Başbakanlığı sırasında, Suriyeli mültecilerle ilgilenen bir doktorun kendisine yolladığı mesajı paylaşan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, şöyle diyor:

“Bir doktor hanımefendi, Suriyeli mültecilerin çocuklarıyla, yetimleriyle ilgileniyor. Bize gönderdiği mesajda 7-8 yaşlarında bir Suriyeli yetimin başını okşadığında, halini hatırını sorduğunda, “Okula gidiyor musun?” diye soruyor. O da yeni başladığını, bir okulda eğitim gördüğünü söylüyor.

Doktor, “Peki büyüyünce ne olacaksın?” diyor. Çocuğun verdiği cevap doktor olmak, mühendis olmak değil, “Büyüyünce Türk olacağım” diyor çocuk…

Gözlerim yaşararak mesajı okudum, diyen Davutoğlu sözlerine şöyle devam ediyor: “Bu çocuğun kast ettiği herhangi bir etnisite, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki vatandaşlık bilinciyle bir araya gelmiş herhangi bir insan topluluğu değildir. Onun kafasındaki Türk, kudretli, şefkatli, ona elini uzatan, merhametle okşayan bir milletin adıdır. Onun kastettiği, o tarihi mirasa sahip çıkan bir milletin adıdır. Demek istiyor ki “Ben büyüdüğümde bu millet gibi olacağım.”

Eğer biz bir nesle böyle örnek olmuşsak, bilinmelidir ki istikbal mutlaka bizimdir. İstikbal o Suriyeli yetim çocuğun örnek aldığı bu milletindir. Biz her adımımızda işte bu aşkı, sevdayı, istikbali inşa etmeye çalışmalıyız.

Gönül coğrafyamıza, bütün bu tarihi mirası bir kez daha tefekkür ederek siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel ve dini sorumluluklarımızın farkında olarak ilgilenmeli ve iletişim halinde olmalıyız. Oralara, büyük bir enerji ve aşkla gidip daha büyük bir aşkla geri dönmek lazım.”


Alican Tatlı'ın Yazısı.