Gençlik Lideri Nasıl Olmalı?
Geçen ay, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın daveti üzerine Gençlik Merkezleri’nde liderlik yapan yaklaşık 400 kişiyle İzmir’de bir araya geldik. 81 ilimizden katılımcı vardı. Gençlik Merkezleri’nin inkişafı için ciddi bir çaba, emek harcanıyor. Bu anlamda gerek muhtevayı güzelleştirme, gerekse insan kaynağını güncelleme açısından ciddi bir gayret içinde yetkililer, Allah muvaffak eylesin. Bizden istedikleri sunumun konusu “Bir gençlik lideri nasıl olur?” sorusu çerçevesindeydi. Kendilerine cevap mahiyetinde bir sunum hazırladım. Sunumda, hayatlarıyla ve bazı hususi alanlardaki güzel örneklikleriyle öncü olan, lider sayabileceğimiz 10 farklı insandan esinlendim. Söylemek istediklerimi bu insanların rehberliğinde aktardım. Hem sunumda yer alan görselleri, hem de sunum sırasında vurguladığım bazı noktaları kısa cümleler hâlinde sizlerle de paylaşmak isterim.
Dava İnsanlık Davası
Derdimiz de davamız da insanlık davasıdır. İnsanlığı ayakta tutmak, insanlığı yaşatmak zorundayız. Sağa sola sapmadan, vahdet şuuruyla, “insanlık” gibi en büyük paydada buluşarak, her insanı dünyanın en büyük hazinesi olarak görerek hareket etmek zorundayız. “İnsan” dendiğinde ikilik ortadan kalkar, ırk, dil, din, mezhep, cinsiyet, renk vs. ayrımı yok olur, “insan” dendiğinde akan sular durur. İnsan yeryüzünün en kerîm varlığı. İnsan mahlukatın en şereflisi. İnsana edilen hizmet, insana verilen emek dünyanın da ahiretin de dirliğidir, nurudur, bereketidir.
İnsana Dost Olmak
Kalplerimiz mana ocağı, her insan sonsuzluk yolcusu. İnsana dost olmayan şifa bulamaz; insana dost olmayan ebedî bir hastalığa tutulmuş demektir. Şiire dost olalım, edebiyata dost olalım, tabiata dost olalım. Çünkü bu dostluklar kalbimizdeki güzelliklerin kapısını sonuna kadar açan anahtarlardır, bu dostluklar bizi zarif kılar, tatlı eyler. “Benim bir karıncaya dahi ulu nazarım vardır” diyen Yunus Emre’ye, “sevmeye tabiattan başla” diyen İbrahim Tenekeci’ye selam olsun.
Tevazu
Liderlik “büyüklenme, caka satma” değildir, liderlik aynı zamanda tevazuda da en önde olmayı gerektirir. Mütevazi olanı Rahman’ın rahmeti büyütür ifadesi geçer bir şiirde. Gençlik diye bir derdi olanlar gençlerle kol kola, yan yana yürümenin derdinde olmalı, üst perdeden konuşmaktan vazgeçmeli.
Ferâgat Ahlakı
Dünyanın problemi bitmez. Mükemmel bir dünya hayali gerçekçi değildir. Bu dünyayı güzelleştirecek olan, insanların duyguları, düşünceleri ve eylemleridir. İnsanlık tarihi boyunca kendisinin dışına taşanların, kendilerini pas geçenlerin destanlarını okuyoruz, okumaya devam edeceğiz. Hakkından çok vazifesinin derdine düşenler, “ben” değil “sen” diyenler bu dünyaya şifa oluyor. Hayır adına atacağı adımlarda kaybını dahi kazanç görenler insanlığı ayakta tutuyor...
Bir Gençlik...
Modern dünya ile kavga etmek bizi doğru bir yere götürmüyor. Öyle inanalım, öyle yaşayalım ki dünya ile şekillenmek zorunda kalmayalım, dünyayı kendimiz şekillendirelim. Çağını tanımayan insan çağını aşamaz, fiziği Hakk’ın tecellilerinden saymayan sağlıklı bir metafiziği inşa edemez. İslam dendiğinde aynı zamanda “insan” da denmiş olduğunu hissetmeyen hayatı kuşatamaz.
