Ömer Salim Arslan / agueroomer@hotmail.com

Şeyh Ahmed Yasin. Bu ismi duyduğumda aklıma tekerlekli sandalyeden İsrail’i titreten adam  geliyor. Bir kaza sonucu boynundan aşağısı felç oluyor ama o durmak bilmiyor. İslam için atan yüreği İslam’a daha da bağlanıyor. Felç olmasına rağmen okuyor ve biz Müslümanlara örnek bir şahsiyet oluyor. Hatta Mısır’da El-Ezher Üniversitesi’ni kazanıyor ve burada Hasan El-Benna’nın öncülüğunde kurulan ve yirminci yüzyılın en büyük kardeşlik hareketi olan İhvan-ı Müslimin’e katılıyor. Artık o da Müslüman Kardeşler’e üye oluyor. Fitneleri aşıyor, zulmü aşıyor ve davası uğruna çalışıp çabalıyor.

Ona elinde sapanla küffarın önüne geçen ve kendisinin kurulmasına öncülük ettiği İntifada hareketi de yetmiyor. Hep daha iyisini istiyor ve hep daha iyisini hedefliyor. Öncü olmak istiyor ve İntifada hareketinden sonra bir dostuyla beraber İslami Direniş Hareketi Hamas’ı kuruyor. Ümmeti diriltmek, silkelemek için; toplamak; hareketlendirmek için; hatırlatmak ve uyandırmak için Filistin’den yükseltiyor bu sesi.

Yaptıkları faaliyetlerden dolayı sık sık tutuklanıyor. Ama Allah yolundan onu hiçbir güç döndüremiyor. Yaptığı icraatlerle küffarın dikkatini çekmeye devam ediyor ve ömür boyu hapis ile cezalandırılıyor. Hastalığı dolayısıyla Ürdün’e hastaneye gönderiliyor ve hapisten çıkıyor. Allah’ın izniyle iyileştikten sonra tekrar Gazze’ye dönüyor ama durmak yok! Mücadelesine devam ediyor.

Birçok tehditle karşılaşıyor. Vazgeç kelimesini çok duyuyor. Çok duyuyor ama durmuyor. Onlara; ‘’Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız. O zaman alınlarımızda şu yazacak: Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık! Bizden teslim olmamızı ve bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın da savaşçı onuruyla ölelim” diyor.

Bir Sabah Namazı çıkışı...

Zaten çok geçmiyor. Ve tarih 22 Mart 2004. Sevgiliye kavuşma vakti. 67 yaşındaki Şeyh Ahmed Yasin, bir sabah namazı çıkışında yanına yaklaşmaktan korkan siyonistler tarafından füze saldırısıyla şehid ediliyor. Gerçekten de hayatını İslam’a hizmet ile geçirmiş bir şahsiyet Ahmed Yasin. Filistin ve Kudüs denince ön plana çıkan ilk isim.  Allah rızası için uğraşmış ve bize örnek olmuş bir hoca. Dostlarıyla uğraşmayıp düşmanlara karşı savaşmaya vakit bulabilen bir üstad. Ölümsüzlük iksirini doya doya içmeye hak kazanmış biri.

Şimdi ey abilerim ablalarım, biz gençler sizlerden bize bu şekilde davası için çaba gösteren örnekler olmanızı istiyoruz. Sizin Şeyh Ahmed Yasin gibi imanlı birer genç olmanızı talep ediyoruz. ”Yarınlar yorgun olanların değil rahatından vazgeçenlerindir” (Hasan el Benna) anlayışıyla uykunuzdan, gereksiz işlerinizden ve boş vakitlerinden fedakârlık ettiğinizi de biliyorum.

Tembelliği bir yana bırakıp, ‘’Benim başarım yalnız Allah’ın yardımıyladır’’ (Hud suresi 88) diyerek Allah’a dua etmeniz, hatta duada ellerinizin karıncalanması, kıyamda ayaklarınızın şişmesi bana bize ümit verir. Sizin sayenizde bizim için, bizim sayemizde gelecek için endişe duymayız. Sizden ve bizlerden bu ümmet bunları bekler.

Hak davamızı kişiselleştirmeyelim, menfaate çevirmeyelim. ”Yalnız Allah’a kulluk et ve yalnız Allah’tan yardım dile” (Fatiha suresi 5) ayetini esas alalım. ”İkra” dediği yüce Kur’an’ı okuyalım ve onunla amel edelim. Çünkü şüphesiz bu Kur’an sizi en doğru yola iletir.” (İsra suresi 9)

Rızkı veren Allah`tır madem...

Asla boş vakit geçiremeyiz. 15 Temmuz gibi kanlı bir girişimi gördükten sonra her dakikamız dolu dolu olmalı artık. ”İşimiz vaktimizden çok”, değerli büyüklerim. Ahmed olmak kolay değil, cennete girmek de kolay değil, cehennemse gereksiz değil. Biz hep en iyisini hedeflemeli ve başımızı hep dik tutmalıyız. Rızkı verenin Allah olduğunu unutup da sakın zalimin önünde boyun eğmeyelim. Gerekirse biz oturduğumuz yerden İsrail’i değil yattığımız yerden dünyayı titretelim. Sen Ahmed Yasin olma o zaten vardı güzel insan. Sen, sen ol ve doğru yolda en iyisi olmaya çabala. Allah’a yönel.

”Üzülme, Allah bizimle beraberdir.” (Tevbe suresi 40) Bir sıkıntı karşısında sabrını da verir ve ”O, insanlara kaldıramayacağı yük yüklemez.” (Bakara 286)  Bu bilinçle Arakan’daki, Suriye’deki, Filistin’deki ve dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar için durmamalı çalışmalı, çalışmalı, çalışmalıyız. Şeyh Ahmed Yasin’den daha çok çalışmalıyız. Bu ümmetin bize ihtiyacı var.

Son olarak Filistin Dava Adamının “Ümmete Mektup”unu paylaşarak yazıma son vermek istiyorum:

”Allah’ım! Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum!

Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah!

Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim!

Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belâlarının estiği biriyim!

Tek isteğim, benim gibi Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!

Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler!

Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felâketler karşısında? Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak?

Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak! Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken?

Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış! Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilâtları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı? Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye;

"Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mümin kullarına yardım et!" diye çağıramaz mı? Buna da mı gücünüz yetmiyor?

Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:

"Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!"

Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!

Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz.

Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!

Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın!

Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! Temennimiz, Allah’ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır! Umarız bizim aleyhimize olmazsınız!

Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın!

Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!

Allah’ım!

Sana şikayette bulunuyorum...

Sana şikâyette bulunuyorum...

Gücümün azlığını, imkânımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı Sana şikâyet ediyorum.

Sen mustazafların Rabbisin... Sen bizim Rabbimizsin... Bizi kime bırakıyorsun? Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?

Allah’ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına Sana şikâyette bulunuyorum.

Sana şikâyette bulunuyorum! Gücümüz dağıldı... Birliğimiz bozuldu... Yollarımız ayrıldı...

Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini Sana şikâyet ediyoruz..." (Şeyh Ahmed Yasin)


GENÇ'ın Yazısı.