Ramazan`da Cernobil Patlamaları
Ömür saatli bir bomba gibidir fakat anahtar kabloyu siz göremezsiniz (İbrahim J. Bassa- Filistinli Rapçi)
Ne zaman camiye dönüp bir adım atsam peşim sıra yaşları 5-10 arası olan 5-10 çocuk koro halinde bağırıyorlar. “Abiii o camiye gitme o cami hatimliii” şeklindeki sesleri nedense insanın kulağında “O camide bomba vaar hem de saatliii” etkisi yaratıyor. İnadına adımlarımı sıklaştırıyorum. Çocuklar önce dudaklarını büküyor fakat daha sonra arkamdan onlar da geliyor. Bizim felaket tellalları namazda boş durmuyor. “Biz buradayız” tepkimesine girmek için imamın “Veleddallin” sesi duyulur duyulmaz avazları çıktığınca “Amiiin!” diye hep bir ağızdan bağırmaları benim çok hoşuma gidiyor. Yaşlı amcalardan durumdan rahatsız olanlar var elbette. Onlar da haklılar fakat çocuklara caminin içinde bağırarak hakaret etmeleri yok mu? “Çocuklar en azından amin diyerek bağırıyorlar ya siz?” diyecek oluyor cemaatten daha sabırlı ve anlayışlı olanları ama onlar da hakaretlere maruz kalıp ibadete geldiği mekanda ecir kaçırmaktan korktuğu için susuyor.
Evet, cemaat aralarda susuyor ve zemzem bidonlarına az önce kızdıkları çocukları gönderiyorlar. Çocuklar ibadet edasıyla yarısı içinden diğer yarısı dışından taşan bardaklarla zemzemliyor kızgın büyüklerini. O bir iki dakikalık soluklanma molasında kendi çocukluklarında yaptıkları haylazlıkları anlatıyorlar. İpinden kopardıkları tespih tanelerini secdedeki cemaate yağdırmalarına mı kızılmış, başlardaki takkelerin birer birer yer değiştirmesine mi kızılmış? İçlerinden herhangi birine hakaret içerikli kızılmış olsaydı caminin yolunu hatırlarlar mıydı bilemeyeceğim? Fakat bu körpelere bu yolları unutturmamak için kendilerini eğitmeleri şart.
Söz eğitimden açılmışken iyinin kötüyü eğittiğinden çok kötünün iyiyi eğittiğini son zamanlarda oldukça sık görüyoruz. Teravih namazı bitip vitir namazına durulmazdan önce sokakta park edilmiş arabalara imsakiye dağıtmakla meşgul olan adamı bizim iyi çocukların nasıl eğittiğine şahit olacağız şimdi.
İmsakiye dağıtan adam, her arabanın ön camlarındaki sileceğe lokantasının reklamını yaptığı birer imsakiye kıstırmaktadır. Fakat bunu namaz esnasında yapması bizim iyi çocuklar tarafından namaz esnasında cemaatin ayakkabılarını çalmakla eş tutuluyor.
Namaz biter bitmez bizim 5-10 iyi çocuk adamın koyduğu imsakiyeleri cemaattekiler camiden dağılıp arabalara gelmeden önce yıldırım hızıyla topluyorlar. Toplanan imsakiyeler çöpe atılmıyor elbette. Çocuklar imsakiyeleri dağıtan lokantacının dükkânın kapısına kıstırıyorlar. Yüzlerce imsakiyeyi dükkânı açmadan kapıda görmek lokantacıya harika bir şok yaşatacaktır. Ramazanda hem imsakiye bastırıp hem de sabahtan lokantayı açıp döner satmaya başlamak ikiyüzlülük, riyakârlık olarak addedildiği için çocuklar lokantacıya yeni bir ceza kesmenin gerektiğini düşünmüş olacaklar ki tam öğle saatlerinin bütün oruç yiyenlerin o daracık dükkanda birikip tıkındıkları anında 5-10 oruçlu çocuk lokantanın kapısından içeri 5-10 fitili tutuşturulmuş maytap atıp kaçıyor. Lokantacının çocukların peşine düşebilmesi için şaşkınlığını üzerinden atması 5-10 saniye alıyor. Lokantasından çıktığında çocuklara yetişme ihtimalinin kalmadığını lise-2de herhangi bir şekilde fizik dersi alan birisi bile hesaplayabilecekken bizim lokantacı illaki eğitimsizliğini dışa vurmak için köşe başına kadar çocukları kovalıyor.
