Bkz: Futbol
Tepikten Futbola
Topu ayak ve baş yardımıyla kaleye gol atarak sonuç elde edilen spor dalına futbol deniyor, dilimize İngilizce’den geçmiş bir kelime. Futbol İngilizlerin ata sporu. Benzer örneklerinin Çin’de ve Orta Asya Türklerinde olduğu söylense de tepiğe futbol diyenler İngilizlerdir ve kuralların çoğunu da onlar koymuştur. İlk futbol maçı 19 Aralık 1863’te oynanmıştır ve günümüzde kabile ülkeler hariç tüm ülkelerde oynanmaktadır. Futbolun bu kadar yaygınlaşmasında İngilizlerin sömürgeci politikalarının olduğunu unutmamak gerekir. Ve çok ilginç bir sayıdır ki dünyada 250 milyonun üzerinde lisanslı futbol oyuncusu vardır. Bu sayı dünyadaki kayıtlı asker sayısından bile fazladır.
Bu Bir Futbol Kitabı Değildir
Tahmin edilenin aksine bir futbol kitabı değildir, Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi, Peter Handke’nin kaleme aldığı zor metinlerden oluşan ve boşluk felsefesini işleyen bir romandır. Ezber bozan bir roman demek daha doğru olur. Boşluğun dili oluşturulmuştur resmen ve bu dil oluşturulurken kalecinin penaltı anındaki tedirginliğinden içine düştüğü karamsarlıktan yola çıkılır. Kültürel baskılara bir başkaldırı içerir ve algıyı değiştirmeye çalışır. Bunu da büyük oranda başarır.
Statlar Arena, Futbolcular Gladyatör
Günümüz futbolu endüstrileşti, pazarlar kuruldu… Bu futbolu ne futbolcular, ne hakemler, ne teknik direktörler, ne de kulüp başkanları yönetiyor; bunu yöneten menajerler. Tıpkı Roma dönemindeki gladyatörler gibi futbolcular kölelik ya da geçici kölelik yapıyorlar. Bu nedenle artık statlara arena deniyor. Diyeceksiniz ki bu kadar para kazanarak kölelik olur mu? Evet, olur çünkü futbolcuların duyguları, ailelerinin istekleri, inançları, milliyetleri önemsenmiyor artık, önemsenen tek şey menajerlerin ne kadar kazanacağı. Pazarlar dünyaya yayıldı, son büyük pazar Çin’de kuruldu. Adını azıcık duyuran futbolcular fahiş paralarla kendini Çin’de buluyor. Hâl böyle olunca futboldan ziyade pazarın dediği oluyor.
İddaa Kaldırılmalı
Kanunlarımıza göre kumarhane açmak kumar oynatmak yasaktır, inancımıza göre de kumar haramdır. Ancak iddaa diye bir illet devletimizin eliyle şu an futbol üzerinden yaygınlaştırılmaktadır. Parayla tutuşulan iddaa resmen kumardır. Ancak kumarın yasak olduğu ülkemizde oynatılmaktadır. Futbol maçları da bu iddaaların gölgesinde kaldığı için şaibelidir. İddaa varsa kimse şike yoktur diyemez ve iddaa varsa kimse futbolun masum bir spor olduğunu söyleyemez. Bu nedenle iddaa derhal kaldırılmalıdır.
FairPlay
Dilimize dürüst oyun diye çevrilmiş bir spor kavramı FairPlay. Özellikle futbolda kullanılmaktadır, kazanmak kadar kaybetmenin de doğal olduğunu, şiddet ve öfkeye gerek olmadığını, rekabetin oyunun bir parçası olduğunu ve adil olmak gerektiğini vurgulamak adına sık sık gündeme gelen bu kavramın daha çok işlevsellik kazanması için para ödülleri de konulmuştur.
Tsubasa
Belki de tarihteki en uzun süren çizgi film hikâyelerinden biri, Dünya kupalarında elemeleri bile geçmekte zorlanan Japonların Dünya Kupası kazanma hayallerini süsleyen efsane çizgi kahraman. Başlangıçta o bir mangadır yani uzak doğu çizgi romanı. Daha sonra anime olarak TV dünyasına alınır. 1983’ten beri futbol dünyasında yer alan Tsubasa Ozora sadece Japonların değil birçok dünya ülkesindeki çocuklara iyi futbolcu olmayı ve ülkelerine futbol sayesinde destek olmayı öğütlemiş bir çizgi filmdir. Çizgi filmdeki karakterler bazen fantastik bazen de oldukça sıradan olabilmektedirler. 90’larda sokaklar kendisini Tsubasa zanneden çocuklarla doluydu. Tsubasa deyince hikâyenin diğer kahramanları Misaki, Sanae, Hyuga, Vakabayashi gibi isimleri anmamak da olmaz. Ve manganın çizeri Tsubasa karakterini Maradona’dan esinlenerek ortaya çıkardığını itiraf eder.
Fanatik Doğulmaz Olunur, Oldurulur
En entelektüellerimiz bile futbol bağnazlığından kurtulamıyoruz, tutuculuğumuz zirve yapmış uçuculuğumuz yok olmuş. Çocuklarımıza ilk öğrettiğimiz şeylerden biri hangi takımı tutması gerektiği, ona aldığımız elbiselerdeki renk tercihlerimiz tuttuğumuz takımların rengi, nasıl böyle acımasız olabiliyoruz anlamıyorum. Fanatikler doğuştan olmuyor ama hepten kontrolden çıkınca koğuştan fanatik oluyorlar, birbirlerini bıçaklıyor hapse düşüyorlar. Yazık değil mi bize?
Arda
Bayrampaşa sokaklarında top koşturan, yoldan geçenlere çalım atan bir çocuğun dünyanın futbol denilince ilk akla gelen kulübüne yani Barcelona’ya transfer oluşunun hikâyesidir Arda Turan. Baktığınız zaman yurt dışında top koşturan çok futbolcumuz var ve geçmişte de oldu fakat Arda Turan’ın etkisi diğerlerinden bir tık üstte yer aldı. Bunda iletişim araçlarının yaygınlaşmasının etkisi büyük olsa da asıl neden Türk futbolunun geriye gittiği düşünülen bir zamanda bu transferin gerçekleşmiş olması ve bu transfer uğruna bir süre Arda’nın sahalardan uzak kalmasıdır. Arda Barcelona’da oynamaya başladı ilk golünü, ilk asistini yaptı, secdeye kapandı, şükür etti. O düzeyde başarıya ulaşmış birinden beklenenin aksine mütevazı bir tavır sergilediği için Arda unutulmayacak ve birçok genç tarafından rol model alınacak.
Sami Yaylalı'ın Yazısı.