Kütüphanelerimizin Yolunu Bilmiyoruz!
Merhaba arkadaşlar! Ocak ayındayız. Geçtiğimiz ay vize dönemiydi, şimdi her üniversitede vizeler sonuçlanmıştır. Finaller de yine bu ayda başlar. Hukuk fakülteleri hariç tabii. Hukukçular, bildiğim kadarıyla bir yılda, birinci dönem sonunda vize ikinci dönem sonunda final olmak üzere bir dersten iki sınava giriyorlar. Yani bizim finallerle onların vizeleri çakışıyor... Adı ne olursa olsun sonuçta bütün bunlar sınav ve çalışmadan geçilmiyor... Belli yoğunluk ve stresi de beraberinde getiriyor sınavlar. Sınav zamanı bazen bunalırız epey, gerginlikler artar; maç oynamak, gezmek, film izlemek, dinlenmek vs. daha sağlıklı ve özel şeylermiş gibi gelir. O sıkışık zaman içinde bu eylemlerin bizim için taşıdığı değer değişir. Yani, imanla ilgili imtihanların haricinde bilimsel sınavların da insana yaptığı bir uyarı var. Sınav zamanları `değerler` hakkında hissettiklerimizi sınavlardan sonra da düşünmeye devam edersek bazı şeylerin değeri hakkında daha farklı imkânları fark edebiliriz. Normal zamanlarda düşündüğümüz `bazı değişik ilgilerin kimileri için nasıl o kadar hayati bir önem taşıdığı` sorununu çözebiliriz. Şimdi buradan haberlerimize geçelim; ama tabii söylediklerimizi söyleyip geçerek okuduklarımızı okuyup geçerek daraltmadan kendimizi. Düşünerek yürümek yani. Çünkü, başkalarının dikkatleri ve fark edişleri, dertleri hakkında düşünmeden, zihnimizi yormadan ve empati yapmayı denemeden, başkalarının dertlerini dert edinebilmemiz, paylaşabilmemiz mümkün değil. Yani mesela bir insana ihtiyacı olanı vermekle ona yardım etmiş olmayız her zaman. Belki fiilen yardım etmişizdir, ama, gerçek yardım kalben de istek olarak da arkadaşınızın hizasında durabilmekle olur. Sadece eylemlerin ve karşılıkların değil, hissedişlerin de ortaklığıyla. Empatiyle ve karşımızdakinin yapısına müdahale etmeden...
İlk haberimiz işgal ve ölümle ilgili. Üzücü bir haber, ama maalesef, özellikle gençler olarak gözden kaçırmamamız gereken bir haber- konu bu. Uyaran ve düşündüren yönünü de hesaba katarak. Eskişehir Anadolu Üniversitesi İşletme`den Kenan Yüce yazmış haberi. Irak`ta işgal boyunca öldürülen bilim adamları, akademisyenlerle ilgili. Üniversite öğrencileri olduğumuz için de ayrıca görevimizin, pozisyonumuzun önemine işaret ediyor. Kenan Yüce şöyle yazmış:
"Savaşların işgal/erin nefret/erin sonuçları her geçen gün büyüyor. Nefretin sonucu nefret. Ölümler, ölümler... Daha önceden okumuştum, ABD Irak`ı işgal edince önce kütüphaneleri, müzeleri ve petrol bakanlığını yağmalamış. Tüylerimi ürpertmişti bu haber. Bir ülkenin milletin tarihini yok etmeye niyetlenecek ve bunu yapacak kadar cani olmak! Aklım almıyor. Görmezlikten gelmek, duyarsız kalmak da doğru değil: En iyisi, bilmek, farkında olmak ve bunun kendi çalışmalarımızı, motivasyonumuzu, mücadelemizi güdülemek, perçinlemek herhalde. Şimdi geçen gün bir gazetede okuduğum köşe yazısında, Irak`ta 550 tane bilim adamının öldürüldüğü yazıyordu. Bunun yanı sıra öldürülen bir sürü sanatçı da var. Daha önce de Bosna`da kütüphane yakmıştı aynı cins yaratıklar. O zaman çok az konu edilmişti. Bilim adamları gibi. Hoş, biz daha kendi kütüphanelerimizin yolunu, içini, dışını bilmiyoruz. Bosna nerde, Irak nerde? Araplardan da bilim adamı çıkar mıymış? Deve sürücüleri. Böyle düşünüyor bazılarımız. Bir