Kadınların dekoratif bir aksesuar olarak görülmeleri karşısında sessiz mi kalmalı yoksa tepki mi göstermeli?

Medyada kadınların cinsel bir obje olarak kullanılmasına karşı, hemcinsleri tarafından gerçekleştirilen protestoların desteklemesi gerektiğine dair ilk araştırma, İtalya’da gerçekleştirildi.

Spor bir araba reklamında, arabanın üzerine uzanmış bikinili bir manken tercih edilmesi ya da televizyon ekranlarının uygunsuz giyimli bir oyuncuyla süslenmesi... Buna benzer tercihlerin, kadınları aşağılayarak cinsel bir obje haline getirdiği konusunda bilinçlendirilen İtalya’daki kadınlar, uygulamaları protesto etmek için harekete geçtiler.

Padova Üniversitesi’nden Francesca Guizzo ve arkadaşları, İtalyalı 78 erkek ve 81 bayana, önce cinselliğin ön planda tutulduğu bir video klip izletildi ve ardından da aynı klip eleştirel yorumlar eşliğinde tekrar gösterildi. Bayan katılımcılar, eleştirel yorumları izledikten sonra hemcinslerinin toplum içinde dezavantajlı bir konumda sergilenmesine öfkelenerek bu tip yayınların protesto edilmesi için neler yapılabileceği üzerinde fikirler ürettiler. Aynı etki erkeklerde görülmedi.

Prof. Guizzo, televizyonda düzenli olarak sunulan gerçek üstü güzellik ideallerine karşı, yine kadınların tepki göstermesinin en etkili araçlardan biri olduğunu belirtti: “Bir çok batılı ülkede, müşterilerin ilgisini çekebilmek için çıplaklık ve cinsellik görüntülerinin medyada dekorasyon nesnesi olarak kullanılmasına alışmış durumdayız. Reklamlarda, magazin ve film endüstrisinde kesinlikle kadınlar erkeklerden daha ön safta tutulmaktadır. Böylece cinsel bir obje haline indirgenerek değersizleştirilen kadınların, psikolojileri ve öz güvenleri olumsuz yönde etkilenirken, gördükleri muameleler de değişmektedir.”

Ayrıca TV ekranlarındaki cinsel içerikli programların, kadın ve erkek için varoluşsal rolleri belli kalıplarda normalleştirerek insanların tepki göstermesini engellediği belirtildi.

Prof. Guizzo sonuçları şöyle değerlendirdi: “Kadınların insan olarak daha saygın bir konumda görülmesine dair farkındalık oluşturmak için, medya okur-yazarlığı çerçevesinde, medya patronları ve sosyal medya aktivistleri tarafından eleştirel yaklaşımlar içeren programlara daha çok yer verilmelidir. Bu tarz aktiviteler, toplum genelinde bir duruş sergilenmesinde faydalı olacaktır.”

”Bir kişinin nesneleştirilmesi” sözlükte, ”o insanın şahsiyetini yok sayarak ticari bir mal ya da eşya statüsüne indirgenmesi” anlamına geliyor. Etrafımıza baktığımızda bu durumun, küresel çapta iş gören devasa bir endüstri tarafından daha çok kadın bedeni üzerinden gerçekleştiğine şahit olmaktayız. Otobüs duraklarındaki reklam panolarından gazete ve dergilere, ekranlardaki siyaset programlarından büroların danışma masalarına kadar kadın görselliği ısrarla tercih edilmektedir.

Niçin kadınlar daha çok nesneleştirilmeye maruz kalıyor? Bu soruyu Nebraska Üniversitesi’nde yapılan başka bir araştırma bilimsel verilerle aydınlatıyor: Çünkü beyin, erkekleri bir bütün olarak, kadınları ise parça parça algılıyor. Dolayısıyla, kitlesel tüketimin reklam uzmanları, beynin bölgesel (local) işleme sürecini harekete geçirip belli kısımlara dikkatleri yoğunlaştırarak ürünleri pazarlıyorlar. Oysa beyindeki bütünsel (global) işleme sürecinde, daha geniş bir bakış açısı gerçekleşebiliyor.

2016 yılında UNESCO tarafından yayınlanan bir raporda, kadın sorunlarıyla ilgilenen sivil toplum örgütleri, kadınlara gönderilen mesajın, şahsiyeti ve zihinsel seviyesiyle ile saygın bir insan olabilmek yerine, sadece dış görüntüsüyle daha iyi dikkat çekebilmek yönünde olduğunu kaydettiler. Ayrıca, global istatistikler incelendiğinde medyanın kadınları cinsel bir meta gibi görmesinin, kadına şiddetin en önemli sebebi olduğu belirtildi.

İnsanları, mesleğine ve kazancına, fiziksel görünüşüne, kıyafetine hatta mensup olduğu aileye ya da millete göre değerlendirmek, Kur’an’ın kesin bir dille eleştirdiği ve üzerinde düşünmeye davet ettiği bir nesneleştirme ahvalidir. İnsanlık tarihi boyunca, tüm kutsal kitaplarda kadınlara örtünmek suretiyle “iffetli” olmaları emredilmiştir. Çünkü, nasıl göründüğüyle değil de kim olduğuyla bilinmek demek, dişiliğiyle (woman) değil de kişiliğiyle (human) kendini ortaya koymayı gerektirir.

Ayette geçen, “Onların hür ve namuslu olarak bilinmeleri için…“ (Ahzab 59) ifadesi de bu anlama matuf olsa gerektir.


Sevilay Kösebalaban'ın Yazısı.