İçinden çıkamadığımız konular olursa hem fikri olarak hem de fiili olarak daha tecrübeli büyüklerimizden, dostlarımızdan destek isteyelim. Ancak bilelim ki kendimiz mücadele vermeden, yorulmadan, uğraşmadan sadece başkalarının desteğinden medet umarak o fili o odadan çıkartamayız.

İngilizlerin kullandığı bir deyimdir “Odadaki Fil” ifadesi. Herhangi bir insanın içinde bulunduğu odada bir fil olsa, bu durum o kadar bariz, o kadar göz ardı etmesi imkansız ve o kadar kendini hatırlatır bir nitelik taşır ki kişinin görmemesi, farketmemesi, rahatsız olmaması mümkün değildir. Yine de çokça kişi rahatı bozulmasın diye ya da cesareti olmadığı için o fil orada yokmuş gibi bir süre hayatına devam eder. Görmezlikten gelir, kimse de görmüyor ya da önemsemiyormuş gibi başka şeylerden bahsedip durur. Ancak eninde sonunda fark ettiğini belli etmeye ve üzerinde konuşmaya mahkumdur bu fil. Bu deyim hayatımızdaki görmezden geldiğimiz sorunlarımız için kullanılır.

Hayatımızda bazı sorunlar vardır. Hayatımızın merkezinde yer alırlar, oldukça geniş yer kaplarlar, görülmemesi ve rahatsız olunmaması imkansızdırlar. Bütün bunların yanında hayatımızdaki herkes bu sorunları görür, farkeder ve belki rahatsız da olur. Bu sorunlar kendi kendimizle ilgili sorunlarımız olabileceği gibi işimizle, eşimizle, anne-baba ya da kardeşlerimizle veya bizi derinden etkileyen başka bir konuyla ilgili de olabilir. Tıpkı odadaki fil örneğinde olduğu biz o sorunları görmezden gelmeyi, farketmemiş gibi yapmayı ya da rahatsız olunacak bir şey yokmuş gibi davranmayı tercih ederiz. Ancak bu tercih eninde sonunda değişecektir/değişmek zorundadır. Çünkü bir fil vardır ve bütün azametiyle herkesin göreceği/bileceği şekilde hayatımızın ortasında vücut göstermektedir. Bizim yok sayma tepkimizle bu durum asla ve asla değişmemektedir, hatta belki daha bariz ve rahatsız edici bir hal almaktadır.

O halde hayatlarımızı bir değerlendirelim. “Sorgulanmamış hayat yaşanmaya değmez” diyor Sokrates. Bir sorgulayalım hayatlarımızı. İyi giden, doğru giden, güzel giden neler var bir farkına varalım, hayatımızdaki ağırlıklarını ve etkilerini artırmaya çalışalım. Kötü giden, yanlış giden, çirkin giden neler var onların da farkına varalım. Üzerinde düşünelim, çözülmesi gereken bir problem olarak çalışalım, çalışalım, çalışalım. Sorunu tespit edelim, durumumuzu ve duruşumuzu tespit edelim, sebepleri tespit edelim, sonuçları tespit edelim, çözüm yollarını tespit edelim. Sonrasında da hiç durmadan ve geciktirmeden bu problemden kurtulmak için elimizden geleni yapalım. İçinden çıkamadığımız konular olursa hem fikri olarak hem de fiili olarak daha tecrübeli büyüklerimizden, dostlarımızdan destek isteyelim. Ancak bilelim ki kendimiz mücadele vermeden, yorulmadan, uğraşmadan sadece başkalarının desteğinden medet umarak o fili o odadan çıkartamayız. Mutlaka ama mutlaka cesaretimizi toplayıp, kesin kararımızı alıp, mücadelemizi verip, sabırla ve sebatla o fili o odadan çıkartmak için elimizden geleni yapalım. Ve alışmayalım beraber yaşamaya bir fille aynı odada. Alışırsak zaman içerisinde hem ufkumuz daralacak, hem hareket kabiliyetimiz azalacak, hem de hayatımız yaşanılır olmaktan çıkacak ve belki tehlikeye girecektir. Üstüne üstlük enerjimiz azalacak, imkanımız azalacak, ümidimiz azalacaktır.

O zaman hiç durmadan kalkalım, fili görelim, hayat odamızdan çıkaralım ve daha mutlu, daha mesut, daha doğru, daha anlamlı bir hayat sürmeye bakalım. 


Mehmet Dinç'ın Yazısı.