İnce Anlayışın Gerekliliği
Rabia Betül Toprak
Olmayan şeyler üzerinden portatif fikirler üretmek, herkese kolay gelir. Sebep-sonuç yaklaşımlı değillerdir. ‘’Kimse sınanmadığı günahın masumu saymasın kendini’’ denilmiş, ne hoş… Değilse başında, davulun sesi uzaktan geliyorsa, basittir; konuşmak, konuş(ma)mak diyorum, ne kadar da güzeldir!
Tarih ile evrilmemiz gerekirken empati yeteneğini kaybeden bir topluluğa dönüşüyor, özümüzü unutuyoruz. Hassasiyetler artık çok hafif. Acılar, günlük çekilen kısa videolar gibi. Müstekbir edalarına bırakıyoruz kendimizi... Yeterince emek verilmiyor. Beklenilmiyor. Her şey hemen olsun, isteniliyor. ‘’Çok hızlı giden de, çok yavaş giden gibi geç varır hedefe’’ (…) “elime aldım” dediğin her şey için, söz hakkına sahip olmayabilir, ama “o”nun yerine düşünebilmeyi önceleyebilirsin.
Ne zaman yeterince önemseyeceğiz ki bazı şeyleri? Ne zaman içselleştirip sindireceğiz… Acımasız olan eleştiri kendimizedir evvelce. İzdüşüm seyri gösterilmeden konuşulmuş, her bir cümlenin, hakkı var üzerinde, itibarı için sende. Sarf edilmiş bu eklektik yığını birlikte fark edelim diye, birlikte canımız sıkılsın, birlikte dertlenelim diye. “Kayıtsız kalmayışı” güzel paketlemek değil de, yanı başımızda olup bitenlere “gerçekten” kayıtsız kalmayalım diye.
İslam’ın öğretileri “her zamana” uyumlu güncellenebilir niteliktedir. Geçmişteki hadise bugünün olayına müteallik kılınabilir. Örneğin, ibadet hususunda devamlılık, önemlidir. Tempo tarif sırrıdır, kararlılık burada ev sahibidir. Bu öğretiyi “yardımlaşma” kavramıyla sürdürecek olursak, yardımlaşmanın da devamlı bir fiil (ibadet) olduğunun farkına varabiliriz belki de. ‘’Üzüntüsü sahte olanın ağlaması gösterişli olur.’’ Diyor Tolstoy. Şimdi kadraja alınan yaralar ile kabarıyor vicdanlar. Çoğu meşale, konjonktürel katılıyor gösterime. Günah çıkarma şeklinde olmamalı, havanda su dövmeye matuf, yoksa yardımlar…
‘’Bulanmadan, donmadan akmak ne güzel” diyor Hz. Mevlana. İnsanı kıran, yapılan şeyin sahte yeknesaklığıdır. Kalbî olmamasıdır. İnsan kalbiyle vardır çünkü. Kalbiyle görür çünkü insan. Kalbi ile hastalanır. Sonra… Ruhun reisi kaldırır yine kendi yükünü…
Allah’ın takdiri dışında olan hiçbir şey yoktur. Ama iraden vardır. ‘’Biz Allah’ın kaderinden yine Allah’ın kaderine kaçıyoruz’’ diyen Hz. Ömer (r.a) Allah’ın takdiriyle olmuş olan her şeyin kader olduğunu, fakat sonuçlarının bir olmadığını dile getirmiştir.
Nitekim, coğrafya da kaderdir, tıpkı insan olmak gibi… Yolları aydınlık olsun onların, Allah’ın kaderinden yine Allah’ın kaderine kaçanlara; selam olsun…
GENÇ'ın Yazısı.