Ramazanda herkes bu çocuklar gibi teravih namazını tamamlayamaz 8. rekattan sonra 5-10 genç camiden usulca kaçarak camiye en yakın yerdeki meşe kömüründe çay yapan çayevine otururlar. Çayevinin camında asılı duran “iftardan sonra açığız yazısı” niyetini icra etmeye başlamıştır. 8. rekattan sonra camiden kaçan bu 5-10 genç 5-10 imam hatiplidir aslında. Sabahtan akşama kadar okulda gördükleri hocalarını cami çıkışında yeniden görmemek için çayevinin yolunu tutmuşlardır. Nefret ettiklerinden ya da bıktıklarından değil burada görülüp “Bak hoca bana iyi not ver” maskesi öğretmenler odası laf aralarında kendilerine ihale edilmesin diye kaçmaktadırlar. Camiye en geç bu gençlerin gelmesi de bu nedendendir.
5-10 imam hatipli gencin 8lik teravih namazının ardından çayevinde 5-10 bardak çay yanında başka gençlerin 5-10 yıllık bir eğitimden sonra ancak konuşabileceği kalitedeki sohbetlerine çayevi sahibinin de ücretsiz çay dağıtarak katılması dostluktan da öte noktalara koşmakta olan bu maratonu iyiden iyiye heyecanlandırmaktadır. Gençlerin muhabbetlerindeki gündeme yönelik taraflı tarafsız paslar doğma büyüme forvet olan çayevi sahibini hepten gol makinesine çevirmiştir. Bu muhabbet süre dursun cami dağılmış, hocalar hacılar ağabeyler ablalar cami çıkışında sadece namazı bitirenlere dağıtılan tatlılardan birer tabak alarak evlerinin yolunu çoktan tutmuşlardır. Bizim imam hatipli gençlerin sohbeti tabaklara sığmayacak kadar tatlıdır lakin böylesine güzel muhabbeti ülkesinde kafasına göre havai fişek patlatma yasağı koymak yerine istediği eğitimi alma yasağı konması bölmüştür. Gökyüzünü kısa süreliğine aydınlatan bunca havai fişek geçici heva hevesten ibaret olup ne patlatana ne patlayana ne de patladığına şahit olana bir yarar sağlamaktadır. Aksine muhabbetleri dağılan imam hatipli gençlerin evlerinin yolunu tutmasına sebebiyet vermektedir.
Bu kadar basit bir olay bile hakikate ışık tutuyor işte. Her zaman üzerimizde şaşaalı bombalar patlatılarak muhabbetimiz bölünmektedir. Eylülü kara bir ay diye beynimize kazımak istemektedirler. Münih olimpiyatlarını biz basmışızdır, dünya ticaret merkezlerine biz saldırmışızdır biz karartmışızdır eylül akşamlarını. İstedikleri kadar kara kutulardaki terör okları bizi göstersin unutulmamalıdır hiç kimse terörist olarak doğmaz yapılan zulümler işgaller ya adamı terörist yapar ya da ölü. Filistin’i Afganistan’ı Irak’ı biz mi işgal ettik? Hiroşima’ya Nagazaki’ye nükleer bombaları biz mi attık? Somali’yi Senegal’i Ruanda’yı biz mi aç bıraktık?
Müslümanların kardeşlik ve yardımlaşma kanalları medya kanalları tarafından bilinçaltı bombardımanı ile patlatılmaktadır. Birinin yapıp yapmadığı belli olmayan bir hatası ile tüm hayır kurumları töhmet altında bıraktırılmaktadır. İşte tarihin yazdığı talihin kırıldığı insafsızlıklar tam da bu noktada başlamaktadır. Bir yerlerde yine büyük bir acı yaşanacak ve sen kardeşine yardım etmeyeceksin niye? Yardımını götürecek olan kuruma güvenmediğin için. Peki, kardeşin ölecek, ona yardım götürecek bir kurum da kurmuyorsun hala, nasıl razı olacaksın bu duruma?
Bunca patlama bunca patlatma birer alamettir. Tıpkı CERN çarpıştırmalarının bilimin ezeli ve ebedi olarak ilme kaybettiği tahtı patlatıp yeni bir taht yaratma girişiminde olmasının küçük bir kıyamet alameti olması gibi. CERN deneyi yapılmazdan evvel hangimize sorulduysa, o kişi varsa açlıktan ölecek bir kardeşi parasını yardım kuruluşlarına vermesin! Belki CERN deneyi sayesinde dünyada aç insan kalmaz:-) Belki CERN deneyi sayesinde Türkiye’de İran’da Japonya’da Çin’de Küba’da depremler olmaz :-) Milyarlarca dolar, -nasıl modern dünya yaratılırın keşfine çıkan- bilime yatırılınca bunların olması mümkün müdür?
CERN deneyi çarpılmışlarla çarpıtılmışların ortaya cıkacağı bir deney olacaktır diye ümit ediyorum, bunca çarpılmışlık ve çarpıştırma açlık sınırının altında olanların da bir işine yarasın diye, bir eylülü de biz karartmamış olalım diye:-)
Yoksa 5-10 milyar insanın hayatını 5-10 milyar protonun kurtaracağını düşünmek ahmaklık mı?
Sami Yaylalı'ın Yazısı.