M. Huzeyfe Erdemir
 

Ömür geçiyor, saatimiz ilerliyor. Gençlik hızlı, yaşlılık yavaş yaşanır derler. Fakat tüm yaşantımız boyunca, değişmeyen tek bir şey var o da anlayışlarımız. Aslında insan 40 yaşına kadar olur. Sonrası, olduğu minvalde geçirdiği günler, haftalar, yıllar… Neden kırk yaş? Çünkü kemal yaştır. Allah Resulü’ne ilk vahiy kırk yaşında gelmişti mesela. Bu sebeple anlayışlarımız da kırk yaşında oturur tam manasıyla. Peki anlayış nedir? Kısaca insanın hadiselere bakış açısıdır. Yani İslam’a yani insana yani hayata bakış açısı. Bu sebepledir ki anlayışlarımızla biz oluruz. Bir insan bu sırra vakıf olamazsa, etrafında onun anlayışlarına musallat olmuş, sahte anlayışların kurbanı olur da farkına bile varamaz.

Geçmişten günümüze en yanlış anlayışlardan daha doğrusu anlayamayışlardan birisi de ham yobaz kaba softa bir kafayla hadiselere bakmaktır. İçinde “yobaz ve softa” kelimelerinin geçmesi sizi yanıltmasın. Tabire malum olanlar, mahut bir çevre değildir. Yani yalnızca Müslüman bir kesimden bahsetmiyoruz. Bu tip insan muhatabına Müslüman olduğu için ‘Yobaz’ yaftasını vurabilir, lakin kendisi bu ham yobaz zümresinin genelde başrolündedir. Hadiseyi biraz daha açacak olursak bu tipin başlıca özelliği muhatap olduğu hadisenin özündeki keyfiyeti anlamadan hadiseyi kabuktan bir bakış açısıyla değerlendirmektir. Mesela İslam’ı yanlış yaşayan münafık tipli bir insanı görüp rahatlıkla demek ki İslam da böyledir diyebilir ve başlar İslam’a hakaret etmeye. Yahut da caminin ayakkabılık bölümünde, ayakkabı kokusunu alır da “Bak işte Müslümanlık böyle bir şey, ayak kokusundan ibaret” diyebilir. Bu örnekleri arttırdıkça arttırabiliriz. Peki niçin böyleler?

Müslümanlar, aşk ve vecdi kaybettikleri günden beri bellerini doğrultamadılar maalesef. Aşk ve vecdini kaybeden Müslüman ise Nefs Terbiyesini de bıraktı haliyle. Ve ortaya ham yobaz kaba softa tip Müslümanlar çıktı. İncelikten, zarafetten anlamayan; yaptığı işin muharrik gücü olması gereken Allah rızasından vazgeçmiş; kafası karışık ve bir o kadar da fikirsiz bir insan tipi. Peki ya nerede kaybettik,  bu hale geldik?

Eğitim sistemi insanı insan yapan yegâne kurumdur. Bu evvela ailede başlar. Ve en önemli merhale aile merhalesidir. Sonra zamanla okul, iş derken hayatı kapsar bir vaziyette, öldüğümüz güne kadar devam eder. Ve her insan yaşantısıyla diğer insanlara bir eğitim verir aslında. Toplum olmanın özünde yatan, eşsiz sır burada düğümlenir işte. Bu minvalde Hadis-i şerif “Kişi arkadaşının dini üzeredir” der. Eğer insan eğitimini yanlış alırsa işte ortaya “Ham Yobaz Kaba Softa” tip ortaya çıkar.

Üstad Necip Fazıl Kısakürek “Gençliğe Hitabe” adlı eserinde şöyle der: “Devlet ve milletinin büyük çapa ermiş yedi asırlık hayatında ilk ikibuçuk asrını aşk, vecd, fetih ve hakimiyetle süsleyici; üç asrını kaba softa ve ham yobaz elinde kenetleyici; son bir asrını, Allah`ın Kur`an`ında "belhüm adal" dediği hayvandan aşağı taklitçilere kaptırıcı; en son yarım asrını da işgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, türkü madde plânında kurtardıktan sonra ruh plânında helâk edici tam dört devre bulunduğunu gören... Bu devirleri yükseltici aşk, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan… Bir gençlik.”  Son yarım asırdan yarım asır daha geçtiği şu zamanlarda malum eğitim sisteminin mağdurları olarak birçok ham yobaz kaba softa tip yetiştirdik. Kendini ifade ettiği anlayış, İslamcılıkta olsa, Kemalizmde olsa, Komünizmde olsa, Faşizmde olsa farksızdır. Çünkü en başta izahlandırmaya çalıştığımız, ’hadiseleri anlayış tarzları’ özünde hepsinde aynıdır. Kendilerini ait hissettikleri fraksiyonların bile keyfiyetine haiz olamama ve onları şeklen taklit ederek, hakkını verdiklerini düşünmektedirler. Bu sebeple insan ‘anlayış-aşk ve vecd-eğitim’ zincirinin halkalarını doğru anlamlandırmalı, hayatın ona sunduğu anlayışların, özünde yatan keyfiyeti görmeye çalışmalıdır. Aksi halde hem arada kalmışlık psikolojisinden kurtulamayacak hem de anlayışının merkezinde “Ham Yobaz Kaba Softa” tipi yaşatacaktır.


GENÇ'ın Yazısı.