“Kardeşlerimi özledim.” Bir kabir ziyareti sırasında söylenen ve kıyamete kadar gelecek bütün müminlerin yüreğine fer olacak bu cümleyi lütfen kendiniz için sorar mısınız? Bu ayki kapağımızda biz sorduk bu soruyu: “Özledim dediği kardeşi misin?” Asırlar öncesinden bizlerin hasretini çeken Rasulullah’a kardeş olmak nasıl bir şeydir, düşünelim diye… O bizim kardeş olarak özlemimizi çekiyorken, biz O’na ne kadar özlem duyuyor, hayatını ne kadar biliyor ve kendisini ne kadar örnek alıyoruz acaba? Kardeş olmak biraz da kardeşliğin derdine düşmek demek. Nisan, kutlu doğum ayı; O’nu andığımız ve hatırladığımız bu güzel bahar diliminde kardeşi miyiz sorusu bizi gayrete sevk etsin diye dua ediyoruz.

Medine’nin Baki kabristanı… Rasulullah –sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz ashabından ahirete irtihal etmişleri ziyarete gidiyor. Kabirlerin yanına vardığında selam veriyor ve ekliyor: “Biz de size katılacağız.” Sonra muhtemelen gözleri uzaklara çevrili bize ümit olacak şu muhteşem sözleri söylüyor: “KARDEŞLERİMİ ÖZLEDİM.” Sahabeler şaşırıyorlar: “Biz senin kardeşlerin değil miyiz ya Rasulullah?” O En Güzel İnsan şöyle mukabele ediyor: “Sizler benim ashabımsınız. Kardeşlerim beni görmedikleri halde bana inananlardır. Ben Rabbimden sizinle ve beni görmeden iman edenlerle gözlerimi aydınlatmasını istedim.”

Geçip gitmişleri yâd için yapılan bir ziyarette henüz gelmemişleri özlemek ne büyük bir manadır! Mazinin hatıraları ile dolu bir mekânda atinin özlemi ile konuşmak, işte bu bir Peygamber ufkudur. O ufukta kardeşlik, görmeden inanmak ve zamanı aşan bir özlem ve sevgi vardır. O sevgi asırlar sonrasından çağlayıp gelmekte ve gönlünü o sevgiye açanı alıp En Güzel İnsan’ın başında olduğu bir güzeller ve kutlular kervanına katmaktadır. O sevgi terbiye etmekte, himaye etmekte, aymazlığın, nobranlığın ve sapkınlığın kol gezdiği yerlerde bile anne elinden şefkatli aguşunda merhametle büyütmektedir. Peygamber sevgisinin asırları aşıp da kucaklayıp himayesine aldığı o kardeşler kimlerdir? Ve esas can yakıcı soru şudur: Şu modern zamanlarda imanı ile var olmaya çalışan bizler, o kardeşlerden miyiz?

Rasulullah’a Kardeş Olmak…

Özlenen kardeşler kimlerdir? Hadisin devamında o kardeşlerin nasıl tanınacağına dair üç işaret bulunuyor. İşaretlerin birincisi abdesttir.

Kardeşlik şerefi ile şereflenenlerin alınları, ayakları ve kollarının sürekli abdest almaktan dolayı parladığı ifade edilmektedir. Rasulullah’a kardeş olmak aslında abdestle ve abdestli yaşamaktır. Abdest, sürekli tetikte durmak, ibadet merkezli bir hayat yaşamaktır. Biz buna ribat diyoruz. Ribat gözlemek demektir. Ribat işini yapan kimse olarak murabıt sadece düşmanı gözetlemez, bir ibadetten diğerine seyrinin kalitesini, kıvamını, iştiyakını gözetler. Vaktini gözetlemekle kalmaz, kendini gözetler. İşini ayarlamakla kalmaz, iştiyakını da ayarlar. Abdest murabıtın enerjisidir. Tazelenen her abdest murabıtı yeniler; aşkını, şevkini, iştiyakını tazeler. Dünyanın kiri ve pası onun gönlüne nüfuz etmeye fırsat bulamaz. Abdest bu anlamda kardeşliğin etiketidir; markasıdır. Su temizler, abdest arındırır. Su kirleri, abdest görünmeyen kirleri giderir. Abdeste daim olanlar arınma işinde sürekli olanlardır. Bu, gündemini arınma merkezli kılmak demektir. En önemli işini arınmak olarak görenler yarın ruz-ı mahşerde tam da bu işleri ile öne çıkacaklardır, çünkü herkes oraya buradaki himmeti ile gidecektir. Himmeti abdest olanın, ödülü kardeşlik ve Rasulullah’ın “kardeşlerim” dediği bir maiyettir.

