın olmadığı dönemlerde kutsal kitabı ezberleyen insanlara gereksinim vardı. Şimdi yok. Hafızlık da çağın gereği yok olacak mesleklerden biri.”

Hafızlık bir meslek değildir. Hafız oldu diye kimseye aylık bir ücret verilmiyor. O yazar ezberlemeye alıştığından olsa gerek, hafızlığı ezbercilikle karıştırmış. Hafızlık, İslam medeniyetinin temellerinden biridir ve hafızlık müessesesi bu medeniyetin medar-ı iftiharıdır. Diğer yandan hafızları sadece Kur`an-ı Kerim`in lafzını hafızasına alıp beynine ve belleğine hapseden insanlar olarak düşünmemek gerekiyor. Hafız; yaşayan ve yürüyen Kur`ân`dır. Kur`ân ahlakını yaşamaya talip kişidir. Peygamber Efendimiz(s.a.v), hafızları, Abese Sûresi`nde sözü edilen vahiy getiren meleklere benzetmiş ve hafızların cennette onlarla beraber olacağını müjdelemiştir.


Cesetleri çürümeyecek

Gülşah Yıldırım, 23 yaşında,

Hafızlığımdan her zaman gurur duydum. Beni ümitlendiren şeylerden en önemlisi hafızların cesetlerinin çürümeyecek olması ve yetmiş kişiye daha şefaat edebilecekleri müjdesinin bulunması. Bu vesile ile hafızlara daha fazla değer verilmesini söylemek istiyorum.

İzlediğim bir filmi baştan sona anlatabilirim

Hamza Özkurt, 18 yaşında, 17 yaşında hafızlığı bitirdi.

Hafızlık anlatılmaz yaşanır. Daha net bir ifadeyle güzelce yaşanan bir hafızlığın bin bir türlü nimeti var, hafız olunca bütün kapılar açılıyor. Sıkışık olduğunuz bir durumda hiç beklemediğiniz bir yerden beklemediğiniz anda çıkış yolu buluyorsunuz. Hafızlığın bir bereketi var yani. Çünkü hafızlıktan önce böyle değildi. Yaşayana tabii, hakkını verene. Bununla kalmıyor günlük hayatta da bir sürü faydasını görüyorum hafızlığın. Bazı şeyleri daha kolay ezberleyebiliyorsun. Her şeyi aklında tutabiliyorsun. Mesela izlediğim bir filmi baştan sona anlatabilirim. Arkadaşlarım Kurtlar Vadisi`ni kaçırsa bana sorarlar mesela.

Arkadaşlar bâri siz yapmayın!

Ahmet Gündoğan, 17 yaşında. 15 yaşında başladı hafızlığına. 13-14 ayda hafız oldu.

-Hafız olduktan sonra manevi bir ağırlık geliyor insanın üzerine. Davranışlar daha bilinçli bir hal alıyor. Lakin insanlar hafızları dar bir çerçevede değerlendirebiliyor bazen. İnternete gidiyorum meselâ “Arkadaşlar bari siz yapmayın “diyenler çıkıyor. Bu çok dar ve yanlış bir bakış açısı. Hafızlara saygılı davranılması çok normal. Bunu şuna benzetebiliriz.: nasıl insanlar Kuran`ı saygıdan dolayı saygıyla rafa koyup özen gösteriyorlarsa, bu noktada onu taşıyan insana da saygılı davranılması normaldir. Bir diğer konu, hafızlık bir genci gerçekten ahlaki dejenerasyondan koruyor. Bu açıdan insanın kendisini frenlemesi daha kolay oluyor.

Hafızın aşkı başka olur

Mehmet Işılak, 17 yaşında, Lise 2`de, 15 yaşında hafızlığa başladı. 13 ayda hafız oldu.

