Batı Hun Devleti Veyahut 15 Temmuz`un Ruh Kökleri: Psiko-Gen ve Devlet
Gökhan Gökçek
Büyük güç olmak, nizam vermek Türklerin psiko-genlerinde var. Tarihi açın bakın; ne zaman esaret altına girsek, ne zaman devletimiz yıkılsa yenisini kurmuşuz. Kısa bir süre sonra ise büyük güç olmuşuz. İşte biz buna psiko-gen diyoruz. Bu meyanda ‘devlet’ kavramı ve varlığı da Türkler için çok önemlidir. Her dönemde bir devlet kurmak ve yüksek bir hakimiyet kurmak başka hiçbir millete nasip olmamıştır.
Bir önceki yazımıza ’16 Yıldız Neye Karşılık Gelir ve Büyük Hun Devleti’ başlığını vermiştik. Niyetimiz ‘devlet-i ebed müdded’ ilkesinin şuur halinden hareket/gerçek hale dönüşmesine karşılık gelen büyük Türk devletlerini Cumhurbaşkanlığı forsuna matuf olarak, anlatmak. Geçen sayımızda Büyük Hun Devleti’ni anlatmış idik. Şimdi ise ‘Batı Hun Devleti’ni anlatmaya çalışacağız.
Batı Hun Devleti hakkında tarihi seyir içerisinde elimize geçen çok fazla kaynak yok. Kaynağın azlığı ile beraber devlet siyasi anlamda pek fazla kalıcı akınlar yapamamış. Siyasi hava, coğrafi şartlar, düşmanların çokluğu gibi sebeplerden olsa gerek. Lakin devletin sürekliliği Anadolu Mayası’na göre ‘ebed müdded’ oluşuna ilişkin derin kodları içinde barındırıyor. Batı Hunları’nı anlatacağız lakin esas olarak Batı Hunları’nın bize ‘anlatmak istediğini’ dile getirmek niyetimiz; haydi Bismillah!
Batı Hun Devleti; Büyük Hun Devleti’nin parçalanması ile beraber tarih sahnesine çıkar. Kardeşi Çin idaresini yani esareti kabul edince, kendisine inananları yanına alarak Batıya hareket eden Çiçi Yabgu tarafından kurulur. M.S. 215’te yıkıldığı kabul edilen Batı Hunları, Hazar Denizi’ne kadar sınırları genişletir. ‘Batı’ adının izafe edilmesi de biraz bundandır.
Batı Hunları, Büyük Hun Devleti’nin kurucusu, Atsız’ın tabiriyle ‘Tanrıkut/Kutalmış’ (Allah’tan dünyayı yönetme gücü almış) Mete tarafından teşkilatlandırılmasının bir sonucudur desek yanılmış olmayız. Dünyanın ilk kara ordusunu M.Ö. 208 yılında kurduğunu belirttiğimiz Mete, kendisinden sonra yıkılmaktan kurtulamayan devletine yüksek bir teşkilatlandırma kültürünü miras bırakır. Hem de ne miras… Miras kalan bu kültür bize zor zamanlarda devlet de kurduracaktır; ihtiras pençesine takılınca devlet de yıktıracaktır… Batı Hunları da bu ‘miras’ kültürden hareketle kurulur. Kendisi bir ilahiyatçı olsa da genel kültür anlamında çok önemli bilgilere sahip olan Ethem Cebecioğlu hocamız bir sohbetinde Türkler ve devlet konusuna ilişkin değerlendirmelerde bulunmuştu. Kendisinden duyduğum ve -ondan duyduğumu her seferinde belirterek- benim de kullandığım bir tahlil ve aynı zamanda tespit var. Öyle bir tespit ki hem Batı Hunlarının kuruluşunu hem de Türklerin neden esaret altında kal(a)madıklarını -çok şükür ki- özetleyen bir tespit. Hem de tek kelimelik bir tespit! Hazırsanız, açıklıyorum: psiko-gen!
Ethem hocamız bir sohbetinde ‘mealen’ şöyle demişti: Devlet kurmak, yüksek idareler tesis etmek Türklerin olmazsa olmazlarındandır. Büyük güç olmak, nizam vermek Türklerin psiko-genlerinde var. Tarihi açın bakın; ne zaman esaret altına girsek, ne zaman devletimiz yıkılsa yenisini kurmuşuz. Kısa bir süre sonra ise büyük güç olmuşuz. İşte biz buna psiko-gen diyoruz. Bu meyanda ‘devlet’ kavramı ve varlığı da Türkler için çok önemlidir. Her dönemde bir devlet kurmak ve yüksek bir hakimiyet kurmak başka hiçbir millete nasip olmamıştır.