Sevgide Eş Olmak…

Kardeşlerin nasıl tanınacağına dair ikinci işaret hadisin devamında geçen şu ifadedir: “Ey Ebû Bekir, senin beni sevdiğini duyduklarından dolayı seni seven bir kavmi sevmek istemez misin? Sen de Allah’ın kendilerini sevdiği kimseleri sev.”

Sevgi şerik kabul etmez. Ama sevgisini, sevgi liyakatine en layık olana hasredenler aynı damarda atan, aynı damarda akan ve aynı damardan beslenen kardeşler olurlar. Onların geçmişi, geleceği, şimdisi olmaz. Onlar yekpare bir zamanda, bir seyr-i muttasılda, onlar zamanı aşan sevgi bahsinde bir ve beraber olmuşlardır. Allah’ı sevmek Rasulullah’ı sevmektir. Rasulullah’ı –sallallahu aleyhi ve sellem- sevmek Ebubekir’i –radıyallahu anh- sevmektir. Ebubekir’i sırf Rasulullah’tan ötürü sevmek, Allah’ın sevgisi ile ödüllenmektir. Allah’ın sevgisi ile ödüllenmek, başta Peygamber olmak üzere bütün sıddıkların, salihlerin, şehitlerin ve diğer müminlerin sevgisine mazhar olmak demektir. Bu sevgi ummanına katılanlar geçmiştekileri severler, çünkü zaten ezelden sevilmişler, kendilerine asırlar öncesinden akan bir sevgi ile seçilmişlerdir. Rasulullah’a kardeş olmak sevgide eş olmaktır.

Sünnete Yapışmak…

Kardeşlere dair üçüncü işaret havuzun başındaki buluşmadan sonra oradan uzaklaştırılacaklara dairdir: “Dikkat edin aranızdan birtakım kimseler havuzumdan, kaçkın devenin uzaklaştırıldığı gibi uzaklaştırılacaklar. Ben onlara buraya geliniz, buraya geliniz diye sesleneceğim ve bana şöyle denilecek:

−Onlar senden sonra bid’atlar yaptılar ve hep ökçeleri üzerine gerisin geri dönüp durdular. Bunun üzerine ben de:

−O halde uzak dursunlar, benden uzak dursunlar diyeceğim buyurdu.”

Demek havuzun başına kadar geldiği halde uzaklaştırılanlar var. Demek kardeşlik sadece abdest ve sevgi ile değil aynı zamanda sünnete bağlılıkla da sınanacak. Rasulullah’ın sözünü, tüm sözlerin, kendi sözlerinin de üstünde tutabilenler ancak O’na kardeş olabilecekler. O’nun çağrısını hayatı kurutmaya çalışan bütün çağdaş telakkilerin üstüne çıkarabilenler, Kur’an ve Sünnet’in sunduklarını hayat veren bir iksir olarak görebilenler Rasulullah’ın yanında kalabilecekler. Diğerlerinin duyduğu “benden uzak olsunlar” olacak. Kardeşlik sınanmadan bilinmez. Bugün kardeşlik imtihanı; geçmemiş, gitmemiş ve bitmemişi bir dirilik vesilesi ve ihya müjdecisi olarak bayrak gibi taşımaktır. Rasulullah’ın kardeşleri O’nun emaneti ile yaşayan ve yaşatanlardır.

Özlediğim dediği kardeşi misin? O’nun Rabbinden dilediği gözünün aydınlığı mısın? İşte abdest, sevgi ve sünnete bağlılık bu soruya vereceğin cevabın ipuçlarıdır.


Mehmet Lütfi Arslan'ın Yazısı.