Gökhan Gökçek

Kızılelma figürü ‘fetih bekleyen’ topraklardır. Türk hakimiyet algısına göre gökteki Rabb’e atfen yeryüzünde O’nun dinini yaşatacak tek bir hükümdar olmalıdır. Kızılelma bir anlamda ”Dünya Bizi Bekliyor” demektir...

Kızılelma

Devlet-i ebed müddedi anlatmaya devam ediyoruz. Bir önceki yazımızda diriliş ruhunun mimarı Kürşad’ı, devleti Göktürkleri anlatmış idik. I. ve II. Göktürk Devleti olmak üzere kesintili bir şekilde fakat aynı coğrafya ve aynı etnik unsur üzerinde hakim olan devletimizden bize kalan baki eser Orhun Yazıtları olmuştu. Her Türk tarihçisinin gidip görmek istediği yegane eserdir muhtemelen. İnşallah bir gün bize -önce size- nasip olur diyelim. Bu yazımızda ise Avar Kağanlığı’nı anlatacağız ya da aziz hatırasından kubbede kalan hoş sedaya kulak kesileceğiz.

Hedef Daima Batı

Avarlar, Çinliler tarafından ‘Juan-Juanlar’ olarak tarih sayfalarına kayıt edilirler. Bizanslı kronik yazarları ise onlara ‘Apar’lar demişler. Göktürk hakimiyet bölgesinde yaşayan Avarlar 558 yılında Sibirleri yenerek Kafkasya’ya hakim olurlar ve Karadeniz’in kuzeyinden Doğu Avrupa içlerine akarlar. Devletin kurucusu Bayan Han’dır. Oğuz boylarından Bayındır/Bayundur isminin köküyle aynı kökten geldiği düşünülür. ‘Zengin’ gibi bir manaya karşılık geliyor olsa gerektir. Muhtemelen isim değil, unvandır.

Avarların hakimiyet bölgesi Kırım ovasından Orta Avrupa’ya kadar uzanacaktır. 584 yılında Belgrad’ı topraklarına katarlar. Bu pek bilinmeyen, bilinse de göz ardı edilen bir hadisedir. Herkes Belgrad’ı fetheden Türk’ün Kanuni Sultan Süleyman olduğunu kabul etse de bu yanlış bir bilgidir. Sultan Süleyman’dan yaklaşık 1000 yıl önce Belgrad, Avarlar tarafından Türk toprakları haline getirilir. Yine Belgrad, Ebu’l Feth Sultan II. Mehmet Han tarafından kuşatılsa da alınamayacaktır. Fatih gibi kudretli bir padişahın orayı neden fethedemediğine dair bir hadise aktarılır ki meali ve hülasası şu şekildedir: Ordusunu tepeden izleyen Fatih o haşmet karşısında gurura kapılır. Gururu da onun başarısız olmasına sebep olur!

Avarlar adeta İslam’la müşerref olacak torunlarının Avrupa’daki öncülüdür. Sanki gittikleri yerlere Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi’nin (Osman Turan’ın eşsiz eseri) tohumlarını dökmüşler de; 800 yıl sonra torunları Devlet-i Aliyye/Osmanlı Devleti ile gelip o tohumları yeşertmiştir! Neden mi böyle diyorum? Çünkü Avarların akınları ile Türk devletine dahil ettiği topraklarda ardından Osmanlılar hakimiyet kuracaklardır hem de yüzlerce yıl!

İsterseniz bir bakalım: Avarlar 567 yılında Balkanlara giriş yaparlar; Osmanlılar ise I. Murat dönemi (1362-1389) ile beraber tam anlamıyla Balkanlar’da görünürler. 584’de Belgrad Avarların eline geçer; 1521’de Kanuni Belgrad’ı fetheder. 586 yılında Avarlar Selanik’i hakimiyet altına alır; I. Murat Selanik’i 1387 yılında fetheder. 597 yılına gelindiğinde Don nehri civarında hakimiyet Avarlar’dadır; Osmanlı’da Kanuni’nin son dönemi olmak üzere II. Selim’e uzanan bir zaman diliminde Don ve Volga nehirlerini birleştirmek ister. (Amaç Türkistan’dan duyulan yardım çığlığına ses verip Rus baskısını kırmaktır.)

Kısacası; Avarların atlarının ezip geçtiği Avrupa toprakları yaklaşık 800 yıl sonra torunlarının ayak seslerini duyacak hatta uzun dönem onların adil yönetimini tadacaktır. Avarların mirası, hatırası bu anlamda çok farklıdır. Belki pek çok kimse Avar ismini dahi bilmez hatta Avarlar’ı Türk tarihçileri bile pek beğenmez, önemli saymaz. Lakin Avarlar; Türk’ün dünyaya sığmayan cihangirlik kılıcının kabzasını taşır. Daima batıya, Avrupa’ya doğru ilerlemişler, kendinden sonrakileri bir anlamda ufuk açmışlardır. Lakin tüm seferlerinden ve dahi zaferlerinden önemli bir iş yapmışlar. 617 (ya da 619) ve 623 yıllarında olmak üzere toplam iki kere İstanbul’u kuşatmışlardır! Türk’ün ilk kızılelması onlar ile müşahhas hâle gelmiş; peygamber sözü ile müjdelenecek torunlarına menzil belirlemişlerdir; İstanbul!