-Çok istedikten sonra herkes hafız olabilir. Zeki olmak gerekmiyor. Hafızlar aşkı sorusuna gelirsek, elbette olur derim. Ama hafızın aşkı başka olur. Nasıl mı? Orasını da hafız olan bilir, anlatamam. (Gülüyor)

Manevi bir kalkan

Musa Aslan, 18 yaşında, hafızlığa 15 yaşında başladı. İki senede hafız oldu.

-Bence her hafız Arapça bilmeli. Ezberlemekten ziyade Kur`an`ı yaşamaktır hafızlık. Allah insanın zihnini açıyor bu vesileyle. Bunu hissediyorum. Manevi bir haz alıyorum. Bunun yanı sıra Allah`u Teala Kur`ân`ı Kerim hürmetine zorlukların üstesinden gelmemizi sağlıyor. Sanki manevi bir kalkanım var. Ama unutmamak gerekir ki hafız insanla şeytan daha fazla uğraşır. Diğer insanlardan on kat daha fazla. Onun için dikkat etmemiz gerekiyor.

Sanki çocuk bakmak gibi

Semiha Yoğurtçu, 29 Yaşında, Rady- tv

17 yaşında hafız oldum. Hafızlık sorumluluk demek. Bir bakıma sanki bir çocuk gibi. Sürekli bakmak zorundasın. Bakmazsan ölür. Bu sebeple hayatımın çoğu tekrarla geçiyor. Hafızlık eğitimi ile ilgili Kur`ân Kursu hocalarına bilinçli bir eğitmenlik yapmalarını, yumuşak davranmalarını ve sevdirmelerini tavsiye edebilirim. Aksi takdirde soğukluk meydana gelir.

Hafız hassas olmalı!

Memiş İkbal Karabıber, 18 yaşında, hafızlığa 15 yaşında başladı. İki senede hafız oldu.

Hafızlık kadar güzel bir şey yok sanki bu dünyada. Nereye gidersek gidelim bunun bereketini görüyoruz. Yalnız hafızlar birçok konuda daha hassas davranmalı. Her insan gibi hafızlar da hata yapabilir, neticede onlar da insan ama diğer insanlardan biraz daha hassas olmalılardır. Çünkü hafızlığa leke gelmemesi için dikkat etmelidirler. Hafız olmak isteyen kişinin istekli olması gerekir. Ben İstanbul`a gelirken hafız olmayı çok istiyordum. Fakat hafızlığa başlayacağım akşam bendeki istek bir anda yok oldu. Çok şaşırdım, çok endişelendim. Herhalde şeytan vesvesesiydi. Ama ailemin desteği ile bunu atlattım. Yeni kardeşlerime bu noktada uyarılarda bulunuyorum ve asla pes etmeyin diyorum.

Kor Ol Kül Ol Ama Savrulma

Ad: Şeyma TANIŞIR, 20 yaşında.

- 18 yaşında başladım hafızlığa ve iki senede bitirdim. Hafızlık yanmak gibidir. İçten içe yanarsınız ve pişersiniz. Her adımımda hafızlığa yaraşır bir düşünceyle hareket etmemi sağlıyor. Artık kendi adıma değil de hafız olarak yaşamamı sağlıyor. Bunun da bana karşı manevi yönde getirilerini hissetmem benim için en büyük mutluluk. Hafızların dünyası ile ilgili ben bir haber yapacak olsaydım başlıkları şu şekilde atardım: ATİYYE-İ HAFIZ ya da KOR OL KÜL OL AMA SAVRULMA. Bunu şöyle bir örnekle açıklamak isterim. O ortamda hiçbir şey dünyevi olarak değil daima uhrevi düşünülerek hareket ediliyor..Kursumuzda bulunan ayağı olmayan bir kuşa bile koyulan isim savaşta ayağını kaybeden bir sahabemizin ismi olmuştur. O isim bir kuşa bile o cihetle bakabilmek için konulmuştur. Düşümde bu kuş farklı bir ortamda olsaydı ona koyulan isim topaldan farklı birşey olmazdı.