Kültürsüz Olmaz
Anlatacak (t)onlarca hikayemiz var. Söz medeniyetinin çocuklarıyız, sözü yere düşürürsek felaketimiz olur. Sözlerin En Güzeli bu ümmete hediye edildi, yüzlerce yıldır Kur’ân yağıyor gürül gürül semamızda. Şimdi ise görsel kültür seviyesiz ve niteliksiz bir büyüme içinde, sözlü ve yazılı kültür ise ibretlik bir azalma, gerileme hâlinde. Güzel konuşmak ve güzel yazmak medeniyet ideali olanların öncelikli bir derdi olmalı. Kültürel iktidar ve inkişaf, konuşan, yazan bir gençliğin omuzlarında yükselebilir ancak, bu alanda ne kadar gayret edilse az...
Kendimizi Sevdirmeden Olmaz
Ticarette “yüzü tebessüm etmeyen dükkan açmasın” kuralı vardır. Gençlik hizmetlerinde de kendisini sevdiren liderler bulundukları çevrelerde büyük fark meydana getiriyorlar. Müthiş bir enerji, şevk, heyecan var gençlerde, bu büyük potansiyel yüzü muhabbet saçan liderler vesilesiyle hayra kanalize edilmezse yazık olacak hepimize. Peygamber Efendimiz’i görenlerin «bu yüz yalancı olamaz» şeklinde şahitliğinden nasipler dileyelim simalarımıza; bizi görenin içi açılsın, bahtına hayır isabet etsin vesilemizle.
Devletsiz Millet Savrulur Gider
Her nimetin ayrı şükrü var. Adaletli, merhametli, güven içindeki bir devletin değeri sözle anlatılamaz. Devlet ve millet ikiz kardeş, bir bütünün iki yarısı. Millet her anlamda kendini güzelleştirecek, bu güzelleşmenin bir yansıması olarak da devlet her anlamda güzelleşecek. Birbirini besleyen bereketli bir döngü şeklinde, bir insanı mutlu etmenin tüm insanlığı mutlu etmek, huzura kavuşturmak olduğu bilinciyle bezenecek dört bir yan. İnsan yaşatılacak ki devlet yaşayacak, devlet hak ve adalet üzere olacak ki insan yaşayacak. Yapılacak gençlik hizmetleri, vatan ve milletlerini aşkla seven, bu uğurda gerektiğinde ölümü öldüren yiğitler de yetiştirmeli. Devletini yakan, yıkan, satan; milletini aşağılayan, ezen, üzen bir nesilden hiçbirimize hayır gelmeyeceği çok açık.
Kimseyi Putlaştırma
Biricikliğimiz mühim. Allah’la aramızda kimsenin vâkıf olamayacağı özel bir ilişki var. Yaratan sonsuz saygılı kuluna, iradesinin yularını eline vermiş ve dilediğini işleme özgürlüğü bahşetmiş. Rabbimiz kendisinden başka kimseyi ilah edinmememizi, kimseye kulluk etmememizi, kimseyi putlaştırmamamızı diliyor. Birilerini putlaştırdığımızda o kişileri “dokunulmaz, sorgulanmaz, eleştirilmez, hata etmez, yanılmaz” kabul etmiş oluyoruz. Bu ise sonsuzluğa gebe olan insana yapılabilecek en büyük zulümlerin başında geliyor. İrade ketleniyor, gelişim duruyor, şeref ve haysiyetimiz kayboluyor. Sahih bir İslam inancı için yeniden bir “la” demek gerekiyor tüm sözüm ona kutsallara, putlara, ilahlara. Sonrasında da muhkem bir “illallah” oturtmamız gerekiyor kalbimizin ortasına...
Gençlere Ne Vermeli?
Dünya durduğu müddetçe inanç ateşi, iman aşkı, hakikat sevdası, din gayreti ve fazilet yarışı arayanların coşkun bir kaynağı olacak: Son Peygamber Hz. Muhammed (sav) ve onun şerefli arkadaşlarının hayatları. 23 sene boyunca yaşananlar nasıl bir tılsım, hikmet ve sır içeriyor ki 1500 senedir o izler kalplerde diriliğini koruyor, hayatımızı hayat kılıyor. Allah’ın Elçisi ve beraberindeki Rabbani gönüller nasıl bir miras bıraktı ki ona sahip çıkanlar aziz oldu, izzet kazandı, onu terkedenler rezil oldu, zilleti tattı, uzun uzun düşünmek gerekir üzerinde. Faziletler medeniyetini inşa eden o eşsiz nesli ne kadar anlasak, ne kadar anlatsak az...
Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.