yandan da ilmin, sanatın gücüne olan inancımız, mücadelemiz artıyor. Çizdiği karikatürlerin, yaptığı müziklerin, yazdığı şiirlerin... etkileri yüzünden şehit edilen sanatçıları bildikçe yaptığımız işlerin önemine olan inancımız artıyor. Gazetede okuduğum yazıdan bir bölüm aktarayım: `Prof. Dr. İmad Sarsam. Arap Tıp Birliği üyesi. Öldürüldü! Prof. Dr. Muhammed A.F. er-Rawi. Irak Fizikçiler Birliği üyesi. Öldürüldü! Prof. Dr. Mecid Hüseyin Ali. Bağdat Üniversitesi öğretim üyesi. Öldürüldü! Prof. Dr. Vecih Mahcub. Fizik eğitimi üzerine 8 kitabı var. Öldürüldü! Prof. Dr. Sabri Mustafa el-Beyati. Bağdat Üniversitesi. Öldürüldü! Prof. Dr. Mustafa el Mashadani. Bağdat. Üniversitesi, dinler tarihi. Öldürüldü! Prof. Dr. Halid M. Al Canabi. Babil Üniversitesi İslam tarihi öğretim üyesi. Öldürüldü! Prof. Dr. Abdulcabbar Mustafa. Musul Üniversitesi, siyaset bilimci. Öldürüldü! Prof. Dr. Esad Salim Shrieda. Basra Üniversitesi Mühendislik bölümü dekanı. Öldürüldü!` Evet biz de ileride öğretmen, akademisyen, yazar, sanatçı v.s. olacağız. Her şeye rağmen düşmana yani insanlık düşmanlarına korku salanlardan oluruz inşallah."
Evet, inşallah. Üniversite öğrencileriyiz hepimiz. Hepimizin bir çabası, hedefi var. Ve bu haberin çabalarımız, hedeflerimiz açısından bize yaptığı pek çok uyarı var gerçekten. Mücadelemizin gücü, önemi, karşılaşacağımız zorluklar, başka coğrafyalarda karşılaşılan zorluklar, ölümler, işgaller… Bu haberin bizi üzdüğünden daha fazla, bizi hareketlendireceğini, perçinleyeceğini, motive edeceğini inanıyorum... Bu arada, bu konuştuklarımızı, konuşacaklarımızı, üzgünlük dert ve mücadeleyle ilgili söylediklerimizi söyleyeceklerimizi `işte duygusal, melankolik muhabbetler falan` diye değerlendirenler varsa, onlara da kendi muhabbetlerini düşüncelerini yazmalarını öneririm. Hodri meydan. Neyin ne kadar duygusal neyin de somut-gerçek olduğunu anlamak için! (Bu aralar bendeki meydan okuma tavrı arttı, geçen sayıda da Work And Travelcilere sataşmıştım, yine sataşırım) Kenan`ın haberini paylaştık, diğer haberimize geçelim...
Tanışmak, Konuşmak, Anlaşmak ve Organizasyon
Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi`nden Ahmet Çağlayan yazmış bize. Çağlayan düşüncelerini ve bir etkinlik haberini paylaşmış bizle:
"Merhaba. Ben öğrenci faaliyetlerini, organizasyonlarını seven biriyim. Arkadaşlarımla birlikte çalışmalar yapmak farklı insanlara ulaşmak sevindiriyor beni. Bu yüzden farklı arkadaşlarımın düzenlediği etkinliklere de katılıyorum. Üniversite öğrencileriyiz. Hepimizin branşları farklı; fakat yapmaktan aynı oranda mesul olduğumuz ortak şeyler var. Onları da birlikte yapmalıyız. Bazı faaliyetler bazı topluluklarla cemaatlerle anılmamalı sadece. Yani şunu sadece şu kişiler yapar gibi. Farklı topluluklar, cemaatler, vakıflar, dernekler olarak birbirlerimize daha fazla yakınlaşmalıyız. Etkinliklerimize katılmalı, düşüncelerimizi paylaşmalı ve dostça konuşmalıyız. Ama maalesef şimdi ben böyle bir paylaşım, dostluk göremiyorum. Ve üzülüyorum. (Organizasyoncu bir yapım var bu yüzden bahanelerden hoşlanmam.) Paylaşım ve dostluk konusunda da bahaneler pek gerçek gelmiyor bana. Laf dokundurmuş olacağım ama yabancı ülkelerdeki insanlara gösterdiğimiz ilgiyi kendi ülkemizden toprağımızdan insanlara niye göstermeyelim ki, neden bu konuda girişimlerde bulunmayalım."
