İmam-ı Azam`ın Fıkhı
Bize göre fakihlikte en aşağı derece, “ahiretin dünyadan daha hayırlı olduğunu bilmektir.” Asıl fakih bunu bilen kimsedir, yoksa zor meseleleri çözen değildir. İşte Ebu Hanife böyle bir fakihti.
Malum olduğu üzere, o tüccardı ve kumaş satardı. Ona bir kadın gelerek elindeki kumaşı satmak istediğini söyledi. İmam kadına,
-Kumaşı kaç dirheme satarsın, dedi. Kadın,
-100 dirhem, dedi.
İmamı azam bir kumaşa baktı bir de söylediği fiyata baktı ki kadın kumaşın değerine göre çok düşük fiyat istiyor. Dedi ki;
-Hayır, bu kumaşın değeri bundan daha fazla eder. Kadın;
- O halde 200, dedi. İmam;
- Daha fazla, dedi. Kadın;
- 300 deyince;
-Hayır, daha fazla… Kadın, o halde 400. İmam;
- Daha fazla deyince kadın, -
Benimle dalga mı geçiyorsun, dedi. İmam;
- Estağfirullah, hâşâ olur mu öyle şey dedi ve yan komşuyu bilirkişi olarak çağırdı. O bilir kişi de kumaşa 500 dirhem fiyat biçti. İmam 500 dirhem vererek kumaşı satın aldı.
Peki, imam, haşa aptal mıydı? Ticaret bilmiyor muydu? 100 dirheme alabilecekken niçin 500 dirhemi tercih etti acaba? Bu hangi fıkıh acaba?
Hiç şüphesiz o şunu biliyor ve yaşıyordu “Siz kendiniz için istediğiniz bir şeyi mümin kardeşiniz için istemedikçe hakiki mümin olamazsınız”
Kendinin kazançlı olmasını istiyorsan kardeşinin de kazançlı olmasını istemelisin. Aksi takdirde imanın tehlikededir. Meselelere ahiret bakış açısıyla bakınca seni başka bir insan yapar. Herkes için hayır isteyen bir insan yapar.
Dolayısıyla İslam ahlakı olmadan İslam iktisadından da bahsedilemez. Zira bir başka hadiste de “bizi aldatan bizden değildir” buyurulmuyor mu?
Alican Tatlı'ın Yazısı.