Merve Karabulut

Bazen yapılan bir iyilik öyle sonuçlar doğurur ki şaşırır kalırsınız. Hiç beklenmeyen bir sonuca bağlanır. Bu yüzden yapılacak bir şey yok demek sadece tembelliğe kaçmaktır. Herkes üzerine düşeni az da olsa yapmaya çalışsa bir şekilde yoluna girecektir her şey.

Kimlerden mi bahsediyorum?

Uzak diyarlarda gibi görünen ama aslında çok yakınımızda olan kardeşlerimizden bahsediyorum.

Bayır-Bucak…

Evinden olan insanlar…

Korkmak nedir bilmeyen ama korkak damgası yiyen kardeşlerimiz…

Evlatlarıyla tehdit edilen aileler…

Türk deyince nefesi kesilen Bayır-Bucak insanı küçük bir Türkiye, gerçek anlamı ile de bir Osmanlı`dır.

Kardeşlerimiz için nefes almanın yolu cihattan geçiyor. Diğer dünya mazlumları gibi onların da umudu Türkiye’dir. Hatta bir Türkmen komutanın ağzından şu sözler dökülüyor: “Siz kuvvetli iseniz biz de kuvvetli ve sağlamız. Allah, Kâbe ve Türk milleti oldukça bizler korkmayız.”

Yapmamız gereken çok şey var elbette. Biz evlerimizde rahat rahat otururken kardeşlerimiz bizden destek bekliyor. Mehmet Lütfi Arslan ağabeyin bir sözü var ve o söz aslında bize ne yapmamız konusunda rehberdir. Şöyle diyor kıymetli ağabeyimiz: “Muradına doğru sefere niyet edenlerin refiki Allah’tır. Murad, niye yaratıldığına dair cevap; ipucu, hangi potansiyel ile yaratıldığındır.” İçimizdeki cevheri tanıyıp onu Allah’ın yolunda kullanabilmeye çalışmak olmalıdır gayemiz. Öyleyse her birimiz potansiyelimize göre bu işi dert ediniriz.

“Ayrılık” kavramını akıllarımıza kazımaya çalışanlara karşı 15 Temmuz akşamı bunu yapamayacaklarını gösterdik. Fakat hep dediğimiz gibi uyanıklık hali ebedi olmalı. Çünkü istediklerini alana kadar vazgeçmeyecekler. Geçmiş tarihe baktığımızda da bunu rahatça görebiliyoruz. Allah bizlere Bakara Sûresi’nde şöyle buyuruyor: “Eğer onların güçleri yetse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler.” (Bakara: 217) Bu yüzden Müslüman her an tetikte ve uyanık olmalıdır.

“Türk” ve “Türkmen” deyimleri farklı kimlikler değil, farklı tarif veya zamanın algılama ifadesidir. Fakat zaten bize düşen görev de ümmetçilik anlayışıyla hareket etmektir. Bayır-Bucak Türkmenlerine yardımlar düzenlendi ve çok sayıda insan eşya, gıda ve giysi yardımında bulundu. Elhamdülillah bu yardımlar sayesinde belki de birçok kardeşimizin yüzünün gülümsemesine vesile olduk. Şuan Türkmen Dağı’nda savaş bitmiş değildir. Bu yüzden dualarımızla da onların yüreklerini ferahlatmaya ve elimizden geldiği kadar yardım etmeye çalışalım inşallah. En önemlisi de kardeşlerimizin sesine kulaklarımızı tıkamayıp onların derdini yüreğimizde hissedelim. Allah’ın “dertli” gönüller olmamızı nasip etmesi duasıyla…


GENÇ'ın Yazısı.