Kozadan Çıkmaya Hazır mısınız?
Merve Karabulut
Akan bir hayatın içinde küçücük bir isteğim var sizlerden. Gözlerimizi beş dakikalığına kapatalım. Evet, çok uzun bir süre değil sadece beş dakika. Düşünelim… Hayatımızda son bir aydır çözülmesini istediğimiz fakat çözemediğimiz çok büyük bir sorunumuz var mı?
Sorunlarımız vardır ama “Neye göre, kime göre büyük?” diye sormak istiyorum. İzlediğim bir röportajda, sokakta gözlerimizin bile değmesinden korktuğumuz ve bağımlı diye nitelendirdiğimiz insanlara hayattan ne istediklerini soruyorlardı. Şöyle cevap verdi on sekiz yaşındaki bir genç: “Ben de insanım ve sadece yaşamak istiyorum. Bana yardım edin, bize bir hayat verin.” Ne yazık ki gözlerimizi dolduran bu gencin vücudu daha fazla maddeye dayanamadı ve iki ay sonra hayatını kaybetti. Dertler kıyaslanır mı bilmiyorum ama gözlerimiz kapalı sorunlarımızı düşünürken hangimizin aklından “yaşamak” geçti? Bunu öncelikle kendi vicdanıma soruyor ve soruyu sizlere yöneltiyorum.
Bizleri gerçeklikten koparmaya çalışan bağımlılıklar popüler şu zamanlarda. Teknoloji ve internet bağımlılığı bizleri sarmış durumda. Akıllı telefonlarımız aslında uyuşturucu gibi. O anlık bizi ortamdan uzaklaştırıp, yüzümüzü güldürüp, kısa vadede bizi mutlu edip sorunlarımızı unutturuyor. “Hayat istiyorum.” diye bağıranları duyamıyoruz böylece. Sonra da bu onun tercihi deyip ötekileştirip bir kenarda yapayalnız bırakıyoruz. Bağımlılığa en büyük sebep ilgisizlik ve sevgisizliktir zaten. Bu kapı aralıksa biz de sonuna kadar açıyoruz böylece.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor bizlere: “Her kim dertleri tek bir dert yaparsa Allah-u Teâlâ onun, dünya ve ahiret işlerinden dert ettiği her şeye kâfi gelir. Her kim de dertlerini çoğaltırsa Allah-u Teâlâ onun, dünya vadilerinden hangi vadide helak olduğuna aldırmaz.” Dertleri tek bir dert yapmak en mühim meseledir. Allah rızası tek dert olmalı her birimizin yüreğinde. Yoksa bu dünyada kim kendi dertleri içinde yüzerse o dert peşini bırakmaz. Dertlerle dertlenmek kurtaracaktır bizi dertten. Çünkü dertlilerin en büyük yardımcısı el-Fettah olan Allah’tır. Elhamdülillah, bütün sıkıntılarımızı giderir ve hayır kapılarını açar. Hiçbir şey yapamazsak bile en azından küçük görmemek, alaycı bakışlarla bakmamak, bir tebessümü bile çok görmemek, merhametimizi kaybetmemek yeter. Yüreğimizdeki bir vicdan kırıntısı bir hayata kocaman bir ışık olacak inşallah.
Avuçlarımızı açtığımızda iyi bir eş, iyi bir lisans diploması, iyi bir ev, iyi bir araba, rahat bir hayat istiyoruz. Elbette isteyeceğiz fakat bir samimi duadan mahrum mu kaldık acaba? "Deki; Eğer duanız olmasa Rabbimin katında ne ehemmiyetiniz var.” buyuruyor ayette Allah her birimize. (Furkan/77) Bir büyüğümüz şöyle bir duada bulundu: “Allah’ım, derdini kimseye anlatamayan, bir yardım eline, yüreğini ferahlatacak bir söze, derdini paylaşacak bir dosta ihtiyaç duyan ve şuan gözlerinden bunun için yaş damlayan, kalbi bunun için daralan bir insanla beni karşılaştır. Onunla iki kelime edebilmeyi, derdine çözüm bulabilmeyi bulamazsam da sadece dinleyip insan olarak ona değer verdiğimi ve sevdiğimi hissettirebilmeyi bana nasip et.” Görüyoruz ki dertlenerek dertlerimizden kurtulabiliriz. Dertlenerek dertli gönlümüzü sükûta erdirebiliriz. Öyleyse bireysel sorunlarımız kozalarımızsa eğer, hazır mıyız oradan çıkmaya? Avuçlarımızı samimi bir duaya açmaya ya da bir su damlası olup yanan bir kalbe düşmeye hazır mıyız?
GENÇ'ın Yazısı.