Evet; Ethem hocamız Çinlilere sed yaptıran, uçsuz bucaksız bir şekilde Macaristan’a, Viyana önlerine kadar dayanan ovayı takip eden bizi; devletimizi, devlet silsilemizin dinamiğini çok güzel bir şekilde özetlemişti. O zamanlar daha lisans hayatını tamamlamamış olan genç bir tarihçi adayı olarak ‘müthiş tespite’ hayran kalmıştım. Büyük Hun Devleti’ni de, Batı Hun Devleti’ni de; ardından gelecek 14 ‘büyük’ Türk devletini de bize kurduracak olan enerji kaynağı bizdeki iştahlı psiko-gendi. Devletimiz ne zaman dara düşse, ebed müdded olan devletimiz ne zaman ateşler ile çevrilse bu psiko-gen zuhur etmiştir. 15 Temmuz’da olan da bu değil midir? Arabasını tankın tekerlerinin önüne, gövdesini namlusuna karşı tutanları başka neyle açıklayabiliriz? Elinde terliğiyle koşan teyzeyi, kamyona gençleri doldurup meydana inen anneleri hangi kelime tarif edebilir? Birbirinden farklı hatta birbirine siyaseten uzak ve zıt olmasına rağmen devlet bildiği ‘reis-i Cumhuru’nun makamı etrafında canlarını bombalara siper etmenin izahı ne ile mümkündür?
Belki biraz ısrarcı belki biraz hayranlık dolu bir tavır ile söylüyoruz, lakin bu sönmez ışığı en iyi özetleyen kelime ‘psiko-gen’dir bizce de. Batı Hun Devleti bu yüzden bir devletten daha fazlasıdır bizim için. O tarih sahnesinde 250’den fazla olan Türk devletlerinden herhangi birisi değildir. 2000 yıl öncesinden bizlere ‘istiklal’ parolasını tabir-i caizse bangır bangır söyler. Çiçi Yabgu, Mete’den miras kalan var olma, güçlü olma, hükmetme (lakin halkı/hakkı tutma) içgüdüsünü bir metod haline getirir. O metod ki; Kürşad’a (II. Göktürk Devleti’ni anlatırken değineceğiz) Çin Sarayı’nda ihtilal girişiminden tut da; Moğol’a tokat atan komutan Baybars’a, Niğbolu’da tüm Avrupa’yı dize getirecek Yıldırım’a ve Viyana’ya dayanacak Kanuni’ye akseder. Bu yüzden Batı Hun Devleti ve nev-i şahsında lideri Çiçi Han, tarihimiz açısından tabir-i caizse ‘az zamanda büyük iş başaran’ bir mazinin karşılığıdır. Devlet varlığının şuurunu bize en bariz şekilde o aktarır, desek mübalağa etmeyiz herhalde. Derdimizi tam olarak anlatmak için ‘Devlet’ üzerinde de kısaca duralım, ne dersiniz?
Devlet kavramı milletimiz için çok farklı anlamlara karşılık gelir. O bizce çok büyüktür ve büyüklüğünün zihnimizdeki tasviri ‘gündelik’ cümlelerimize dahi girmiştir. ‘Devlet gibi kadın’ deriz mesela. Fıtraten narin/naif olduğunu kabul ettiğimiz hanımların aksine kendisinden fazlasıyla emin! ve erkeklere özgü olduğunu düşündüğümüz işlere koşturan hanımlar için söyleriz. Şehit haberi alırız mesela. Başta şehit ailesi ve biz yine deriz ki “Devletimiz sağ olsun!” Hatta bazı kalburüstü ağabeyler de vardır ki onlar da “Devletle kal!” derler. Kısacası Batı Hunları’na kadar şuurunu aktardığımız bu sihirli kavram, bizi sarmıştır, en çok da psiko-genlerimizi!
Sözlerimizi değerli hocamız İhsan Fazlıoğlu’nun meramımızı özetleyen cümleleri ile bitirelim: Türk Milleti için en önemli şey, Devlet’tir ki, deyiş yerindeyse, Türk Milleti’nin varlık-koşuludur; bu nedenle bekâ-i devlet her şeyin önünde gelir; bizâtihi Millet’in bile... Yani Devlet, Millet için bile fedâ edilmez, edilemez. Başka bir deyişle, Devlet, Türk Milleti’nin boy abdestidir; mü’minin boy abdestsiz gezememesi gibi, Türk Milleti de Devletsiz yaşayamaz.
Bugün resimlerde ‘turuncu’ bir zemin ile bayrağı ifade edilen Batı Hun Devleti’nden esinti ile size veda edelim: Devletle kalın!
GENÇ'ın Yazısı.