İsyanımız Ahlâkımızdır
İsyan Ahlâkı, Nurettin Topçu`nun deyimiyle ahlâkta iradeyi ifade eder. Topçu, “Âsi ve günahkar kelimelerini aynı manada kullanmaktan hoşlananlar, hayat rüyalarının bozulmasından korkanlardır” diyor. Kendi kendimizi aşmanın, Allah`a doğru yolculuğun duraksadığı yerde, insan kendi kendini yiyip bitiriyor. Zevk ve konfor düşkünlüğü, rahata alışmışlık, ruh kuvvetini daha kaynağında iken telef ediyor.
İsrail`in yardım gemilerine yaptığı saldırı ve dokuz Türk vatandaşının askerler tarafından öldürülmesi neticesinde vicdan sahibi her fert, fıtrattan doğan, aslî unsurları olan ilk tabii tepkilerini, çok sert bir şekilde verdi. Ancak daha sonra, uluslararası hukuk, dünya nizamı, otorite gibi kavramlar altında düşünülmeye ve konuşulmaya başlandı. Beldenin kanunlarına uymak ve otoriteye itaat mutlak gerekliydi; oysa içinde yaşadığımız vatanın, nice âsilerin eseri olduğunu kimse görmek istemedi.
İsyan Ahlâkı, Nurettin Topçu`nun deyimiyle ahlâkta iradeyi ifade eder. Topçu, “Âsi ve günahkar kelimelerini aynı manada kullanmaktan hoşlananlar, hayat rüyalarının bozulmasından korkanlardır” diyor. Kendi kendimizi aşmanın, Allah`a doğru yolculuğun duraksadığı yerde, insan kendi kendini yiyip bitiriyor. Zevk ve konfor düşkünlüğü, rahata alışmışlık, ruh kuvvetini daha kaynağında iken telef ediyor. Egolardan ve hodgâm nefislerden meydana gelen bir toplum içinde, ferdin arzusu ve rahatı her şey oluyor. Başkalarının hayatı unutuluyor, başkalarının acısı hissedilmiyor, başkalarının sızısı ninni gibi geliyor. Sonsuzluğa gidecek yolculuğumuz daracık, sınırlanmış düşünceler içerisinde karanlıklarda nihayet buluyor.
Hürriyet isteyenler, zalimlere karşı duranlar, vatan özlemi çekenler, nefislere çevrili, bencil tüketici hareketlere isyan ettiler. Rahatlarının bozulmasından korkanlar, erkek doğup, bir kez bile savaş yüzü görmeden ölmeyi yeğleyenler, zevk düşkünleri onları âsilikle, anarşiyle, kural tanımamazlıkla itham ettiler, yerdiler. “İnsanlığın en gerçek hürriyet abideleri kurulmuş darağaçlarıdır” diyor Nurettin Topçu. Bu acı akıbetin hayaline bile tahammül edemeyen düzen tellalları: “Niçin düzene karşı gelmeli?” “Suyun akarına niçin gitmemeli?” diyor. Oysa gözlerini kapayıp vazifesini yapmaktan daha kolay ne var, zaten o zaman insana kimse dokunmaz.!
“Biz, Allah`a söz verdik. Canlarımızı ve mallarımızı onun rızası karşılığında ona sattık” diyecek bu âsiler, canlarını fedaya kadar götüren hareketleri yapmaya, karşı gelinmez bir sorumluluk iradesiyle sürüklendiler. Herhalde mümine durmadan kuvvet veren böyle bir sorumluluktur. Müslüman, nereden geldiğini bilmediği, menfaatsiz, sebepsiz, şahsiyetine nüfuz etmiş bir merhamet duygusu ile hareket eder. Onun bu halini anlamayanlar varsın âsi desin, düzen bozucu desin. Müslümanın mazlumun yardımına koşmasındaki sebep, zeka ve mantık ile izah edilemez. Bu, Allah`a doğru koşmanın zevkidir.
“İsyan Ahlakı” iradenin Allah`a ulaşması ülküsüyle, her türden menfaat ve tutkuya, fâni iyilik ve mutluluğa başkaldıran bir sorumluluktur. Topçu; “Bize, bir lütuf gibi saadet bağışlayan değil, bizde mesuliyet şuuru yaratan insan lazımdır. Saadet, bizdeki iradenin yarattığı derûni bir aydınlık olmalıdır. Bize, kin ateşi içinde kuvvetle hak kazanan değil, hakikat aşkıyla hakkını yaşatan insan lazımdır” derken sorumluluk idealinin isyan ahlakına kapı aralayacağını da ortya koymuş oluyordu.
Modern insanın bilgi ve varlık düşüncesi karşısında politik tavır takınmasının yegâne sebebini dünya ile kurmuş olduğu aidiyet duygusu oluşturuyor. Yani modern insan, pozitivist, pragmatist ve materyalist bilgiye dayalı biçimde sürdürdüğü hayat macerasını, dünya lehine kullanmaktan çekinmiyor, çünkü onu için önemli olan menfaatleri, zevki ve egosudur.
Allah adına zulme, kötülüğe karşı atılan her hareket ferdî iradenin bir özeti mesabesindedir. İradenin eseri olan her hareketse daha mükemmele doğru bir atılımdır. Biz her şeyden mesulüz. Bu mesuliyetimiz düşünme faaliyetini doğurur. Kaynağı itibarıyla düşünce hayatı da, ahlâkî hayattan doğmuştur. Ahlâkın alanını tanımak için sonlu olanları bırakıp, sonsuzluğa uzanan hareketin bizzat tahlilinin yapılması gerekir. Fayda, mutluluk gibi duygulardan insanların kurtulması gerekir. Bunlar insanî esaret şekilleridir. Bu mücadele sürdüğü müddetçe kişi ahlâklıdır. Bu mücadele sonucunda kişi öyle bir raddeye ulaşır ki, kainatı dolduran hayalleri küçümseme noktasına gelir, kendinden ve Allah`tan gayrısının hayal ve vehimden ibaret olduğunu düşünür. Bu da isyan hareketinin son aşamasıdır.
İnsanı esaretten kurtararak bizzat insan kılmak gerekir. Bizim isyanımız ancak sonsuzlukta gayesini arar ve âlemşümul merhamet kaynağından doğar. Merhametimiz, isyan irademizin ilahî kuvvetidir. İsyanımız aynı zamanda Allah`a itaatimizdir.
Ali Can'ın Yazısı.