Üniversite yıllarında tiyatroyla ilgilenmeye başlayan Ahmet Yenilmez birçok tiyatro oyununda ve Deli Yürek, Ekmek Teknesi, Acı Hayat gibi tanınmış dizilerde rol aldı. Ankara’da bulunan Yenilmez Sanat Merkezi’nin kurucusu olan Yenilmez’in aynı zamanda, Seyrü Sefer isimli bir kitabı vardır. Ahmet Yenilmez ile son filmi “Sevdam Gözlerinde Kaldı”, sinema, tiyatro, televizyon dünyası ve birçok güzel konu üzerine hasbihal ettik.

Senelerdir yaptığınız sanat ve sanat camiasındaki duruşunuz ile fark oluşturdunuz. Samimi Müslümanların da tiyatro, sinema ve televizyon dünyasında yer almasına katkınız oldu. Sizce Müslümanlar olarak bu alanları tam manasıyla kullanabiliyor muyuz?

Bu sorunuzun inanç temelinde tartışılmaya gerek yönü elbette vardır. Ancak dini, dili, ırkı, ne olursa olsun bu ülke vatandaşı ve birbiriyle kültürel bağı olan yaklaşık 2 milyara yaklaşmış İslam âleminin kültür ve sanat alanındaki durumu genel olarak tartışılmalıdır. Ama unutulmamalıdır ki Türkiye, İslam âleminin merkezidir. İslam âleminde birinin ayağına diken batsa “Türkiye’’ diye bağırmaktadır. İster bir endüstri, ister kültürel değerler ve medeniyet açısından bakılsın, durumumuz birilerinin üzerimizde sanatı kullanarak algı operasyonu yaptığını, bunun bedelini de İslam âleminin ağır bir şekilde ödediğini göstermektedir.

Müslümanlar olarak senelerce tiyatro, sinema ve televizyon alanlarında ürünler veremedik. Bu alanlara hep hor bakanlar oldu. Siz bu bakışı ne kadar yerinde görüyorsunuz?

Birilerinin sizi hor görmesinden öte, sizin bu alanda ne yaptığınız önemlidir. Hangi alanda hor bakılmadı ki? Ticarette, siyasette, sporda hor bakılmadı mı sanki? Trabzonspor neden hâlâ bunu aşamadı? Şenol Güneş bu ülkeyi dünya kupasında üçüncü yaptı. Ne oldu? Giyimi, saçının şekli konuşuldu. Neden? Bu olacaktır. Dün oldu, bugün oluyor, yarın da olacaktır. Ben daha acısını söyleyeyim, biri de tutar size der ki: “Her alanda reform yaptınız. Neden kültür sanat alanında reform yapmadınız’’ ya da “bu alanda bu zamana kadar niye bir şey yapmadınız.” Mesele bizde. Biz buna ihtiyaç duyuyor muyuz?

Sizi ilk olarak “Sıcak Saatler” dizisi ile tanıdı izleyenler. Ardından Deli Yürek ve Ekmek Teknesi dizileri ile gönüllerimize Sabri ve Celal olarak kazındınız. Bu yolda ilerleyen genç kardeşlerimize örnek olması maksadı ile bizlere bu tecrübe sürecinizde neler yaşadığınızdan bahsedebilir misiniz?

Az önce nelerden, ne sıkıntılardan söz ettiysek onu en çok yaşamış olan bir sanatçıyım. Şu kadarını söyleyeyim gerisini siz anlayın, karnımda 58 santim dikiş ve takma bir karın ile yaşıyorum. Bu 58 santimlik yara bir buçuk yıl dikilemedi, açık gezdim. İşimi yaptım. Neden biliyor musunuz? “Bu ülkede neden hiç Çanakkale Savaşı ile ilgili bir film, dizi yapılmadı” deyip, “Kınalı Kuzular - TRT1 2006” isimli diziyi yaptığım için. Yıla dikkat edin lütfen 2006! 

Tiyatro, sinema, şiir, televizyon gibi birçok alanda eser üretiyorsunuz? Bu eserleri üretirken beslendiğiniz kaynaklar nelerdir?

Ayağımı bastığım ülke ve dünya ve âlem. Yaşadıklarım, yaşananlar. Dün yaşananlar, bugün yaşananlar. Sanatın işi ayna tutmaktır. Sanatçı yaşadığı topluma ayna tutar, dolayısıyla da o toplumdur beslendiği damar. 

Şu rolü oynamam dediğiniz bir rol var mıdır? Sinemada veyahut televizyonda her rol oynanabilir mi sizce?

Oynadığım veya oynayacağım rolden ziyade oynadığım rolün bütünü ne anlatıyor. PKK terörünü anlatan bir film veya tiyatro oyununda cani Apo’yu oynarım. 

Son filminiz “Sevdam Gözlerinde Kaldı” hakkında da konuşmak isteriz. Filmin yapım sürecinden ve hikayesinden bizlere bahsedebilir misiniz?

“Sevdam Gözlerinde Kaldı” sinema filmi senaryosunu, yönetmenliğini benim yaptığım bir film. Tıpkı 2006 yılında, neden bu ülkede bir Çanakkale Savaşı filmi veya dizisi çekilmiyor deyip, “Kınalı Kuzular” dizisini çektiysem, “Sevdam Gözlerinde Kaldı” filmini de “birileri bizi hep eli silahlı, kirli sakallı cani gösterdiler. Biz hiç âşık olmadık mı?” sorusunu, rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu ile konuşarak fikri oluşmuş bir film. Evet, ne zaman bir Ülkücü veya Milli Görüşçü veya herhangi bir yerli milli unsur, bir dizide veya sinema filminde gösterilecek olsa itibarsızlaştırılıyor. Oysa bu insanlar aşkları için ölüme yürüdüler.

