Fikriye Turhan

Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki yanlarına uğrarlar da onlardan yüzlerini çevirerek geçerler. (Yusuf suresi-105) Ayet bize apaçık delillerin etrafımızda olduğunu söylüyor. Ama biz gaflete dalmış dünyamızda, başımızı kaldırıp da bizi kendini tanıttıracak Zülcelali İkram`ın eserlerine bakmaktan aciziz. Biz neden bu Dünya`ya geldik? Bizim Dünya`daki amacımız ne? Ne için buradayız? Bizi yaratan ne istiyor bizden? Bunların cevapları bizde var mı? Peki, hiç düşündük mü? Merak edip araştırdık mı?

"Elhamdülillah Müslümanım" demek neye, kime yeter, İslam’ı tam anlamıyla yaşamadıktan sonra. Bir ateist den bir münafıktan farkın yoksa, Müslümanım demek doğru bir şey mi? Tüm dinler arasında Allah`a tam manasıyla inanan tek din İslam’dır. Kelime-i şahadet getirmekle iş bitmiyor, şahadet ediyorsun fakat bu imanın bir de şartları var. Bu şartları biliyor musun? İnandığın şartlara dair delillerin var mı? Kuranı Kerim`in hak kitap olduğuna delilin nedir? Bir ateist gelse ve dese ki inandığın dini bana anlat? Ne diyeceksin? Peki ya inandığın Allah`ı bana anlat dese? Sonsuz kelimesini kullanmadan Allah hakkında ne söyleyebilirsin ? Bunları önceden düşündün mü? Araştırdın mı? İmanın ilk şartı Allah`ın birliğine inanmak. Peki senin bir müslüman olarak buna kanıtın, delilin var mı? İçinden buna cevap vermelisin, olumsuz ise bir daha düşünmelisin.

Yukarıdaki ayette Allah "Göklerde ve yerde nice deliller vardır" diyor biz müminlere. Biz de birazcık da olsa tefekkür edelim mi, belki görebiliriz bu delilerden bazılarını. Okyanus hayvanlarını hiç incelemiş miydiniz? Mesela "Mantis Karides" hayvanları Guam’dan Doğu Afrika’ya Hindistan-Pasifik’te yaşayan canlılardır. Mantis karides akvaryum camını kırabilen, yengeçlerin kabuklarını parçalayan son derece sert, sopaya benzeyen dokunaçları vardır. Evrim süreci 400 milyon yıl öncesine dayanan mantis karidesi, kıskaçlarıyla 50 kg gücünde darbe vurabiliyor. Bu rakam, karidesin kendi ağırlığının yüzlerce katına denk geliyor. Hangi şampiyon dövüşçüden ders aldığını bilmiyoruz. Hint Pasifiği bölgesinde yoğun olarak yaşayan karidesin düşmanlarına kollarını savurma hızı 5.56 milimetre mermi ile çalışan bir tüfeğinkine neredeyse eşit. Günde kaç saat spor yapıyor da bu hıza erişiyor bilmiyoruz Bilim insanları, mantis karidesinin dokunaçlarını nano ölçekte inceledi ve karidesin dokunaçlarının mühendislikle üretilen seramiklerden bile daha sert bir yapıya sahip olduğunu gördü. İnsanda normalde 4 adet ışığa duyarlı hücre bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi çubuk hücresi grubu, diğer 3 tanesi ise kırmızı yeşil ve mavi renklere duyarlı koni hücrelerdir. Ancak mantis karideslerinde yapılan analizler bu hayvanın 20 farklı fotoreseptörü olduğunu ortaya çıkarmıştır. Hangi biyoloji ilminden öğrendi de yirmi tane farklı reseptörü oluşturdu bilmiyoruz. Bu bakımdan insan gözüne göre renkleri kat kat detaylı ayırt edilebilir. Şimdi sormamız gereken soruyu soralım. Akılsız şuursuz ilmi bilgisi olmayan bu karidescik, bunları yapmayı nereden biliyor? Hiçbir okula gitmeden oluşumundan itibaren bu vurma tekniğini, hızını ayarlamayı fotoreseptörünü oluşturmayı nereden biliyor? Bunları ona öğreten kim? Aklı olmayan bu varlıkların ellerinden nice sanat eserleri çıkıyor. Bir de uzağa gitmeden kendi vücudumuzdaki bir organımızı ele alsak nasıl olur? Mesela kulak?

Bizim duyma işlemimiz nasıl gerçekleşiyor? Hiç düşündük mü? Genel tabiriyle işitme olayı şu şekilde: Kulak kepçesiyle toplanan ses dalgaları kulak yolundan kulak zarına gelir ve kulak zarını titreştirir. Zarın titreşimleri kulak kemikçikleri tarafından kuvvetlendirilip oval pencereye iletilir. Oval penceredeki ses titreşimleri dalız içindeki sıvı ile salyangozdaki sıvıya geçer. Ses titreşimleri salyangozdaki sıvıdan işitme duyu hücrelerine oradan da sinirlere aktarılırlar. Sinirler tarafından alınan ses beyine iletilir ve işitme sağlanmış olur. Kusursuz bir insan kulağı 20-20.000 Hertz arasındaki sesleri işitir. İnsan sesi yaklaşık olarak 500–3000 Hertz arasındadır. Bakın burada ses dalgalarını, kulak zarını ortaya koyup inceliyoruz. Çünkü her birisinin oluşumları kendi içerisinde ayrı bir alem. Bu düzen hiç şaşmadan bize iletiliyor, anlık oluşuyor bir anda oluveriyor, biz görmeden algılamadan. Peki bu kulağımızdaki dalgalar, kulak zarı nereden biliyor bunları yapmayı ? Akılları var mı? İlimleri var mı? Kulak yolundan kulak zarına gitmeyi nereden biliyor? Bunları bu şekilde düzene getiren kim? Peki cansız atomlardan canlı bir bayan veya bay oluşumu nasıl oluyor? Ve bu olay sadece bir insan kulağı için dünyada milyarlarca insan var, milyarlarca insanın kulak sistemini yapan kim? Tüm bu soruların tek bir cevabı olabilir, biz Müslümanlar bu kusursuz düzen ve intizamı yaratan kişiye Allah diyoruz.

Ayette söylemiyor mu: Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratandır. O bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca ol der ve o da hemen oluverir. (Bakara - 117) Sadece bir ol demesine bakıyor Rabbimizin. Ben yalnız iki tane örnek gösterdim. Milyonlarca örnek anlatılabilir. Sadece bakmak önemli, düşünmek önemli, tefekkür etmek önemli. Aklı olmayan bu varlıkların ellerinden nice sanat eserleri çıkıyor. İşte biz böyle bir dünyanın üzerindeyiz.

 


GENÇ'ın Yazısı.