Ümmügülsüm Ekici

“Sosyal medyayı nasıl kullanalım ya da o bizi nasıl kullanmasın? Kendimizi nasıl kaybetmeyelim, sanal dünyada gerçeklerimiz için nasıl yol çizelim?” diye dertlendik, düşündük ve toplanıp konuştuk. Malum 21. yüzyılda insanla akıl yarıştıran onlarca telefonun arasında, birbirinden sosyal mecralarda “Biz neredeyiz, ne haldeyiz?” diye düşünmeden edemedik. Sorumlu Sosyal Medya Seferberliği’nden de ilham alarak “Sosyal mi Medya?” sorusunu sorduk.

Önce bizleri misafir eden Uluslararası Gençlik Akademisi’nin tanıtımını dinledik. Hoş ev sahipliklerinden dolayı kendilerine teşekkür ederiz. Daha sonra programımıza giriş yaparak Ayşe Hümeyra Çenger’in Genç Gönüllülük sunumunu dinledik. “Gençlik nedir? Gönüllülük nedir?” diye sorduk, cevap vermeyi denedik. Bizdeki gönül medeniyetini, Avrupa’nın zihin medeniyetini inceledik. Sonra Sübeyte Taşkın’dan Sorumlu Sosyal Medya sunumlarını dinledik. Sosyal medyanın nasıl ortaya çıktığını, şu an hayatımızda nerede ne boyutta olduğunu konuştuk. Artıları ve eksileriyle sosyal medyayı geniş bir perspektiften inceledik. Bir sonraki sunumda Beyza Tekin bizlere Facebook’u anlattı. Facebook’un ücretsiz olmasından işkillenen bir güruh olarak ince ince didiklemiş olabiliriz Facebook’u. Bu değirmen nasıl dönüyor, neden her türlü özelimize göz dikiyor bu âlem diye sorduk, konuştuk. Hızlı ve akıcı bilginin yanında her şeyden fazla haberdar olmak beynimizi yormaz mıydı? En iyisi hep olduğu gibi orta yol deyip sonunu tatlıya bağladık.

Merve Kocaer de bize Twitter’ı anlattı. “Neden 140 karakterdi, retweetlemek, takipleşmek neydi? Sosyal medya ile gerçek uzak mıydı ki orada başkalarına dönüşen insanlar vardı?” dedik. Hemen her şeyi tweetlemek de neyin nesiydi mesela. Ya da bunu hepten kötülemek doğru muydu? 15 Temmuz’da hızlı haber ağı Twitter’ın hakkını yersek ayıp olurdu.

Doğru ve ölçülü kullanılsın, neticede sosyal medya da bizim. Taymlayndan da kalbe bir akış vardır. Çizgimize Twitter’da da sahip olalım. Daha sonra Ayşegül Öztoprak’tan da görsel içerik bağlamında Youtube ve İnstagram sunumlarını dinledik. Görüntü, gören ve görünen hiyerarşisi neydi? Öyle ki sürekli görünen olmaya çalışan sürekli insanlara gösterdiği fotoğraf kalıplarıyla varlığını kanıtlamaya çalışan bir kitle var oldu. Tıklanmak artık yeterli bir ölçüt oldu. Her şeyin ulu orta paylaşıldığı bu âlemde biz neleri neye göre paylaşmalıyız? Neyi paylaşmamalıyız? Sınırlar bellidir. Haramlar bellidir bizim nezdimizde. Paylaşırken de takip ederken de ince eleyip sık dokumak farz oldu.

Konuşmacılarımız kendi sunumlarına dair tavsiye hesaplarda bulundular. Kendilerine emeklerinden dolayı teşekkür ederiz. Sanal dünyada da dürüst, samimi, hakiki kalmak dileği ile.

 


GENÇ'ın Yazısı.