Başkentin kenar mahallesinde, elektriğin olmadığı, bahçede suyun bulunduğu ortalamanın üzerinde bir eve ulaştık… Çünkü bir evin bahçesine kadar şebeke suyunun gelmesi, güzel ve lüks bir şey...

Kader, bizim bilemediğimiz ilahi takdirlerdir. Nerede, ne zaman ve nasıl kullanılırız bunu bilmek çok zor. Gözlerinde ciddi boyutta görme sıkıntısı çeken Yunus adlı öğrencimizi ameliyat için Konya’ya gönderdik. Anladık ki gözü açılması gerekenler, sadece beden gözünde sorun yaşayanlar değilmiş.

Yunus’un daha tedavisi devam ederken, meraklanan annesini rahatlatmak için ziyarete gittik. Giderken bir hayra vesile olduğumuz için biz mutluyduk… Onlar, Yunus için hüzünlüydü. Dönerken onlar mutlu oldu, biz gördüklerimizden dolayı kederlendik.

Başkentin kenar mahallesinde, elektriğin olmadığı, bahçede suyun bulunduğu ortalamanın üzerinde bir eve ulaştık… Çünkü bir evin bahçesine kadar şebeke suyunun gelmesi, güzel ve lüks bir şey. Kendilerine bir komşu olarak her zaman yardımcı ve destek olan, yaşlı bir amca da bizim ziyaretimize refakat etti. Elinde taşıdığı tespihten bazı ortak mekânlarda, aynı amaçla buluşmuş olabileceğimizi tahmin ettik.

Afrika’da örneği çok zor bulunacak bir iffet ve vakar örneği anne karşıladı bizi. Yanında birisi erkek, diğeri kız iki yetim yavruyla… Bahçe içinde evleri ve şirin bir hayatları var. Biraz sonra, en büyük oğlunun inşaatta çalıştığını ve en küçük kız hariç geri kalanların okuduğunu öğreniyoruz. Çikolata diye yiyesiniz gelecek kadar dünya tatlısı Asiye ve abisine gülmek ve neşelenmek gerçekten çok yakışıyor. Omuzlarında yedi tane yetimin yükü, kadının mücadele azmini artırmış.

Burkina’nın âdeti üzere su ikram edildi önce… Sonra onlara oğullarıyla ilgili bilgi verdik. Sağlık durumunun iyi olduğunu söyledik. Bu ziyaretimizde bizim için tarifi mümkün olmayan iki mutluluğu birlikte yaşadık. Birisi her türlü gamı ve kederi içine saklamış annenin, oğlunu telefon ekranında gördüğü andı. Bu, tarif edilemeyen bir mutluluktu… Sonra Konya’da kar yağarken çekilmiş Yunus’un fotoğrafını gösterdik. Bu, hem anne için hem de minik kardeşler için ayrı bir sevinçti. Gözlerindeki ışıltı sadece orda yaşanabilir.

Yanımızda getirdiğimiz bazı hediyelerimiz vardı. Çocuklara topitop şeker ikram ettik. Çocukların bunu aceleyle açıp yemesi, garipsenecek bir olay değildir. Ama çocuklar, bu şekerden annelerine de verdiler. O da belki ilk kez böyle sapı olan ve renkli bir şeker tatmıştı. Poşetin tamamını onlara bırakacaktık ama komşu amcaya ve anneye de birer şeker verdik. Bir saplı şekerin çocukları nasıl mutlu ettiğini bilirdim. Lakin bu, anne olmuş yaştaki bir kadında nasıl böyle bir etki bırakır? Bunu tahmin de edemezdim. Sadece buğulu gözlerle seyretmeniz lazım.

Burada ilkokul hariç tüm okullar ücretlidir. Devlet okulu bile olsa… Nasıl geçindiklerini sorduk. Benim Burkina’da çok gördüğüm ama acısını bu denli hissedemediğim bir gelir usulü vardı kadının. Yol kenarlarında, özellikle mera arazilerde kadınlar toprağı süpürür. Sonra bunu rüzgârda savurur. Toz uçar, ince toprak seçilir. Kalan taş ve kum elenir, kalını ve incesi ayrılır. Bu ayrılan kum, çakıl ve toprak farklı çuvallara konup, inşaata veya bunun ticaretini yapan kişilere satılır. Akşama kadar yapılan bu çalışmanın sonunda kadının kazanacağı bir - iki ekmek parasıdır. Bir eşek arabası yoksa bunların taşıma işlemi de sırtta veya başının üstünde yapılacaktır.

Hallerinden bir şikâyet sezmedim. Bildiğimiz türden yedi çocukla dul kalmış bir annenin serzenişleri yoktu. Gayet mütevekkil ve mütebessim… Aynı zamanda vakur. İslam’ın bahşettiği izzeti görmek mümkün. Tek endişesi oğlunun gözleri… Yaptıkları dualar mı? O, para ödeyerek alamayacağınız cinsten. Allah’ın bilmesi ve duyması yeterli ve tatmin edici.

Ayrıldığımızda çocukların elinde bitmiş şekerin sapı, yüzlerinde tarifsiz mutluluğu, bizde ise ağır bir hüznü kalmıştı. Meğer bu ameliyat bizim gözümüzü açacakmış…


Haşim Akın'ın Yazısı.