Halil İbrahim Bereketi
Erkek kardeşlerin ikisi de babalarından kalma çiftlikte çalışırlardı. Kardeşlerden biri evliydi ve çocukları vardı. Diğeri ise bekârdı. Her mahsul mevsimi sonunda iki erkek kardeş ürünlerini ve kazançlarını eşit olarak bölüşürlerdi.
Günün birinde bekâr kardeş kendi kendine:
“Ürünümüzü ve kazancımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de hakça değil. Ben yalnızım ve pek fazla ihtiyacım yok” dedi.
Böylelikle, her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin evindeki tahıl deposuna götürmeye başladı.
Bu arada evli olan kardeş, kendi kendine:
“Ürünümüzü ve kazancımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de hakça değil, üstelik ben evliyim, bir eşim ve çocuklarım var ve yaşlandığım zaman onlar bana bakabilirler. Oysa kardeşimin kimsesi yok” diyordu.
Böylece evli olan kardeş her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin tahıl deposuna götürmeye başladı. İki erkek kardeş uzun süre ne olup bittiğini bir türlü anlayamadılar; çünkü her ikisinin de deposundaki tahılın miktarı değişmiyordu.
Sonra, bir gece iki kardeş gizlice birbirlerinin deposuna tahıl taşırken çarpışıverdiler. O anda olan biteni anladılar. Çuvallarını yere bırakıp birbirlerini kucakladılar.
İşte bu iyi niyetli davranışlarından dolayı Allah da onların kazançlarına bereket ihsân etti. Halil İbrahim bereketi sözü bu olaydan dolayı söylenir oldu...
Hayattaki en yüce mutluluk, sevildiğimize ve güvenildiğimize inanmaktır.
Alican Tatlı'ın Yazısı.