Her Şeyde O`nu görmek

Nilay Bozdemir, 18 yaşında, hafızlık adayı

Hafızlığımı bitirmeme 610 sayfa var. (Gülüyor) Şu anda hissettiklerim baktığım her şeyde O`nu ve kelamını görme, duyma hatta koklama sevdası. Ağacın sayılan gövdesinde, kızıl güneşin yanı başındaki içiçe girmiş bulutlarda tek sahibinin hecesini görmek. Çiçeğin kıvrılan yaprağında bir nun harfi keşfetmek. Dalgaların huzur veren melodisini bir sûreyle bestelemek.

Rüyalarıma giriyor

Orhan Kanpalta, 13 yaşında

Hafızlığımı geçen sene tamamladım. 9 yaşımda başlamıştım. Toplam üç sene sürdü. Çok severek yaptım. Rüyalarımda bile görüyordum. Hafızlığa başlayacağım ilk gece rüyamda Kur`ân-ı Kerim gördüm, üzerinde bir ışık vardı, parlıyordu. Hiç unutamıyorum. Buradan köşe başlarında boş boş duran abilerime okumalarını tavsiye ediyorum Onlara okumanın ne kadar güzel bir şey olduğunu söylemek istiyorum.

Hafızlık Kardeşlik Gibidir

Üsame Talha Başaran Meslek: Organizasyon Yaş: 22

12 yaşımda iki buçuk yılda hafız oldum. Hafızlık üç farklı dönemde üç farklı duygudur. Hafızlık çocukken, yarışmayı kazanmak gibi bir tat verir. Gençken, kendine gelmen gerektiğini söyleyip duran bir doktor gibidir. Yaşlı iken, nurlandıran, bilgeleştiren şeydir. Hassaslaştıran bir duygudur. İnsanlar sizi çok zeki zannediyor. (bence bir alakası yok) Bazı ortamlarda size “hafız” diye hitap ediliyor, dikkatler hafif üstünüze çekiliyor. Ve bazı kimseler, (baba, dayı, amca, hala vs.) benim oğlum/yeğenim hafız vs diyerek sizinle gurur duyuyor ya da gurur duyulası olduğunu düşünüyor. Hafızlık dönemeci insan için büyük zihin gelişmeleri ve olgunlaşmaları demek. Genelde aileler zeki evlatlarını okullara, daha düşük seviyede gördüklerini hafızlık yapması için kurslara gönderirler. Yıllar sonra hafızlığını bitiren ile okulunu bitiren çocuklar karşılaştırsa, baştaki durumun tersi bir durumla karşılaşılacağına inanıyorum. Hafızlık zihinde farklı boyutlar açar, ileride genç onu bilgi ile doldurur. Hafızlık günlerimde çok güzel anılarım var. Bir sayfayı ezberlemekte zorlandığım için ağlamış, gözyaşları ile sayfanın ıslanmasına yol açmıştım. Ve bir sayfayı rüyamda okuduğumu hatırlıyorum. Hafızlar kalabalıklar arasında birbirlerini bulabilen, birbirlerini çeken insanlardır. Hafızlık kardeşlik gibidir. Ve hafızlık, sağlığa zararlı şeylerden uzak durmak gibi, hafızlığa zararlı şeylerden hafızın kendisini koruması gerektiği, iadesi olmayan bir kazanımdır.


Hafıs Olma Hafız Ol

Şaban Muslu, 25 Yaşında, Grafiker, 16 Yaşında hafız oldu.

Hafızlık tek kelimeyle bir lütuftur. Herkes yapabilir, üstün zeka gerekmiyor. Hafızlıkla birlikte insan canlı bir Kur`ân oluyor. Mesela bir arkadaşına lakap takacağınız zaman bu konuda ayet geliyor aklınıza vaz geçiyorsunuz. Gıybet edeceğiniz zaman başka bir ayet geliyor terk ediyorsunuz. Yani hafızlığın hayata yansıması lazım, zaten hafızlık da budur. Eğer hayata yansımazda onlara “hafıs” diyorum ben. Yani fıs. (Gülüyor) Hafızlık işlenmesi gereken bir altın gibidir. Hafızlık anlamlı bir emanettir.

