Hem lisedeki arkadaşlar, hem üniversitedeki arkadaşlar, yaz döneminde çalışmayı düşündüklari alanları ve alt alanları belirler ve her yaz bir tanesinde staj yaparlarsa çok ciddi bakış açıları değişir ve kendilerine çok önemli yatırım yapmış olurlar. Kendilerini tanımış olurlar ve ben bu işi yapabilir miyim diye öğrenmiş olurlar. 

Mehmet Dinç Kimdir? Mehmet Dinç İstanbul doğumlu. Marmara Üniversitesi psikolojik danışmanlık mezunu. Mezuniyetinin ardından Avustralya’da yüksek lisans yaptı. Halen klinik psikoloji üzerine ikinci yüksek lisansını yapıyor. Psikolojik danışmanlar platformu başkanlığı yaptı. Şu anda Avustralya-Türk Enstitüsü Türkiye temsilciliğini yürütüyor. Avustralya Türk Enstitüsü’nün kurucu başkanı. Avustralya’da yayınlanan Dünya Gazetesi’nde haftalık yazıları yayınlanıyor. Psikoloji Organizasyonları ve Eğitimleri Merkezi’nin kurucusu ve direktörü. 

- Yaz ve tatil kavramı ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?

- Benim için yaz tatili kavramı çok yabancı bir kavram. Tatil malum atalet kelimesinden geliyor. Yaz tatili denildiğinde insanlar özellikle son yıllarda, son on-onbeş yılın eseridir bu, deniz, kum ve güneş anlıyorlar. Sabah geç kalkmak akşamları çok geç yatmak ve bütün gün hiçbir şey yapmadan gezinmek gibi anlayan ciddi bir kesim var. Yazın bir şekilde şehirde kalmak zorunda kalan insanlar için de diğer insanların yaptıklarını yapamamanın acısıyla geçen bir eziyet dönemi. Böyle bir durum benim için hiç söz konusu olmadı.

Yaz deyince benim önemsediğim çok önemli üç şey oldu. Birincisi, yaz dönemi benim için hem dünyada yaşayanları hem ahirette yaşayanları ziyaret anlamında çok ciddi bir fırsat. Bunu şöylerken şunu kastediyorum: Birincisi bizim kültürümüzde yer alan hatta kültürümüzden de öte dinimizde yer alan sıla-iı rahim hadisesi. Yani yakın akrabayı ziyaret etmek hadisesi yaz aylarının en büyük nimetlerinden bir tanesi insan için. Yani sene içerinde insan akrabalarını, yakın akrabarını koşuşturmadan dolayı ziyaret edemiyor. Özellikle şehir dışındaysalar. Fakat yazın böyle bir soluk alma, nefeslenme, ilişkileri yaniden tazeleme imkanı var. Yazın verdiği böyle bir imkan var. Dolayısıyla benim için yazın en önemli lütuflarından bir tanesi ve yazın en çok yapmayı istediğim, yapmaya çalıştığım şeylerden bir tanesi sıla-i rahimi canlı tutmak.

İkinci olarak ahirette yaşayanları ziyaret önemli. Ülkemiz ahirette yaşayan kıymetli insanların medfun bulunması açısından çok kıymetli bir yer. Çok nadide bir yere sahip. O anlamda o yol değerlendirilmeli diye düşünüyorum.

Bir diğer husus, yolumuzun üzerinde arkadaşlarımızın dostlarımızın tavsiye ettiği yaşayan Allah dostları, kıymetli insanlar olabilir. Böyle halk içerisinde, Türkiye’nin genelinin belki çok tanımadığı bir şarkıcı kadar, bir futbolcu kadar meşhur olmayan ama gerçekten samimi insanların, gönül ehli olan insanların tanıdığı ve bildiği, bazı şehirlerde yaşayan insanlar var. O insanları duyduysak veya duymadıysak araştıralım, şu şehirde kim yaşıyor kimi ziyaret edeyim diye ve o insanları ziyaret edelim. Diyelim ki; biz sizi Allah rızası için seviyoruz, ziyaret edip duanızı almaya geldik, bir şey istemiyoruz, bir şey beklemiyoruz. Duanızı alacağız, varsa çayınızı içeceğiz ve gideceğiz. Bu çok önemli bir şey. İki açıdan önemli: Birincisi, Türkiye’de ve dünyada da gerçek kıymet ve gerçek değer kavramları ciddi bir şekilde yozlaşmaya başladı. İnsanlar hiçbir emek sarf etmeden, hiçbir mücadele vermeden, an kısa yoldan meşhur ve zengin olmak istiyorlar. Yani değer kavramları ciddi şekilde yozlaşmış durumda. Dolayısıyla bu gibi insanların ziyaret edilmesi insandaki değer kavramların oturmasına sebep olur, hem de bu değer kavramlarının oturmasının yanında o insanların doğru yolda olduğuna dair onlara bir teşvik söz konusu olur. Yani siz Allah rızası için mücadele ediyorsunuz, doğru bir hayat yaşamaya çalışıyorsunuz, bu mücadelenizi dünyada takdir eden insanlar var, bu mücadeleniz hiçbir şekilde boşa değil diyorsunuz bir bakıma. Tabi o tür insanlar takdiri insanlardan beklemezler ama insanlardan böyle bir teşvik olması, böyle bir ilgi olması da çok çok önemli diye düşünüyorum.

