Memleketimden Ramazan Manzaraları
Nedim Kaya
Caminin Çemberlitaş`a bakan çevre duvarlarından köşeyi döner dönmez bir kuyrukla karşılaşıyoruz. Kuyruğu hizaya sokan simsar diyebileceğim genç arkadaş bağırıyor: "Kahvenizi içiyorsunuz kahveci ana falınıza bakıyor, kahve falınıza baktırmadan geçmeyiiin." Hakikaten fincanı 3,5 YTL`ye satan diğer kahveciler iyi kötü geçinirken falcı ana kuyruğu başına toplamayı başarmış.
Başlık sizi şaşırtmasın bu gecikmiş bir Ramazan yazısı değil, belki zamanında bir Ramazan sonrası değerlendirmesidir. Sultanahmet’te bir teravih sonrası. Caminin hemen bitişiğinde Ramazana mahsus açılan çarşıda her mağazadan müşterisini cezbetmeye çalışan bir kaç ses yükseliyor. "Osmanlı gelenekleri diye diye ananelerimizi yozlaştırıyorlar" diyenlerin aksine bu şenliklerin başlamasına en çok sevinenlerden biri olan "ben" im bile çileden çıkmama neden olacak manzaralar, dakika bir gol bir diyor.
Caminin Çemberlitaş`a bakan çevre duvarlarından köşeyi döner dönmez bir kuyrukla karşılaşıyoruz. Kuyruğu hizaya sokan simsar diyebileceğim genç arkadaş bağırıyor: "Kahvenizi içiyorsunuz kahveci ana falınıza bakıyor, kahve falınıza baktırmadan geçmeyiiin." Hakikaten fincanı 3,5 YTL`ye satan diğer kahveciler iyi kötü geçinirken falcı ana kuyruğu başına toplamayı başarmış. Helal olsun diyoruz, gerçi falcı ana ile Ramazan şenliğini ve ruhunu nasıl bağdaştırdıklarını anlayamıyoruz ama o tamamen ayrı bir mevzu. Derken az ileride ihtişamlı kaftanıyla Kanuni Sultan Süleyman`ı görüyoruz. Anladınız değil mi? Şenliğin maneviyatına hürmeten ecdat mezarından kalkmış tebdili kıyafete ihtiyaç duymadan teb`a arasında dolaşıyor. Yanıldınız. Herhangi biriniz üç dakikalığına Kanuni Sultan Süleyman olabiliyorsunuz yeter ki 15 lirayı bayılın.
Gerçi Mevlana hazretleri "nice elbiseler gördüm içinde adam yok" gibi veciz bir sözle bu duruma bir açıklama getirmiş ama bu da ayrı bir mevzu. Terbiyesiz bir de "isteyene Tiryaki Hasan Paşa kıyafeti de var" diyerek can damarıma basıyor. Tiryaki Hasan Paşa`yı ömür boyu Osman Nuri Topbaş Bey’in "Abide Şahsiyetleri İle Osmanlı" eserindeki o muhteşem anlatımla hatırlamak istemiştim. Bu manzaralar aklıma Kızıl Meydan`daki trajikomik hali getiriyor. S dolar vererek sağınıza ve solunuza Lenin ile Stalin`i alıp önünüzde Marks diz çökmüş vaziyette fotoğraf çektirebiliyorsunuz. Ben o fotoğrafı çektirirken "Allahım sen ne büyüksün bir zamanlar dünyayı sarsan bu zatları bu kısa zaman içinde dünyaya maskara ettin" diye düşünmüştüm. 15 liraya Kanuni veya Hürrem Sultan kıyafeti ile fotoğraf çeken yabancılar ne düşünüyorlardır merak etmek bile istemiyorum.
Aslında bütün bu düzensizlikler her düzensizlikte olduğu gibi sistemle ilgili sıkıntılardan kaynaklanıyor. Bir tanıdığım Sultanahmet`teki Ramazan çarşısında sahurluk ve iftarlık ikramlıklar satmak maksadı ile küçük bir dükkan kiralamak istemişti. Bunu elde etmek için tahminen 12 bin lira ödeyip üstüne kuradan çıkan sonucu beklemesi gerekiyordu. Yani falcı ana ile hurmacı aynı torbaya giriyordu, daha doğrusu hurmacı o torbaya girmeye cesaret edemiyor yerini falcı anaya ve falcı analara bırakıyordu. Zaten bir ayda o kadar kirayı ödeyebilmek için insanın ya falcı anası olmalıydı ya da ecdadın kalan hürmetini paraya çevirmeliydi. Aynı tanıdığım başka bir belediyenin kura olmayan daha ucuz bir parkında hurma satmaya başladı. Yanında falcı anası olmadığı için üçüncü günde zararın neresinden dönülürse kardır diyerek tezgâhı toplayıp arkasına bakmadan kaçtı. Gerçi 4000 YTL kirayı yine de paşa paşa ödedi ama o tamamıyle ayrı bir mevzu. Belediyeler bu masum şenlikleri bir kar kapısına dönüştürmeye karar verince sonuç böyle oluyor demek ki.
Ya o devrim yaratan Ramazan çadırı olayı. Çok üzgünüm ama o da yerlerde sürünüyor. Gördüğümüz çadırlar o kadar güzel fonksiyonlar icra etmeye başlayınca 11 ay komşusu aç iken tok yatan bir çok varlıklımız keffaret babından bu iftarlara sponsor olmaya başladı. Öyle ki belediyeler neredeyse aylar öncesinden tüm iftarlarına sponsor bulmuş olarak Ramazana giriyorlar. Hal böyle olunca sıra müşteri çekme yarışına geliyor. Her belediye kendi çadırını çekici kılmak için popüler sanatçılardan animasyon ekiplerine kadar her türlü çareye başvuruyor. Netice mi? Siz teravih namazına başlarken animasyon ekibi de henüz gösterisine başlamış oluyor. Al sana Türk usulü fidaydalı teravih. Allah kabul etsin.
Belediyelerimize bir çift sözüm var, popülist olmak güzel, halkın tüm kesimlerini kucaklamak güzel, ılımlı olmak adına bazı tavizler vermek de güzel. "Muusa" uzun olmalıdır ama o kadarda "Muuuuuuusa" olursa anlamını kaybedebilir. Benden söylemesi.
GENÇ'ın Yazısı.