İbrahim Sucuoğlu

”Nedamet, ümitlerin şâhıdır!
Nedametle mâlul hayatlar.”


Keşkelerle dolu itiraflar.

Nedamet, gençlikte sırıtıyor; gençliğin mümeyyiz vasfı gaflet. İhtiyarların lakırdısıdır nedamet. Yani dememeli bir genç: "Ben daha şimdiden ehl-i nedametim."

Nedamet, pratiği bizi mümkün gözükerek aldatsa da teorik olarak imkansız bir şey. Zira nedametin bir mânâ ifade etmesi ve takdir olunması için "eski"ye dair şimdi söylenen yapılmamış, söylenmemiş şeylerin tam da eski hâller tecrübe edilirken yapılmış, söylenmiş olması lazım.

Meselâ "keşke falanca kişiye filan şeyi söyleseydim" dememizin bir kıymeti yok. Çünkü o kişinin ve şeyin dahil olduğu şartlardan müteşekkil vaziyet artık mevcut değildir. Dolayısıyla nedametin ihtiva ettiği müstakbel performansların icrası için eski ile irtibat ister istemez kesilmek ve yeni bir sayfa açılmak zorunda. Bu, nedametin kaderi. Fakat nedametin şöyle bir illüzyonu var ki, nedamet konusu şeyi gerçekleştirmeye başlayana kadar eskinin ayrılmaz bir cüzüymüş gibi durmayı başarabiliyor.

Bir başka zaviyeden baktığımızda nedamet, insanın "yıkımını, cehaletini, gayriinsaniliğini" idrak etmesi. Adeta insanın yaptıklarından dolayı kendinden ümidi kesmesi. Bu da imkansız bir şey. Zira insan eski kendisinden ümit kesemez, şu an farklı bir kendi vardır nefsinde. Tertemiz  bir idrak ve dipdiri bir kendilikle mücehhez insan, nedametin sirayet eden bedbinliğini derhal bertaraf etmeli ve kusuru diye vehmettiği şeyi alelacele hayata geçirmelidir.

Hâsıl-ı kelam, nedamet hiç de öyle menfi bir his değildir, tam aksi yanlış telakkilerin en güzelidir. Nedamet, ümitlerin şâhıdır bu açıdan.
 


GENÇ'ın Yazısı.