Hâfızlık Oto Kontrol Sağlıyor

-Yunus Özkara, 1987 Doğumlu, 11 yaşında hafızlığa başladı . Bir buçuk senede hafız oldu. Bir hafız yetiştirdi.

-Kur`ân-ı Kerim`i ezbere bilmek insana nasıl bir kolaylık sağlıyor?

-Kur`ân insana düşünce zenginliği sağlıyor. Kur`ân-ı Kerim hayatınızın merkezine yerleşiyor ve siz olaylara o zaviyeden bakmaya başlıyorsunuz. Bu ise harika bir şey.

-Yolda yürürken, vapura bindiğinizde ayetler geliyor mu aklınıza?

-Aynen öyle. Dağlara baktığımda, yağmur yağdığında ilgili ayetler geliyor aklıma.

-Hafız olan bir insanın Arapça bilmesi gerektiğine inanıyor musunuz?

-Kuru bir ezber bu düşünce derinliğini veremez insana, hafız olan insanın Arapça okuması lazım.

-Hafızlık Allah vergisi mi gayret işi mi?

-Hem Allah vergisi hem gayret işi. Cenab-ı Hak buyuruyor ki ben zenginliği dilediğime veririm, ilmi isteyene veririm. Yani ilim istiyorsan çalışacaksın ki Allah versin.

-Hafız olmak hayatınıza ne şekilde etki ediyor?

-Hayatı okumak daha da kolaylaşıyor. Ölüm daha da bir anlamlı hâle geliyor.

-Bir hata ya da yanlış yaptığınızda hafızlığınıza şaka yoluyla göndermelerde bulunuluyor mu?

-(Gülümsüyor) Eğer hafızlığınız geniş bir kitle tarafından biliniyorsa bu tür şakalara çok sık maruz kalabilirsiniz. Hafızları dar bir çerçevede değerlendiriyorlar. Yahu hafız sen de böyle yaparsan biz ne yapalım diyorlar mesela. Denize gitmiştim, bir iki gün dışarı çıkamadım.

-Neden?

-Yani denize gitmemi bile çok görenler olabiliyor. (Gülümsüyor yine)

-Bunu dile getiren oldu mu yoksa sizin zannınız mı bu?

-Dile getirmeseler de hissediyorum.

-Anlıyorum, yani bir kalıplara koyma söz konusu.

-Evet, bu da bilgisizlikten kaynaklanıyor. Mesela bir internet kafeye gitmek, televizyon izlemek halkın gözünde hafızlara yakışmayan şeyler. Burada aslında başka bir durum söz konusu, yani insanlar kendi eksikliklerini hafızların üzerinde görünce bir savunma meydana getiriyorlar ve hafıza yansıtıyorlar duygularını. Yani kendilerini bu şekilde rahatlatmış oluyorlar.

-Hafızlığın ne demek olduğunu bilmeyenler var mı? Karşılaştınız mı hiç?

-Çok var. Kur`ân-ı Kerim`i ezbere bildiğimi açıklıyorum çok şaşırıyorlar. Allah Allah diyorlar. Yani hafızlık bilinmiyor aslında. Bilenlerin sayısı da azalıyor.

-Pratik hayatta ne gibi faydalar sağlıyor?

-Çok faydası var. İnsan kendini emin hissediyor. En zor işi yaptığıma göre her işi yapabilirim diyorsunuz. Mesela hafız bir arkadaşımız bir doktorun yanında işe başladı. Doktor ona kitaplar okutturuyor ve anlattırıyor. Ezber kabiliyeti yüksek diye o arkadaşı tercih etti. Ve şu an gayet memnun.

