Faniyim "Fan" Olmayı İstemem!
İnsanın içindeki boşluğu hayranı olduğu kişiler ile doldurmasından ziyade: Hayranı olduğu kişiler ve yaşam biçimleri için, içinde yeni boşluklar açması, yerler ayırması, kalbini kompartımanlara bölmesi daha tehlikelidir. Ulvi amaçları süfli olanlar ile takas ede ede ömür sermayesini tüketmesidir.
Başkasının hayatını, başkasının aşkını, başkasının mesleğini ve acılarını merak ederek yaşayan insanlar, şimdilerde “fan” olmak adı altında bu meraklarını profesyonelce gideriyorlar.
Gündemde olan bir yazarı, dizi oyuncusunu, ya da müzik grubunu sosyal medya üzerinden “hunharca” takip eden, her fotoğrafına, her sözüne anlamlar yükleyerek bir fan kitlesi içinde yerini almaya çalışan insanların, kendi hayatlarını teğet geçtiklerini söylemeye gerek yok.
Sosyal medyada insanın kendisini “göstermek” istemesini çok konuşsak da sadece “görmek” için orada olanları yeterince konuştuğumuzu düşünmüyorum. İnsan aslında görmeyi, “görünmek”ten daha korunaklı bulur. Kendini gizleyerek, eksiğini, hatasını saklayarak, başkalarının hayatında söz sahibi olmayı yeğler. Edilgen halden etken hale geçişin zevkini tadan insanlar kendilerini kamufle ederek söz söylemeyi, fikir beyan etmeyi, destek olmayı yahut hunharca eleştirmeyi hayatlarının merkezine koyarlar. Kendisi gibi görmek için bekleyen insanları keşfeden, onlarla bir araya gelen insanların, bu “görme” biçimini neden bu kadar içselleştirdiklerini iyi düşünmek gerekir.
Hayata bir “anlam” kazandırma çabası insanoğlunun fıtratında var. Aslında insan sadece bir hayat öyküsüne dokunmak ister. Dokunduğu o anlamlı anın bir parçasına sahip olabilmek ister. Derinlik, katmanlı düşünce, incelik, zor olanın peşinden gitme gibi insanı yoran adımları terk ederek; basit, yüzeysel küçük başarılar ile tatmin olmaya çalışır. Pijamaları ile fotoğraf atan yirmili yaşlardaki popüler bir figür, ya da küfürler eşliğinde veri paylaşan Youtuberlar artık “değerli” kategorisini fanları sayesinde tek başlarına doldurmaya başlarlar. Oysa değer ölçüsünü belirleyen nedir? Bir reklam yayın, bir tıklama-paylaşım döngüsünde değer ölçüsünü belirleyen paranın dışında başka bir şey var mıdır?
İnsan gerçek ölçüleri yitirdiği, düştüğünde ya da yalpaladığında dönüp bakacağı nirengi noktalarını kaybettiği zaman ufak tefek değerleri ve anları hayatının merkezine koyar. Kendine yeni kutsallar ve dokunulmazlar listesi hazırlar. Fanı olduğu popüler kültür figürüne tek kötü söz ettirmez misal. Onu kutsar, yüceltir, hatadan beri kılar. İçindeki “anlam”a doğru çıkan merdivenin en alt basamağında bir ömür boyu oyalanır durur. Bir değer atfederek yığınların içinden kurtulmaya çalışan gençler başka bir yığının elemanı haline geldiklerini anlamazlar. Hakiki duygular, insanın biricikliği, diğer insanlardan onu artı bir olarak ayıran yönler flulaşır böylece.
Psikologlar ”Fanatizm, bağlanmanın rasyonelliğini bozar” demişlerdir. İfrat ve tefrit dediğimiz iki uçta aşırılaşma yozlaşmayı da beraberinde getirir. Bu şekilde alçakgönüllülük yozlaşarak ikiyüzlülüğe, kötülükle savaş yozlaşarak öç almaya dönüşür. Misal roman karakterleri yazarları tarafından yüceltilerek yazıldığında, garip bir şekilde gerçekliklerini kaybederler. Shakespeare “Bir oyuncu Nemrut’tan daha Nemrut olmamalı” derken aşırılığın gerçeği yok edişine bir gönderme yapmaktadır.
Yazının başında da söylediğimiz gibi aşırılıkların günümüzdeki en büyük sebeplerinden biri insanın görünmeden görmeyi keşfetmiş olmasıdır. Kendisini gizleyerek dolayısı ile görünür olmanın tüm dezavantajlarını bertaraf ederek sanal bir sosyalleşme ile yetinmektedir insan. Ortada olmanın sorumluluğu, somut adımların vereceği yorgunluklar, aktif bir Müslüman olmanın getireceği bağlamlar böylece sırta yük olmayacaktır.
İnsanın fıtratında var olan hak ile batılı ayırma, merhamet ve koşulsuz sevgi, fanatiklerin kalbinde basit koordinatlar bulup sıradan hislerin yanında yerlerini alacaklardır.
Kainat elbette boşluk kabul etmez. İnsan kendindeki boşluğu muhakkak bir şekilde doldurmak isteyecektir. Hayranı olduğu kişiler, gruplar, ideolojiler, ikonlar, figürler hep bir boşluk doldurucu olarak karşısına çıkacaktır. Ama işin asıl tehlikeli olan boyutu insanın içindeki boşluğu o hayranı olduğu kişiler ile doldurması değildir: Hayranı olduğu kişiler ve yaşam biçimleri için, içinde yeni boşluklar açması, yerler ayırması, kalbini kompartımanlara bölmesidir. Ulvi amaçları süfli olanlar ile takas ede ede ömür sermayesini tüketmesidir.
Ayşegül Genç'ın Yazısı.