Eskimezin Peşinde
Mayıs 2017 Yazı Atölyesine Gelen En İyi Yazı
Yazı Hakkında Metin Karabaşoğlu`nun Yorumu: Ele aldığın konu önemli, bu konuyu ele alırken yürüttüğün muhakeme sağlam, üslubun önemli ölçüde oturmuş durumda ve bilgi altyapısı düzgün. Bu durumda, benim önümde tek bir seçenek kalıyor. Yazını, ‘Ayın Yazısı’ olarak seçmek.
Hayatın içinden bir konuyu, ödünç gündemlerin peşinde olmak, gündemle yönlendirilmek veya doğru bir gündemimiz olsa dahi bunu eskitmek ve unutmak şeklindeki hayatî bir arızamızı çok iyi tesbit etmiş; sahici bir dikkatle kalıcı gündemlerin izini sürme gereğini başarıyla ele almışsın. Böyle eleştirel yazılar yazarken, kantarın topuzunu ayarlayamama, siyah-beyaz keskinliğinde bir dile savrulma riski de oluşur; bu hataya da düşmemişsin. Bir meselemizi derli-toplu, kıvamında, dengeli bir biçimde ortaya koymuş, çözümün asırlar boyu tecrübe edilmiş ipucunu da göstermişsin. Tebrik ediyorum. Sabırla, gayretle devam…
Bilal Tayyip Apaydın
En güzel gündem analizleri, bakış açılarını değiştirebilen köşe yazarı makaleleri, tüm olan biteni bir-iki kelimeyle ifade edebilen gazete manşetleri, çehreleri mütebessim eden zeka dolu sanatkâr karikatürleri ve benzeri… Söylesenize dostlar, bu saydıklarımızın ne kadardır ömürleri?
Siyasi tartışma programlarının değişmez sîmaları, yüz binler satan gazetelerin kalemi eskimez yazarları, milyonlara tek tuşla ulaşabilen sosyal medya uzmanları; her gün farklı farklı hadiseler yaşadığımız bir yoğunlukta, gündemi kovalamaktan yorulmazlar mı? Akıl dolu sözlerinin, inci gibi dizilmiş kelimelerinin, eşsiz tasvirlerinin eskimesine aldırmazlar mı? Hepsinden öte, aylar önce söylediklerinin şimdi için hiçbir kıymet-i harbiyesi olmadığının farkındalar mı?
En değerli mucitlerin, en titiz çalışmaları sonucu meydana gelmiş olan, tüm hayretleri ve takdirleri üzerine bir anda toplayıveren mucize icatlar, yerini bir yenisine ne kadar zamanda bırakırlar? Piyasanın göz bebeği teknoloji harikaları, kaç hafta sonra öylesine basit ve demode olurlar?
Yahut her şeyden öte saman alevini andıran sevdalarımız, heyecanlarımız, kavgalarımız, boykotlarımız… Bir anda hayatımızın tam orta yerinde kendine genişçe yer bulan, az bir zaman sonra ise adeta yok saydıklarımız.
Misâl, katliamdan katliama ruhumuzda canlanan Filistin davamız, dilimizde hemen yer eden El-Kudsü Lenâ (Kudüs Bizimdir) şarkımız. Şeyh Ahmed Yasin, Yaser Arafat yahut İsmail Haniye zaten olmuştur profil fotoğrafımız. Sadece bir ay sonra hiçbir şey olmamış gibi devam eder hayatımız.
Yalnızca son on yılda Terör devleti İsrail’in başta Dökme Kurşun Operasyonu (2008), Bulut Sütunu Operasyonu (2012) ve son olarak Koruyucu Hat Operasyonu (2014) ismini verdiği katliamlar esnasında gözyaşları ve dualarla yoğrulmuş tepkilerimiz; boykotlarla, mitinglerle destanlaşmış şanlı protestolarımız... Fakat, az bir zaman sonra yine sofralarda onur konuğumuz değil midir Coca-Cola’mız?
Bir sabah uyandığımızda bakarız ki falanca ülke, devletimizin ve milletimizin bekası karşısında baş düşmanımız; ertesi sabah bir de bakarız ki hiçbir şey olmamışçasına uluslararası arenada tek müttefik, bize diğerler ülkeler arasında tek samimi dayanağımız.
Bu değişimler, bu koşturmaca içerisinde nefes almaya yok mu vaktimiz? Soluklanmak için dursak şayet, biz de ezilip gider miyiz? Ucunu kaçırıversek mesela, Üstad Necip Fazıl’ın ifadesine yakın bir ifadeyle, yoksa güneşe göç olur da kalan yalnız biz olabilir miyiz?
Peki yok mudur zamanla değişmeyen, yıllar geçse de eskimeyen, etkisini hiç yitirmeyen? Yok mudur, gündeme göre şekil almayan, rüzgâra göre eğilip bükülmeyen, hiçbir koşul ve şartta dediklerinin aksini söylemeye mecbur olmayan?
Başta Allah’ın kelâmı olan Kur’ân-ı Kerîm’in âyetleri, haşa, hiç eski midir, yoksa ölü kalpleri dirilten midir? Şimdi milyonlarca ağızdan söylenen milyarlarca cümlenin tamamının kıymeti, Rasûlullah’ın (sav) yalnız bir hadis-i şerifinin binde biri değerinde midir? Hz. Mevlânâ’nın beyitleri, Yûnus Emre’nin ilahileri, İmam-ı Rabbanî Hazretleri’nin kaideleri, Şah-ı Nakşibend Hazretleri’nin müridânına nasihatleri zamanla değerini yitirmiş midir?
Madem öyle, gündemi değişmeyenlerin, söylemi eskimeyenlerin zümresine dahil olabilmektir duamız…
Metin Karabaşoğlu'ın Yazısı.