İsfahan Dünyanın Yarısıdır
Şah Abbas bu şehri çok sevdi. Camilerle medreselerle şehre İslami kimliğini verdi. Şaşaalı saraylarla süsledi. Kervansaraylarla ekonomisini düzeltti. Hamam ve çarşılarla sosyal hayatı renklendirdi. Onun dönemi Safevilerin rönesansıydı.
Paralar “Esfahan Nefs-e Jahan*” mührüyle basıldı. Sasanilerin, Selçuklu`nun, Moğol`un göz bebeği oldu. Timur ise acımasızca katletti onu. Efsaneye göre şehirde kesilen başlardan yirmi sekiz tepe oluştu. Şah Abbas`ın başkenti, İbni Sina`nın medresesiydi. Aradan yüz yıllar geçti ve ben bavulumu kervan saraya bıraktığım gibi bu şehrin yollarına düştüm. Yanlış okumadınız otelimiz eski bir kervansaray. Mor, koyu pembe ve beyaz şebboyların renklendirdiği geniş avluda fıskiyeler serinlik sağlıyor. Otantik kahvehaneden yükselen koku çiçeklerinkine karışırken insanın canı kitabını eline alıp avludaki koltuklardan ayrılmayı istemiyor. Oysaki günümüz gezginleri çağa ayak uydurmuş. Hep bir acelemiz var. Menzile varmak ise yolun sonu değil. Her adımda bir şeyler keşfedilir. Bunun için de bakmasını ve sevmesini bilmek gerekir.
Şah Abbas bu şehri çok sevdi. Camilerle medreselerle şehre İslami kimliğini verdi. Şaşaalı saraylarla süsledi. Kervansaraylarla ekonomisini düzeltti. Hamam ve çarşılarla sosyal hayatı renklendirdi. Onun dönemi Safevilerin rönesansıydı. Kırk direkli saray bu dönemde hayat buldu. Aynalar minik minik tavanlara işlendi. Sarayın önüne her zamanki gibi ince uzun bir havuz yapıldı. Oysaki sarayın sadece on sekiz sütunu vardı. Suya yansıyan direklerin sayısı kırktan kinaye bugünkü adını aldı.
İsfahan`ın kalbi Naks-ı Cihan Meydanı da (İmam Meydanı) Şah`ın eseridir. Tiananmen`den sonra dünyanın ikinci büyük meydanında ilk yıllar polo maçları oynandı. Bugün yemyeşil çimlerle kaplı meydanın dört bir yanını çeviren kapalı çarşıda kilimden ipek halıya, gümüşten minyatüre İran`a has alınacak her şeye rastlarsınız.
Bir tatlı vitrini gördünüz mü gez`i** tatmadan geçmeyin. Ali Kapı Sarayı meydanın en meşhur binası. Adını Bab-ı Ali`ye yani Osmanlı`ya nispetle mi aldı acaba, yoksa Hz. Ali`ye hürmeten mi bilinmez ama sarayın girişinde “Ben ilmin şehriyim Ali de onun kapısı” hadisi yer alıyor. Yekpare tahtadan sütunlarla çevrili balkonu fotoğrafçılar için mükemmel.
Tam karşısında yer alan Şah Abbas`ın şeyhine yaptırdığı Şeyh Lütfullah cami esasında bir kültür merkezi. İbadet niyetiyle yapılmamış yani. Sarayla arasında bulunan alt geçitten çadorlarını giymeye gerek kalmadan Şah`ın kızları eğitime geçermiş. İran zannedildiği gibi kadını cahil bırakmamış. Hatta gezdiğimiz bunca sarayda iki kez erkek öğrenci grubu yanı sıra en azından on kız grubuyla karşılaştım. İngilizce pratik imkânı bulmaktan memnun olan kızların sorularını cevaplamak ve sorduğum sorulara içtenlikle verdikleri cevapları dinlemek çok güzeldi.
İbadet, çarşının diğer ucunu süsleyen İmam Cami`nde yapılırmış. Çinileriyle ünlü caminin hikâyesi bana Mimar Sinan`ı hatırlattı. On sekiz yılda inşa edilen caminin mimarı inşa sırasında üç yıl ortadan kaybolmuş. Şah`ın karşısına çıktığında ise “Camiyi bana zorla tamamlatmayın diye saklandım Şahım. Çünkü yıllara meydan okuyabilmesi için bu bekleyiş gerekliydi” demiş.
Caminin giriş kapısı meydana uyumludur. Fakat camide kıbleyi doğrultmak için yapı çapraz yerleştirilmiş. İmamın namaz kıldığı yer ise cemaatten daha aşağıda. Hz. Ömer ve Hz. Ali`nin namazda öldürülmesinden sonra bir tedbir olarak yapılan bu uygulamaya İran`da pek çok camide rastladık.
İsfahan`ın bereketli topraklarının kaynağı, güzelliğine doğallık katan Zayend e Rud nehridir. Pek çok köprü iki yakayı birleştirir. En meşhuru Siosepol otuz üçayaklı bir köprü; araç trafiğine kapalı ve gece ışıklandırılıyor. Güneş battıktan sonra ve doğarken köprünün bacaklarından nehre bakmayı ihmal etmeyin. Leb-i derya kahvehanede bir acı kahve içmeden de otele dönmeyin. Hatta bir de nehrin kenarından köprünün resmini çekip altına şöyle not düşün: “Dünyanın yarısını gördüm.”
Sallanan Minare ise mimari bir hata sonrası ortaya çıkmış bir yapı. Moğollar zamanında yaşayan Sufi Abdullah Galayani`nin türbesindeki minarelerin sallantı saati belli. Bilet alıp banklarda oturacaksınız. Kim bilir belki turistler gibi dondurma yiyecek veya halk gibi çekirdek çitleyecek, belki de vazifeli o sırada minarenin içine girip yıkılma ihtimaline rağmen zıplayarak sallanmasına sebep olurken “Ah keşke ben de sallansaydım” diye hayıflanacaksınız.
* İsfahan dünyanın yarısıdır.
** İran fıstıkları katılmış bir tür helva.
Hande Berra'ın Yazısı.