Yaz dönemini değerlendirmenin bu birinci boyutu. Ziyaretler yani. İkinci boyutta ben okumayı çok önemsiyorum. Ama okuma derken bir tek kitap okumayı kastetmiyorum. İki tür okumadan bahsetmek istiyorum. Birincisi kainat kitabının okunması çok çok önemli bir şey. İkincisi de yazılan kitapların okunması en başta da Allah’ın kelamının çok çok okunması. Demin dedik ya, kışın insan işinin dışında çok fazla şeylere vakit ayıramıyor. Yazın bulunmaz bir fırsat, bulunmaz bir kıymet. Yaza girmeden önce insan kendi başına bir okuma planı yapmalı, okuma listesi hazırlamalı ve bir hedef belirlemeli, şu şu şu kitapları benim bu yaz sonuna kadar okumam lazım. Böyle bir hedef belirler, hatta bir adım daha ileri gider, arkadaş grubuyla ya da ailesiyle kitap bölüşürlerse -mesela ben 5 kitap okuyacağım sen 5 kitap okuyacaksın şeklinde- ve yaz sonunda her kitap sonunda paylaşıma gidilirse, yaz bittiğinde 40-50 kitap okunmuş ve hazmedilmiş olur. Bu çok ciddi bir kazançtır, kışın bunu yapamıyor insanlar.

Okumanın bir diğer boyutu, demin bahsetmeye çalıştığım kainat kitabını okumak, bu çok önemli. Yine tefekkür-ü mevt gibi kainatı tefekkür de bizim kaybolmuş hazinelerimizden bir tanesi. Yani yaz döneminde bir çok yere gideceğiz. O gittiğimiz yerlerde kainata bakıp, ağaca bakıp, ota bakıp, kuşa bakıp toprağa bakıp tefekkür etmemiz çok önemli. Kainat kitabında ben neler okuyabilirim, kainat bana ne mesajlar veriyor, hangi sırları bana sunuyor şeklinde alıcı gözle kainata bakmamız lazım, onu okumaya çalışmamız lazım. İnsanın içinin yeni baştan düzenlenmesi lazım. Bakış açısının yeni baştan değişmesi lazım ve yürek dolusu elhamdülillah demek lazım.

- Yazları öğrenciler için staj mevzusu gündeme geliyor. Bu konuyla ilgili neler söylemek istersiniz?

