Bkz: Suriye
Asuriye
Suriye ismi, Asurlulardan gelmekte. Mezopotamya’nın ilk medeniyetlerinden olan Asur medeniyeti, Kuzeybatı Mezopotamya’da yer almış ve bu bölge tarih boyunca batı ve doğu kaynaklarında Asuriye diye anılmıştır. Zamanla bu ifade Suriye haline geldi. 2011 Suriye iç savaşından önce nüfusu 21 milyondu, bugün bu sayının kaça düştüğü tam olarak bilinemiyor. Başkenti Şam olan Suriye’nin nüfus yönüyle en kalabalık şehirleri Halep ve Şam’dır. Tarih boyunca birçok devletin denetimine girmiş olan bölge günümüzde 1970’ten beri Baas Partisi’nin daha doğrusu Esed ailesinin yönetimindedir. 46 yıldır ülkeyi Hafız Esed ve oğlu Beşar Esed yönetti. Ülke 2011 yılı itibariyle Arap Baharı hareketlerinin devamında iç savaşa girdi. Savaş henüz bitmiş değil ve ölü sayısı yüzbinleri aştı.
Halep Mutfağından Terör Tezgâhına
Halep, Suriye’nin yemekleriyle ünlü şehri, bizdeki Antep gibi. Lahmacun ve kebapların ana vatanı olarak gösteriliyor. Özellikle hamur işi tatlıla- rıyla da adından söz ettiriyordu. Ama Halep, artık mutfağıyla anılmıyor; başta Rusya ve İran olmak üzere Esed destekçisi güçler tarafından kurulan terör tezgâhıyla anılıyor. DAİŞ denen örgüt dururken, Halep’e sığınan Türkmen, Arap ve diğer milletlerden mazlumlar aralıksız bombalanıyor. Soykırım yapılıyor ama kimsenin sesi çıkmıyor, ufacık sesi çıkanların da sesini derhal kesiyorlar.
Sin Şın’a Yeniden mi Girecek?
Muhyiddin’i Arabi Hazretlerinin bir kerameti olarak birçok eserde anlatılmaktadır, Şeyhül Ekber’in kabrinin Sin Şına girince bulunabileceği. Ve bu keramet gerçekleşmiştir. Hicaz seferine çıkan Yavuz Sultan Selim Han, Şam’a girince ilk iş olarak Şeyhül Ekber Muhyiddini Arabi’nin kabrini buldurur. Yani bu keramette Sin Selim ismini Şın da Şam’ı temsil etmektedir. Fakat günümüzde de Şam için yine esaret altında diyebiliriz. Ve belki de hazretin kabri tahrip edilmiş olabilir, taşınmış olabilir. Yani yeniden bir keşif gerekebilir.
Palmira’ya Ağlayınca Suriye Kurtulur mu?
Batılı medya organlarının ikiyüzlülüğünü her zaman görmek mümkün. Suriye’nin her köşesinde binlerce insan ölürken, onlar daha önce UNESCO koruma listesine girmiş olan Palmira antik kentine, DAİŞ’ in yaptığı tahribatı konuşuyorlardı. Tamam, kabul ediyoruz Palmira bölgenin en eski yerleşim yeri; Asur, Antik Yunan, Roma, Bizans gibi birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ama DAİŞ’ in tahribatının yanında, oradaki taşınabilir eserleri yakında batının en görkemli müzelerinde görünce hiç şaşırmayacağız, neden? Daha önce de öyle olmadı mı? British Müzesi, Louvre Müzesi doğunun tarihi öğeleriyle dolu değil mi?