-Kur`ân-ı Kerim sizin için ne anlam ifade ediyor?

-Bu anlatılamaz gerçekten. Sanki bütün dünya o.

-Hafızlık insanı kötü davranışlardan, yanlış işlerden koruyor mu?

-Kesinlikle koruyor. Bir oto kontrol sağlıyor insana. Tabii yine vurgulamak istiyorum, hafız demek melek demek değildir, hafız beşerdir, hata yapabilir, şaşabilir.

-Hafızların aşkı başka mı olur?

-(Gülümsüyor) Daha bir farklı olur.

Hafız olmak kolay, hafız ölmek zor!

Ad: Halil İbrahim Doğramacı, 21 yaşında, Üniversite Adayı

-Kaç yaşında ve ne kadar sürede hafız oldunuz?

-Bu nimet bana bütünüyle bahşedildiğinde 14. yaşımın içindeydim. O zamanlar ilkokul-ortaokul ayrımı vardı. Beşinci sınıfı bitirip hıfza talib oldum. 2 sene 7 günde bitirdim.

-Tek kelimeyle ifade edecek olursak hafızlık nasıl bir duygu?

-Seçilmişlik gibi.

-Hafız olmak hayatınızı nasıl etkiliyor? Hayata yansıması nasıl?

-İnsana kendi kendini kontrol etme yetisi veriyor -İster istemez oluyor bu-. Hayatının bazı dönemlerinde yanlışa düşse de bir gün gelip "yahu ben hafızım, ne yapıyorum ben" demeyen bir hafız tahayyül edemiyorum. Böyle bir oto-kontrol mekanizması kazandırıyor. Çevre konusunda kazanımları oluyor ayrıca. Efendimiz(s.a.v)`in hadislerinde de sıklıkla vurgulanan "bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim" mihenginde kârlı çıkıyor hafız dediğin. Sürekli Kelamullah ile meşgul bir çevrede ömür sürmek en güzel nasiblerden. Hafızlığın bir de yanınızda yaşayanlara kazandırdıkları var tabii. Onları hayra çağırmak bunların başında. Hıfz gıbta edilecek bir nimet olduğundan sizi görüp hafızlık yapmak isteyenler bile olabiliyor. Ne güzel. Kötü alışkanlıklara değil de buna özenmek. Düşünsenize "nasıl hafız oldun?" "abi özentiyle başladım" :)

-Bir hata ya da yanlış yaptığınızda şaka yoluyla hafızlığınıza göndermelerde bulunuyor mu? Örnek verebilir misiniz?

-Böyle bir göndermenin yanlış olduğunu savundum uzun bir süre. Hafızlar da insandır, onların da hataları diğer insanlarla eş görülmelidir diye. Ama gördüm ki kırıcı olmadığı sürece bu tür göndermeler çok işe yarıyor. Bu millet hafızları el üstünde tuttuğu sürece onları bu bağlamda uyarma hakkına da sahibtir. Benim de başıma geliyor. En çok da namazları geciktirirsem karşılaşıyorum bu elzem ve haklı iğnelemelerle.

-Bir gazetede size izin verilseydi ve hafızlıkla ilgili manşet yapın denseydi, ne yazardınız? Hafızların dünyası ile ilgili nelerden bahsederdiniz? Nerelere vurgu yapardınız?

-"Ayaklı Kur`an`ların İlginç Dünyası" veya "Sabır taşına rakipler" yazardım. Hafızlarla ilgili olarak üzerinde duracağım özellik sabırları olurdu. Benim Hafızlık Hocam Cemal Okkan (Allah razı olsun ondan ve tüm hafızların hocalarından) "Hafıza sabırsız diyenin alnını karışlarım! Sabrı olmasa başarabilir miydi?" derdi. Efendim, hafız olmak kolay, hafız ölmek mesele.. buna vurgu yapardım. Metnin yanında mananın anlaşılıp yaşanması gerektiğini yazar, hafızları buna davet ederdim. Allah hafız olarak ölebilenlerden eylesin.