Peki, Kızılelma nedir?

Dünyanın en köklü medeniyetlerinden olan ve en kalabalık nüfusuna sahip Çin’e devasa sedleri yaptıran sebep midir? Alparslan’ın Malazgirt Ovası’nda askerine “Burada komutan ve er yok. Hepimiz aynıyız! Allah’ın dini için şehadete koşacağız!” nutkunu söyleten his midir?

Ya da ordusuyla tüm Avusturya ve Almanya’yı karış karış dolaşmasına rağmen karşısında hiçbir muhatap bulamayan Sultan Süleyman’ı şükre sevk eden vesile midir? Ya da I. Murad’ı Kosova’da şehadete götüren aşk; Akif’e “Söyle Meşhed öpeyim secde edip toprağını/Yok mudur Murad’ın sende iki üç damla kanı?” dizelerini yazdıran acı mıdır?

Veyahut Reis-i Cumhur’un tabiriyle “Bizi dört kıta yedi iklim hakim kılan mimari” Üstad’a “Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?” yazdıran ilham mıdır?

Kızılelma hem bunların hepsi hem daha fazlasıdır. Kızılelma bizi zinde tutan, tüm zorluklara rağmen ab-ı hayat olan bir cevherdir. İçerisinde Anadolu irfanı vardır. Kan, gözyaşı, acı, şefkat ve çokça fedakarlık vardır. Mayasında adalet vardır ve kıvamını Kur’an-ı Kerim ile alarak tamamlamıştır! Kızılelma zulüm içerisindeki topraklardır. Yani İslam’ın bayrağının dalgalanmadığı, ezan-ı Muhammedi’nin okunmadığı yerlerdir. Bir Yeniçeri’nin tabiriyle “Hünkarımın atının ayağının değdiği yerdir.” Bir dizide geçen ifadesiyle ise “Kızılelma vatandır, vatan tüm cihandır!”

Frank, Slav ve Cermen kavimleri üzerinde hakimiyetlerini sürdüren Avarlar Bulgarların kendilerinden ayrılmasıyla zora düşerler. Güçlenen Franklar’da darbe yerler ve dağılma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Frankların hakimiyetlerini kabul etseler de 3 defa ayaklanırlar lakin başarılı olamazlar. Orta Avrupa civarındaki kavimlerle karışarak asimile olurlar...

Dünya Bizi Bekliyor

Kızılelma figürü özetle ‘fetih bekleyen’ topraklardır. Türk hakimiyet algısına göre gökteki Rabb’e atfen yeryüzünde O’nun dinini yaşatacak tek bir hükümdar olmalıdır. Kızılelma bir anlamda ”Dünya Bizi Bekliyor” demektir. Büyük hedeflerin tabiri olan Kızılelma, Türkler için ilk olarak İstanbul şehri olmuştur. Onu Avarlar başta olmak üzere birçok Türk devleti kuşatsa da alamaz. Bu durum bir miras şeklinde devam ederek Türk devletinin hedefi yani kızılelması haline gelir. O hedefe yürümek merhum Hacı Bayram’ın tabiriyle “Şu bizim köse ile beşikteki şehzade Mehmed’e nasip” olacaktır. Lakin o mefkurenin, kızılelmanın ilk ciddi müdafiyi Avarlar olur. İki defa büyük ordularla kuşatırlar lakin muvaffak olamazlar. Onların koydukları kilometre taşını kırmak II. Mehmed’e nasip olunca pek tabi hedef değişir. Kızılelma ileriye taşınır. Artık Kızılelma Roma’dır! Aziz Petrus, nam-ı diğer San Pietro’dur! Yeni kızılelmanın sahibi II. Mehmet Han oraya da el uzatır. Otranto’yı fetheder. Lakin şaibeli ölümüyle beraber Cem Sultan hadisesi de vuku bulunca Sultan II. Beyazıt askerlerini geri çeker. Lakin Avarların ihdas ettiği ve Fatih’in ihya ettiği kızılelma İstanbul’un fethiyle yeni anlam kazanmış, boyut atlamıştır. Avarların İstanbul’u kuşatması, bu şehri Türklere hedef göstermesi bakımından çok önemlidir. Kızılelma’nın bir anlamda (en azından İstanbul’un) mimarı Avarlar’dır. İşte bu yüzden Avarların hatırası azizdir ve tamamlanmış bir mirastır.

Asimile Olmak Yok Olmaktır

Frank, Slav ve Cermen kavimleri üzerinde hakimiyetlerini sürdüren Avarlar Bulgarların kendilerinden ayrılmasıyla zora düşerler. Güçlenen Franklar’da darbe yerler ve dağılma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Frankların hakimiyetlerini kabul etseler de 3 defa ayaklanırlar lakin başarılı olamazlar. Orta Avrupa civarındaki kavimlerle karışarak asimile olurlar...


GENÇ'ın Yazısı.