- Bu çok önemli bir husus. Benim de üzerinde dumak istediğim bir konuydu. Bizim kültürümüzde usta çırak ilişkisi çok önemli. Yani bir işin, bir mesleğin, bir sanatın direkt kitaplardan değil de yapanın elinden öğrenilmesi, yapanın yanında öğrenilmesi çok çok önemli. Çünkü mesele sadece bir işin nasıl yapılacağı değil. Yani teknik olarak nasıl yapılacağı değil. Ahlaki olarak da nasıl yapılacağı önemlidir. Yani bugünkü tabirle etiği çok önemli. Hani bizde bir ahi teşkilatı vardır. Onun ciddi bir kuralları vardır ahlaki anlamda. O ahlak yazılıp çizilmemiştir ama ustadan çırağa aktarılarak geçmiştir. İnsanlar o şekilde öğrenmiş ve yaşatmışlardır. Dolayısıyla yaz dönemini, çalışmayı düşündüğümüz alanlardan birinde çalışarak ya da staj yaparak geçirmemiz çok ciddi bir değerlendirmedir. Tabii burada üzerinde durmak istediğim birkaç husus var. Birincisi, insanlar üniversiteye gidene kadar çok tesadüfi şekilde mesleklerden haberdar oluyorlar. O sıralarda popüler olan bir bölümü duyuyorlar ve onu seçiyorlar. Ya da akrabası, amcası yönlendiriyor. Yakın komşuların çocukları bir alanda başarılı oluyorsa kendi evlatlarını da ona yönlendiriyorlar. Yani çok tesadüfi bir şekilde meslek değerlendirmesi oluyor. Genç arkadaşlar üniversiteye giriyorlar, bir iki sene geçiyor ve bakıyorlar ki hiç uygun değil o meslek onlara. Veya üniversiteyi bitiriyorlar, çalışmaya başlıyorlar ve sonra bakıyorlar ki o mesleğin adamı değil onlar. Dolayısıyla, hem lisedeki arkadaşlar, hem üniversitedeki arkadaşlar, yaz döneminde çalışmayı düşündüklari alanları ve alt alanları belirler ve her yaz bir tanesinde staj yaparlarsa çok ciddi bakış açıları değişir ve kendilerine çok önemli yatırım yapmış olurlar. Kendilerini tanımış olurlar ve ben bu işi yapabilir miyim diye öğrenmiş olurlar. Hayat kitaplarda yazanlardan çok farklı. Yaşadığınız zaman görüyorsunuz problemlerin gerçek olduğunu, olayların gerçek olduğunu. İnsan kitapta okuduğu ya da derste gördüğü zaman bir türlü zihninde somutlaştıramıyor. Afaki geliyor. Veya kitapta yazılanlar Türkiye’nin birebir problemleriyle bugün örtüşmüyor. Dolayısıyla insanın direkt sahaya çıkması, işi sahada görmesi, artısıyla eksisiyle, çok çok önemli. Ancak bu nokta da bir yanlış daha var: Kısa yoldan çok para kazanmak istiyoruz. Çok kısa yoldan çok başarılı olayım diyoruz. Bu anlayışta olurlarsa sıkıntı çekebilirler. Yani yaz döneminde staj yapmak istiyorlarsa maddi anlamda sıfır beklentı içinde olmaları lazım. Hem staj yapayım, hem de çok para kazanayım demek gerçekliği olmayan bir şeydir. Bunun bir gerçekçiliği yok. Öğrenci bir insana, profesyonel bir insan niçin çok çok para versin ki? Kaldı ki bugün gelecek yarın gidecek, iki aylık bir süre içinde beraberler.

- Staj yaparken küçük işler yapmayı insan kendine yediremiyor gibi oluyor, birçok kişi bu yüzden belki staj yapmayı yük olarak görüyor, bu konuda ne dersiniz?

- İlk olarak söyleyebileceğim yaptıkları işleri küçümsemesinler. Bu iş yapılacaktır ve bir şekilde birisi yapacaktır. Mesela Avustralya’dayken bana Türkiye’den mailler gelirdi, ne iş olsa yaparım diyorlardı. Yeter ki Avustralya’ya kapak atalım mantığı taşıyorlardı. Ben de onlara, burada İngilizcesi iyi olmayana verilen işler garsonluk vs. Tamam olur yaparız diyorlardı. Halbuki aynı insan kendi ülkemizde aynı işi yapmaz. Aslında bir insan, kendi seçeceği alanda, bu denli istek ve heyecanla çalışsa, gerekirse o alandaki en basit işleri bile yapla çok daha faydalıdır. Bunu istemiyor insan. Türkiye’de böyle çok ciddi bir yanlış algılama var. Bir sürü mail var bende, her ama her işi yaparım diyor. Ama burada, kendi mesleğini yaparken çay getirmeyi, fatura yatırmayı istemiyor. Halbuki insan bir şeyi öğrenirken gurur yaparsa hiçbir şekilde hiçbir şey öğrenemez. Öğrenmenin birinci şartı - hem dünyevi hem uhrevi ilim anlamında- tevazu sahibi olmak, o ilme aç olarak o işe yaklaşmak. Bu şuna benziyor: Çok aç bir insan kuru ekmek verseniz onu afiyetle yer. Ama tok bir insana pasta da verseniz baklava da verseniz o insan bir türlü beğenmez onu, tatmin olmaz. Bilgi ve tecrübe anlamında bir insan açsa, o insan en ufak bir şeyden bile çok büyük lezzetler alır. Telefona bakmaktan, bankaya gitmekten keyif alır. Niçin? O insan açtır, o anlamda tecrübeye, bilgiye, çalışmaya. Adam toksa ne yaparsanız yapın, patron koltuğuna bile oturtsanız keyif almaz, mutlu olmaz. Daha ötesini ister. O yüzden staj yapacak arkadaşlar, beklentilerini yüksek tutmasınlar, tecrübe anlamında ne alırım diye baksınlar. İkincisi çalışma esnasında kesinlikle gurur yapmasınlar, ne öğrenebileceklerse öğrenmeye baksınlar. Her şeyden bir şey öğrenmeye çalışsınlar. Patron kızıyorsa ondan bile bir şey öğrensinler. Yanlış yere kızıyorsa, demek ki benim böyle kızmamam lazım diye düşünüp ondan bile istifade etsinler. Dikkatli bir göz için her şeyde görülecek bir şey vardır. 


GENÇ'ın Yazısı.