Şam Kitabı
Dergimizin yazarlarından Taha Kılınç ağabeyimizin kitabı, Şam Kitabı. Şam’ı sokak sokak anlatan nadir Türkçe eserlerden biri. Fakat baskısı yenilenmediği için yazarımızın kendisinde dahi bu eser kalmamış. Suriye iç savaşı sona erdiğinde kitabın içeriğini güncelleyerek yeniden yayına hazırlamayı düşünebilir, tabii vakti imkânı olursa
Türkmen Dağından Haber Yok
Ne zaman ülkemizin iç siyasetinde karışıklıklar olsa, ne zaman kendi derdimize düşsek, bilirim ki bir yerlerde bizlerin himaye etmeye çalıştığı mazlumların da başları dara düşmüş demektir. Çünkü onlardan haber alınamayınca, onlara haberlerde yer verilmeyince, onların bulunduğu yerde her türlü zulümâtın kol gezdiği düşünülmelidir. Bugün Suriye’de de Türkmenlerin sesi kısıldı, oralardan haberler pek gelmiyor artık. Maalesef bu da demek oluyor ki orada da gidişat iyi değil. Rusya’sı Esed’i PYD’si DAiŞ’i onlara saldırıyor demektir.
Cevdet Said’i Nasıl Bilirsiniz?
Ben Suriye’de yaşayan münzevi bir âlim olarak bilirdim Cevdet Said’i. Onu ilk kez Gerçek Hayat Dergisi’nde Hakan Albayrak’ın yaptığı röportaj sayesinde tanıdım. Ancak Suriye iç savaşı patlak verdiği ilk günlerde Esed yanlısı olduğuna dair haberler vardı medyada. Ama 2012 yılında Türkiye’ye hicret ederek Suriye ve dünya Müslümanlarının temel sorunlarını ele alan konuşmalar yaptığını biliyorum. Kendisinin yayınlanmış eserleri şöyle: Adem’in Oğlu Habil Gibi Ol, Değişim Rüzgarları, Bireysel ve Toplumsal Değişimin Yasaları.
Kıyıya Vuran İnsanlık: Batının Mültecilerle İmtihanı
2011 yılından beri Suriyeli mazlumlar sığınacak liman arıyor. Başta ülkemiz olmak üzere birçok Ortadoğu ülkesi mültecilere kucağını açmış durumda. Sadece ülkemizde 3 milyon civarında Suriyeli’nin olduğu söyleniyor. Ancak bölgeden çok daha uzağa batıya yüzünü çeviren mültecilerin durumu içler acısı. İnsan kaçakçılarının kurduğu tuzağa düşen 10 binlerce mülteci Akdeniz’in serin sularında can verdi ve cesetleri kıyılara vurdu. Bunları fotoğraflamaktan başka hiçbir adım atmayan batı âlemi şüphesiz bu verilen canlardan da sorumlu. Suriye ve Irak’ta körükledikleri savaşın etkisini yaşayacakları hiç akıllarına gelmemişti belki de. Ama bununla imtihan olacaklar ve birlikleri de sırf bu yüzden dağılacak ve belki de kendileri de savaşa tutuşacak
Mazluma Aslan Zalime Kuzu
Hafız Esed 2000 yılına kadar başta kendi halkı olmak üzere çevredeki birçok katliamın arkasında parmağı olan kişi ve PKK’yı başımıza musallat eden kişi. Oğlu Beşşar 2000lerde başa geldiğinde Babasına hiç benzemediği söyleniyordu. Mesleği göz doktorluğu olan Beşşar 2010 yılına kadar Türkiye ile iyi ilişkiler kurmuştu. Ta ki Arap Baharı süreci ile birlikte El Muhaberat ve şebbihalar vasıtasıyla halkına zulmetmeye başladı. Bizimle iyi ilişkileri de o aşamada noktalandı. O gün bugündür kendi halkına zulmediyor ama bunu yaparken de her türlü terör örgütünün ve kana susamış devletlerin ülkesinde cirit atmasına göz yumuyor.
Syriana
George Clooney ve Matt Damon’in başrolde oynadığı Syriana filmi, Amerikan CIA ajanla- rının Suriye ve Ortadoğu ülkeleri üzerinden gerçekleştirilen petrol, enerji ve uyuşturucu ticareti manipülasyon girişimlerini konu ediniyor. Bu manipülasyon için prenslere bile suikast düzenlenebileceği güzel anlatılıyor. Filmde George Clooney’in kendi sesinden gayet iyi Arapça konuştuğunu da görebiliyoruz.
Sami Yaylalı'ın Yazısı.