-Teşekkür ederiz.

-Ben teşekkür ederim. Bu vesile ile hafızlığımda en büyük destekçilerimden biri olan kıymetli babama hayır dua; hıfz yolunda beni teşvik eden ve üç ay önce ahirete uğurladığımız murtereme anneme fatihalar istirham ediyorum okuyucularımızdan. Allah Kur`an`a hizmet eden herkesten razı olsun.

Hafız da Hata Yapabilir

Hasan Kumaş, 27 Yaşında, Eğitimci, 14 yaşında hafız oldu.

Çocukluğumun en erken yıllarında babam bana hep hafız derdi. Ben de daha o yaşlarda hafız olmaya karar vermiştim diyebilirim. Bilmiyordum ne demek olduğunu ama babam sürekli hafız diye seslenerek bilinçaltımı beslemişti. Ben de ilkokulu bitirince hafız olmaya karar verdim ve elhamdülillah oldum. Hafızlığı bitirdiğinizde doğrudan anlaşılmasa da şunu fark ediyorsunuz: durağanlık. Hal ve hareketlerde bir ağırlaşma başlıyor. Hafızanın pratikliğinde ve olaylara bakış açısında ise bir değişiklik söz konusu oluyor. Hafızlıktan bitip sosyal hayata girildiğinde bazı sıkıntılar yaşanabiliyor. Bu yüzden hafızlık yaparken tamamen içe kapanmamalı. Çocuğu sosyal hayattan soyutlamamalı. Aksi takdirde hafızlık sonrası denge kurmakta zorlanabilir insan. Hafızlar bazı baskılara maruz kalabiliyor. Yaptığı hareketler çok görülebiliyor. Bu çok yanlış. O da aşık olabilir. O da hata yapabilir. Bu insani ve normal bir durum. Aksi takdirde bu baskılar hafızları ters tepki vermeye yöneltebilir ve bu da bir vebaldir. Bu yüzden küçük yaştaki bir hafıza şöyle yap böyle yap denmemeli. Yirmi yaşına kadar çok fazla banket dışına taşmadan gençliğini yaşamasına izin verilmeli. Çünkü o yaşı aştıktan sonra zaten o edep ve güzellik kendisini sarıyor. Gençliğini atlatana kadar “tamam hafızım”, “olur hafızım” denmeli, hoş görülmeli. Son olarak şunu söylemek isterim: önemli olan hafızlığı yaşamak ve idrak etmek. Yoksa kuru kuru ezberlemek değil. Rabbim bunu nasip etsin.

Laubali Hâfız Hoş Görülmez

Ubeydullah Saraç, 18 Yaşında.

Genelde kendimize dikkat ediyoruz, girdiğimiz çıktığımız yerlerde laubali hareketlerden kaçınıyoruz. Laubali bir hafız hoş görülmez. Bizim yaptığımız küçük hatalar bile büyük espri konusu olur. Okulda bir kızla göz göze gelsem hemen velveleye verirler. (Gülüyoruz) Ooo hafız abiye bak gibi sözlerle takılırlar. Hafızlık dönemimde çok güzel ve neşeli anlarım oldu. Bir tanesini sizinle paylaşayım: hocamız bizleri birimizi sağına birimizi soluna alıp aynı anda dinlerdi. Arkadaşıma döndüğünde ben yarım sayfa atlardım. Tekrar bana döndüğünde maşallah ne çabuk buralara geldin derdi. Ara sıra hafızlığın ağırlğını taşımak zor oluyor ve bu işe nasıl başladım neden başladım gibi sorular soruyorsunuz kendinize. Ama sonra beynim dank ediyor ve kendime geliyorum. Bundan büyük nimet mi olur diyerek nefsani düşüncelerden vaz geçiyorum.


Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.