Trabzonspor başkanı aslında biraz da tevazu göstererek “yönetimde istikrar, teknik kadroda istikrar, futbolcu kadrosunda istikrar” dedi. İşin esası şudur ki, yönetimde istikrar olmazsa diğerlerinde de istikrar olması mümkün değildir. Hepsi, daha da ötesi bir kulübün başarısı yönetimin istikrarına ve başarısına bağlıdır.

Trabzonspor’un 2016-2017 sezonuna yaptığı kötü başlangıç, futboldaki bazı temel soru ve tartışmaları da beraberinde getirdi. Mesela; bir futbol kulübünün başarısındaki esas faktör nedir? Dört unsurdan (yönetim, teknik kadro, futbolcu kadrosu ve taraftar) hangisi ya da hangilerinin performansı bu başarıda öncelikli rol oynar?

Bilindiği gibi, Trabzonspor’un bundan önceki yönetim kurulu transfere ağırlık vermiş, iyi bir teknik direktör ve yüksek kalitede bir futbolcu kadrosuyla başarıyı hedeflemiş, bunun için de çok büyük bir borç yükünün altına girmekten kaçınmamıştı. Bu ciddi bir riskti, çünkü başarı gelmediği takdirde ödenmesi gereken ve nasıl ödeneceği belli olmayan büyük bir meblağla karşı karşıya kalacaktınız. Nitekim korkulan oldu ve Trabzonspor hedefine ulaşamadı. Ulaşamadığı gibi, o pahalı futbolculara günü gelen ödemeler de yapılmadı ve hepsi hukuki yollara başvurarak alacaklarını çatır çatır tahsil etmeye başladılar. Bu arada bu “pahalı ve riskli” tercihi yapan yönetim kurulu da kongrede yerini yeni bir yönetime bıraktı, yeni yönetim de bu korkunç gerçekle baş başa kaldı.

Yeni yönetimden çok şeyler bekleniyordu, ancak tabii ki bunların arasında henüz şampiyonluk yoktu. Herkes bunun birdenbire gerçekleş(e)meyeceğinin farkındaydı. Ondan dolayı takımın geçen sezonun son iki maçında toplam 13 gol yiyerek yaptığı tatsız kapanış camiada büyük gürültüler koparmadı.

Yeni yönetim, transfer sezonunda eski yönetime göre daha mütevazı ama isabetli transferler yapmaya çalıştı. Bunda UEFA’nın getirdiği bütçe kısıtlamasının etkisi büyüktü elbet. Takımın başına da daha önce kulüpte iki kez görev yapmış; genel kabule göre ilkinde başarılı, ikincisinde ise başarısız olmuş bir teknik adam getirildi. Başarısız olduğu dönemin sorumluluğu, o dönem görev yapan yönetim kurulunun çok kötü performans göstermesine bağlandı, zımni olarak.

Sezon başladı, Trabzonspor eski adıyla 1. Lig, yeni adıyla Süper Lig’de bulunduğu 42 yılın en kötü başlangıcını yaptı! Bu kimsenin beklemediği bir durumdu. Fırtına gibi bir başlangıç ve sonunda şampiyonluk beklenmiyordu beklenmesine ama ligin yeni ve kağıt üzerinde güçsüz takımlarından fark yemek de neyin nesiydi? Üstelik takım sahada çok kötü bir oyun sergiliyor, koca 90 dakikada doğru dürüst gol pozisyonuna giremiyor, ilk golü yedikten sonra ise büsbütün dağılıyordu.

Neler oluyordu? Daha doğrusu, neler olacaktı? Koca Trabzonspor küme mi düşecekti? Yeni yönetim düzelteyim derken hepten mi bozuyordu?

Geçtiğimiz günlerde Trabzonspor Başkanı Muharrem Usta’nın bir televizyon kanalında yaptığı açıklamalar içinde sarf ettiği bazı ifadeler, bize göre bunun cevabını veriyordu. Başkan “yönetimde istikrar, teknik kadroda istikrar, futbolcu kadrosunda istikrar” dedi.

Bunun dünyadaki en güzel örneğinin Manchester United ve Alex Ferguson olduğunu biliyoruz. Bir de ülkemize bakalım: Galatasaray, 1984-85 sezonu başında Alman milli takımından kovulan Jupp Derwall’i teknik direktörlüğe getirdi. İlk sezon tam bir hüsrandı. Bir sonraki sezon Galatasaray toparlandı, şampiyonluk yarışını son maça kadar devam ettirdi ve averajla ikinci oldu. Bu süre zarfında dünyaca ünlü teknik adam ağır eleştirilere, hâttâ bir maçtan sonra tribünden atılan yabancı maddelere bile maruz kaldı. Yönetim kendisine sahip çıktı, kuru gürültüye pabuç bırakmadı. Nihayet üçüncü sezonla gelen şampiyonlukla birlikte Galatasaray’ın altın çağı başladı.

Benzer bir süreci Beşiktaş da İngiliz teknik direktör Gordon Milne ile yaşadı. Neredeyse birebir aynı hikâye.

İki örnekte de kulüp yönetiminin basiretli politikalarını görüyoruz. Eğer yöneticiler, bu süreçlerin bir yerinde kaostan beslenen kelle avcılarının tezviratına dayanamayıp operasyon yapsaydı, bu başarı hikâyeleri yazılamayacaktı. Sonraki yıllarda şahit olduğumuz başka örnekler de var ama uzatmayalım.

Trabzonspor başkanı aslında biraz da tevazu göstererek “yönetimde istikrar, teknik kadroda istikrar, futbolcu kadrosunda istikrar” dedi. İşin esası şudur ki, yönetimde istikrar olmazsa diğerlerinde de istikrar olması mümkün değildir. Hepsi, daha da ötesi bir kulübün başarısı yönetimin istikrarına ve başarısına bağlıdır.


Bülent Şirin 'ın Yazısı.