Her varlığı, ezelî hikmetinin gereği, çeşitli şekillerde yaratan Rabbimiz, güzellik anlayışımızı da göreceli kılarak “güzel” kategorisine girebilme hakkını  herkese vermiştir aslında.

Uzun yıllar görüşmediğim arkadaşlarıma zaman sonra rastlayınca onları bazen tanıyamaz oluyorum. Arkadaşım bana gülümsüyor, evet, bu tebessümü bir yerlerden hatırlıyorum ama hayır, bu efsunlu gözler, bu yay kaşlar ve taa kaşlara uzanan bu kirpikler bana yabancı. Yılların verdiği özlemle sarılıp buruluyor ve sohbete dalıyoruz fakat ben eski arkadaşımın yeni yüzüne hala adapte olabilmiş değilim. Konuşurken dikkatim dağılıyor, arkadaşımın yapay bakışları bana lafımı unutturuyor…

Şaşkınlığımı mazur görün. Bayanlar arasında makyaj yapıp bir dilbere dönüşme modası, toplumun her tabakasında o kadar normalleşti ki belirli gün ve haftalarda yüzümüze bir dirhem bu netameli malzemelerden sıvamazsak şayet, anormal sayılıyoruz. Varsın, sayılalım; mesele değil.

Hanımları makyaja iten sebepleri soruşturacak olursak bir dizi madde sıralanabilir. Kimi bakımlı olmanın kozmetik ürünlerini yüzüne-gözüne boca etmekten geçtiğini, kimi can sıkıntısını böylece geçiştirmek istediğini, kimi güzelleştiğini söyleyecek; kimi de ‘kendime yeni bir ben lazım’ diyecektir muhtemelen.  

Dünya kozmetik kraliçeleri arasında adı geçen, öyle ki ismiyle marka olan Helena Rubinstein’in, ilerleyen yaşlarında yapılan bir röportajında, ürettiği kozmetik ürünlerinden hiçbirini kullanmadığı itirafını, “bakımlı” sayılmak uğruna bir ton makyaj malzemesini cildine sıvayan sözde bakımlı hanımlar da bilir mi acaba? Üstelik dünya kozmetik piyasasını uzun yıllar elinde tutan Rubinstein bu tercihinin gerekçesini, makyajın faydasına inanmadığını söyleyerek açıklıyor. Tabii bu itiraf, insanların güzellik anlayışları ve güzelleşme formülleri değiştirildikten, tabiri caizse araba devrildikten sonra söylendiği için çok da sarsıcı bir tesir oluşturmuyor kozmetik dünyasında.

Yarattığı her mahlûka ayrı ayrı özellikler, güzellikler ve incelikler veren Rabbimizin el-Musavvir ismini işte tam burada hatırlamak gerek. Her varlığı, ezelî hikmetinin gereği, çeşitli şekillerde yaratan Rabbimiz, güzellik anlayışımızı da göreceli kılarak “güzel” kategorisine girebilme hakkını herkese vermiştir aslında.

Ama ne olmuşsa olmuş, birileri çıkıp “Güzel olmak, sadece bizim belirlediğimiz ölçütlere uyulduğu takdirde mümkün.” diyerek bütün güzellik anlayışlarını yıkıp yerine kendi uydurdukları mantaliteyi yerleştirmişler. Bu yeni sisteme göre, makyaj malzemelerine liracıklarınızı harcamıyor, çantanızı kozmetik dükkânına çevirmiyor ve bu ürünleri kullanmıyorsanız eğer, siz güzel olamazsınız!

Bu uyduruk anlayış, insanoğlunun doğasını bozmaktan, sıkıntısını giderecek yerde daha fazla sıkıntıya boğmaktan başka bir amaca hizmet etmiyor. Kullanılan ürünler yüzünden başlangıçta akne, egzama, deride renk değişikliği, ciltte hassasiyet gibi hastalıklar; ilerleyen yaşlardaysa hormon bozukluğu, doğurganlık sorunları, kanser gibi pek çok ciddi rahatsızlıklar ortaya çıkabiliyorken, nedense bakımlı olmaktan söz eden hiç kimse makyajın bu yönünü ağzına almıyor.

Helena Rubinstein’e makyajın faydasına inanmadığı halde bu kadar ciddi bir boyutta kozmetik ticaretini yürütme sebebi sorulduğunda, kısa ve net bir cevap alınıyor ondan: “İsrail Devleti için.”

Evet, meselenin bir de bu boyutu var. Piyasada rağbet gören kozmetik ürünlerinin çoğu boykot edilmesi gereken Siyonist şirketlerin malları. Nitekim Helena Rubinstein de kendisinin kullanmaya tenezzül etmediği, bilakis kaçındığı ama kozmetik dünyasında marka olan ürünleriyle yetmiş yıllık ticari hayatını Siyonizm’e adıyor.

Elbette hanımların sadece mahremleri için süslenme ve güzelleşme ihtiyaçları doğal karşılanmalı. Ancak bu noktada da “mahrem” kavramını doğru anlamamız ve bu eylemin tamamen helal dairesinde gerçekleşmesine dikkat etmemiz gerekiyor.

Acaba içerisinde artık kızartma yağı, biber gazı, balık pulu, kırmız böceği, boğa spermi, sünnet derisi, vücudumuzun atık maddesi olan ürin, plasenta gibi maddelerin bulunduğu bu ürünleri kullanmakla ilgili dinimizin verdiği hüküm ne olabilir?

Hepsini bir kenara bırakıp, içerdikleri maddeler sebebiyle makyaj malzemelerinin haram statüsüne girdiğini bilen ve kozmetik ürünlerini kullanmaktan kaçınanların aslında pek çok zarardan korunduklarına şahit olmak gibisi var mı?

Artık ne kadar doğalsak, o kadar güzeliz bayanlar. Zaten “Biz, Allah’ın boyasıyla boyanmışız. Boyası Allah’ınkinden daha güzel olan kimdir? Biz O’na ibadet edenleriz.” (Bakara, 138)


Zeynep Şahin'ın Yazısı.