Otuz altı yıl öncesinin yaşanmış bir aşk hikâyesi ile otuz altı yıl sonrasının yaşanmış bir aşk hikâyesinin bir kavşakta buluşmasını anlatıyor “Sevdam Gözlerinde Kaldı” sinema filmi.

Bizim hikâyemizde, Trabzon’un bir küçücük ilçesinde, küçücük dünyasında yaşayan birinin aşkı ile 36 yıl önce bu dünyaya dair son gördüğü resim sevdiği kadının yüzü olan ve gözlerini kayıbetmiş birinin aşkı bir kavşakta buluşuyor. Biri göz, öbürü akıl oluyor bu hikâyede birbirlerine. Tabii bu süreçte merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nu kayıbetmemiz neden ve sonuçlarından ziyade, kendisinden önceki Abdullah Çatlı, Esat Coşan Hocaefendinin ölümleri ile yeni bir iddia ortaya koyuyor. Bu bir üçlemeydi, birincisi merhum Yazıcıoğlu’nun hayatını anlatan “Başkan” belgeseli, ikincisi “Sevdam Gözlerinde Kaldı” sinema filmi, üçüncüsü de tamamen rahmetli Muhsin Başkanın bana vasiyet ettiği film: “Vasiyet.”

Merhum Muhsin Yazıcıoğlu ile olan dostluğunuzu bilmeyen yoktur. Belki özel bir soru olacak ama bize biraz da merhumun bilinmeyen yönlerini ve dava aşkınlığını anlatabilir misiniz?

Bilinmeyen yönü? Bilinen yönü yok ki. Benim içimi acıtan da o. Muhsin Başkan iyi bir Müslümandı desem yeter sanırım. Bendeniz de gücüm yettiğince anlatmaya çalışacağım. 

Bizler sizi bir aktörden ziyade milliyetçi, vatanperver bir dava adamı olarak da tanıyoruz. Bu aziz milletin istikbaline ket vurulmaya çalışılan 15 Temmuz Darbe Girişimi ve bu süreçte yaşananlar hakkındaki fikirlerinizi öğrenebilir miyiz?

Tek cümle ile söylüyorum, bu bir başarısız darbe girişimi değildir. 15 Temmuz başarısız bir işgal girişimidir! 

Sinema ve televizyon vasıtası ile tanınmanızın yanında, aynı zamanda da usta bir tiyatro oyuncususunuz. Tiyatrolara olan talep ve yoğunluğu yeterli düzeyde buluyor musunuz? Tiyatro ile uğraşacak gençlere neler tavsiye edersiniz?

Tiyatro, görsel sanatların anasıdır. Eğer tiyatronuz yoksa sinemanız, diziniz yoktur, olamaz. Tiyatro, insanlığın en eski mesleğidir. Tiyatro; edebiyatın, medeniyet iddianızın dilidir. Ne kadar ulvi davanız olsa da eğer tiyatronuz yoksa başarısızlığınız kaçınılmazdır. Bu çok yönlü, başlı başına cilt cilt kitap konusudur. Tiyatro yapmayı düşünen önce şunu bilmeli, tiyatro ciddi bir iştir, artı yetenek ister. Yetmez, o yeteneğe eğitim ve öğretimle kimlik kazandırılması gerekmektedir. 

Şu filmi keşke ben çekseydim veyahut şu rolde keşke ben oynasaydım dediğiniz bir rol ya da film var mıdır?

Çekmek istediğim filmi, oynamak istediğim rolü kimse teklif etmediyse de kendim yazdım, yaptım ve oynadım. 

Sinema ve televizyonda yer alan gayri ahlaki yapımlar hakkında neler düşünüyorsunuz? Sizce bu yapımlar toplumu nasıl etkiliyor?

Gayri ahlakiden ne kastediyorsunuz bilmiyorum, bu eğer müstehcenlik ise o sanatçının kalitesinin sığlığının göstergesidir. Ancak unutulmaması gereken şudur ki; el ele değmeden de gayri ahlaki işler yapılabilir. Ahlak nedir? Ahlak apış arasında ise işimiz kolay, eski Roma’daki gibi “Bekâret Kemeri’’ takarız olur biter. Aslolan kafadaki gayri ahlaksızlık ise işte işimiz zor. Akıl, bilgi ve sevda gereklidir onunla uğraşmaya. 

Son olarak GENÇ Dergisi okurlarına özel olarak neler söylemek istersiniz?

Eğer inanıyorsanız yapın. İleride siyasette bir yeriniz olursa unutmayınız ki imar ve bayındırlık hizmetlerinden önce “kültürel bağışıklık sisteminizin’’ güçlü olması gereklidir. Evet, kişi başına düşen milli geliri artırırsınız, modern yollarınız, havaalanlarınız olabilir ama 15 Temmuz’da gördünüz ki o hizmetleriniz size kurşun olarak, bomba olarak döner.

Ha bir de şu, bir Trabzonspor kongre üyesi olarak Trabzonspor. Bendeniz neden Trabzonsporluyum bilir misiniz?

Trabzonspor, Anadolu çocuklarının da birinci olabileceğini ispat ettiği için. Şimdi Trabzonspor neden şampiyon olamıyor? Trabzonspor, bağışıklık sistemini kaybettiği için. Saygı ve dualarımla.


GENÇ'ın Yazısı.