Ahmet Çağlayan`a haberi için teşekkür ederiz. Düşünceleri doğru, samimi. Başta da belirttiğim gibi gençler olarak bu konuları düşünmekte fayda var. Herkes kendi yapısına fıtratına göre bir mücadele faaliyet ortam belirler kendine. Önemli olan biraz da kendimizi doğru tanımak. Ve düşünmek düşünmek. Kur`an`da "Siz çok az düşünüyorsunuz" denilen kişilerden olmamak.
DKAB Bursa`da Toplandı!
Evet, son haberimiz Bursa`dan. Bu haberimizle kapanışı yapacağız. Bursa`daki çok faydalı bir faaliyet, organizasyon hakkındaki haberimizle... Bursa`daki dertli, yaralı, kararlı, mücadeleci arkadaşımız Adil ve arkadaşlarının organize ettiği bir faaliyet. Sözü Adil Tanış`a bırakıyorum:
"Biliyorsunuzdur, YÖK`ün aldığı bir kararla 2006-2007`den itibaren DKAB (Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği Bölümü) ilahiyat fakülteleri bünyesinden eğitim fakültesi bünyesine alınmıştı. Bizler, Türkiye`de Eğitim Fakültelerinde öğrenimini sürdüren DKAB öğrencileri olarak, bir çatı altında toplanma kararı aldık ve toplandık. Uludağ Üniversitesi DKAB öğrencilerinin ev sahipliğini yaptığı DKAB platformu, 7 [arklı üniversiteden temsilciyle BIHMED(bursa imam hatip lisesi mezunları ve mensupları derneği) bünyesinde gerçekleştirildi. Platform 2 gün sürdü. Ve misafir hocalarımızın da katılımıyla daha ilmi ve samimi bir ortamda geçti. Platforma Doç. Dr. Bülent ŞENAY, Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÜCAL ve Öğr. Gr. Akif HAYTA gibi akademisyenler de katıldı.
Kendi alanında yetkin, iyi bir Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olunabilmesi için neler yapılmalı ana fikri doğrultusunda yapılan oturumlarda geleceğe dair sağlam adımlar atabilmek adına gayret gösterildi. Türkiye`de daha önceden böyle bir organizasyon düzenlenmediği için, organizasyonumuzun değeri ve örnekliği daha da arttı. (Ayrıca platforma katılan yabancı arkadaşlarla Uludağ DKAB 2. sınıf öğrencisi Kerim Aydın`ın rehberliğinde Bursa gezisi yapıldı.)
Platformda alınan kararlar (özetle şöyle):
- Önümüzdeki yıllardan itibaren DKAB öğretmenlerinin din eğitimini daha verimli bir şekilde aktarabilmesi için çözüm yolları aramalarını ve birbirleriyle daha iyi bir iletişim içerisinde olmalarını sağlamak.
- Eğitim sistemimizin bize sunmuş olduğu imkânları en iyi bir şekilde değerlendirmek.
- Eğitim fakültelerindeki diğer öğretmenlik bölümleriyle de diyalog halinde olmak, kendimizi geliştirmek. DKAB`ı diğer bölüm öğrencilerine sağlıklı bir şekilde tanıtmak.
- Üniversite gezileri düzenlemek.
- Bir sonraki platform, İstanbul ve Marmara üniversitelerindeki DKAB öğrencileri tarafından organize edilerek İstanbul`da ikinci dönem yapılacak."
Örnek teşkil edebilecek yönleri çok olan bu DKAB organizasyonu için Adil Tanış`a, arkadaşları Emin Talha Kurtkaya, Kerim Aydın, Ahmet Said Sarı, Mehmed Demir, Abdurrahman Gündüz`e çok teşekkür ediyoruz. Ayrıca programa sponsorluk yapan Somuncu Baba Vakfı`na, İlim Yayına Cemiyeti`ne, ÖNDER`e de teşekkür ediyoruz. Bir ay boyunca herkese iyi dersler iyi çalışmalar diliyorum...
GENÇ'ın Yazısı.