Yeni Türkiye umutları yeşerir ve inşa edilirken toplum hayatında önemli yer işgal eden futbolda ne gibi gelişmeler oluyor? Şimdilik herkesin takım formalarıyla meydanlara çıkıp el ele yürüyüş yaptığı bir iki yürüyüşten daha ileri bir gelişme göremedik.

15 Temmuz gecesi gerçeğin kâbusa en yakın halini yaşadık. Henüz hadisenin ne olduğunun anlaşılamadığı zaman diliminden bir darbe (ya da kalkışma, isyan, iç savaş girişimi… Hangisi doğruysa) olduğunun ortaya çıktığı boyuta geçildiği anlarda ciddi ciddi bunun bir kâbus olduğundan kuşku duydum. Keşke öyle olsaydı…

Olayın siyasi, sosyolojik, adli, askeri, stratejik, felsefi, uhrevi, dünyevi, uluslararası boyutlarını tartışmayı uzmanlarına bırakalım ve bu köşenin ilgi alanına gelelim. Bu ülkede gerçekleştirilen sayısız darbeler ve darbe girişimleri doğal olarak toplum hayatını derinden etkilemiştir, futbol da bu toplumun hayatının önemli unsurlarından biri olduğu için futbol da bu etkilerden elbette nasibini almıştır.

Mesela 12 Eylül 1980 darbesi sonrası, 1980-81 sezonunda (sonradan adı 1. Lig olacak olan) 2. Lig’de mücadele eden Ankaragücü Türkiye Kupası’nı kazanınca, darbe lideri Kenan Evren’in “temennisi” ile (sonradan adı Süper Lig olacak olan) 1. Lig’e alınıvermiş, Türk futbolunun zaten düzgün olmayan kimyasının iyice bozulmasının önü açılmıştı. İlerleyen yıllarda gizli ya da açık müdahalelerle kimya ilminin açıklamakta aciz kalacağı bir hale gelecek ve en son 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası’ndaki iflasa sahne olacaktı. (Bakınız: Ağustos sayısındaki yazımız)

15 Temmuz bir kâbus gecesiydi, evet. Ancak şükürler olsun ki uçurumun kenarından döndük ve daha sevindirici olanı, takip eden günlerde devam eden olumlu hava. Başta siyasiler olmak üzere ülkede gerçek herkesin kafasına dank etmiş gibi görünüyor, Türkiye yeniden dizayn edilmeye çalışılıyor. Bu isim için belki henüz erken ama içinde bir umudu da taşıyan “Yeni Türkiye” telaffuzu yaygınlaşıyor.

Pek âlâ… Yeni Türkiye umutları yeşerir ve inşa edilirken toplum hayatında önemli yer işgal eden futbolda ne gibi gelişmeler oluyor? Şimdilik herkesin takım formalarıyla meydanlara çıkıp el ele yürüyüş yaptığı bir iki yürüyüşten daha ileri bir gelişme göremedik. Aksine, özellikle şu yazıyı kaleme aldığımız günlerde Süper Lig’in iki önemli takımının sezon açılışı mahiyetinde yaptığı hazırlık maçında bu takımlardan birisinin aleyhine iki tartışmalı, bir de ofsayt gol veriliyor. Aynı günün akşamı bir televizyon kanalında büyük bir kulübün avukatı sıfatıyla konuşan bir şahıs yine bir başka büyük kulüp ve camiası hakkında son derece pervasız bir şekilde ağzına ne geleni sayıyor. Yine o günlerde iki büyük kulübün yapacağı bir maç öncesinde taraftarlar birbirine giriyor, karşılıklı olarak birbirlerinin otobüslerini parçalıyorlar. Belki kamuoyuna yansımayan olaylar da vardır. Daha kısa süre önce birlik ve beraberliğimizi sağlamamış mıydık, ölümcül bir tehlikeyi mermiye kafa atarak, tankın önüne yatarak savuşturmamış mıydık biz? Neydi o zaman bu olup bitenler?

Belki Yeni Türkiye inşasında önemli ve öncelikli konulardan futbola sıra gelmemiştir. Ancak ihmâl edilir ya da yok sayılırsa, futboldaki kaos ortamı ülkedeki uzlaşma iklimini pekâlâ zehirleyebilir. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki “79 milyon hep birlikte darbe girişimine karşı koyduk” söylemi iyi niyetli, akıllıca ve taktik bir manevradır. Kimsenin kendini dışarıda bırakmayı göze alamayacağı… Ancak toplumdaki fay hatlarının arasındaki yarıklar o kadar büyüktür ki, henüz son derece ürkek ve hassas olan pozitif ortam sabote edilmeye, yanlışlıklara kurban gitmeye son derece müsaittir ve o meşum gecede kimin tankları alkışladığı, kimin marketlere ve ATM’lere koştuğu, kimin evinden abdest alıp hane halkıyla helalleşerek o tankların önüne dikildiği de herkesin malumudur.

Bu cümleden olarak, uzlaşma iklimini sağlıklı bir şekilde inşa etmek için futbol kesinlikle ihmal edilmemelidir.


Bülent Şirin 'ın Yazısı.