Gencin hayatında hedefler olmalı. Gençlik yıllarımdayken “ben sefil perişan olmayacağım” diye kendi kendime konuşurdum. Gençler kahveye giderken ben derse gittim. Kendi kendime İngilizce ve Osmanlıca öğrendim. Kitaplar okudum, kitapları anlamaya çalıştım. Çünkü benim bir hedefim vardı.

Muhterem Hekimoğlu, gençlerden sık duyduğumuz bir söz var. Sürekli; “Canım sıkılıyor!” diyorlar.  Neden gençlerin canı çok sıkılıyor?

Allah okumamız için göz vermiş, okunacak kitabı da göndermiş. Allah dinlememiz için kulak vermiş, dinlenecek âlimleri de göndermiş. Eğer bu organlarımızın isteklerini yerine getirmezsek can sıkıntısı başlar. O sıkıntıdan kurtulmanın çaresi, ya kitap okumak, ya bir âlimi dinlemek, yani ibadet etmektir… Bugünün gençleri âlimlerin dizinin dibinde oturacak; başka çare yok…

"İbadet ediyoruz ama can sıkıntısı geçmiyor” diyenler var! Onlara ne demeli?

İbadetten lezzet alamamanın sebebi, ibadet ederken hayallerde gezinmek ve ibadetin şuurunda olmamaktır. En başta namazda okuduklarımızın şuurunda olmalıyız. Günümüzdeki Müslümanların çoğu namazda ne okuduklarını anlamadıklarından dolayı caminin içi İslam`a uygun, çarşı pazar başka âlem…

Sıkıntılı olduğumuz zamanlarda Kur`an`dan rastgele bir yeri okusak nasıl olur?

Kur`an her zaman okunacak. Bazı insanlar Kur`an`ın herhangi bir sayfasını açıyor, o sayfanın mealini okuyor; mealden anladığını kendine fal sayıyor. Hâlbuki Kur`an`da okuduklarımızı anlasak, hayatımıza uygulasak zaten kurtuluruz.

Muhterem büyüğümüz bize gençler için kurulmuş tuzaklardan bahseder misiniz?

Hepimizin bildiği şeyler… Açık-saçık yayınlar, içkili lokanta, bar, kumarhaneler... Hepsi Müslüman`a tuzak... Gençlerimizi en zayıf taraflarından yakalamaya çalışıyorlar. Günahları reklâm ediyorlar. Günah işleyenlere maddi ve manevi imkânlar tanıyorlar. İslam`ı yaşamak isteyen kimselere zorluk çıkarıyorlar.

Bize gençken yapılması gereken bir şey söyler misiniz?

Nefisle mücadele etmek... Unutmamak gerekir ki eğer insana nefis verilmeseydi, insan cennete gidemezdi. İnsan nefsiyle mücadele edecek ki cennete gitsin. Allah hepimize nefisle mücadelede başarı versin.

Gençlere hayatta başarılı olmaları noktasında ne gibi tavsiyeleriniz olacak.

Gençlere tavsiyem; gelecekteki hayatlarını daha iyi şartlarda yaşamak istiyorlarsa bugünden hazırlansınlar. Önce eğitim veya sanat üzerinde durmalı ki ekonomik bir sıkıntı yaşamasınlar. Ayrıca ilim ve irfan için eğitim alınmalıdır. Gencin hayatında hedefler olmalı. Gençlik yıllarımdayken “ben sefil perişan olmayacağım” diye kendi kendime konuşurdum. Gençler kahveye giderken ben derse gittim. Kendi kendime İngilizce ve Osmanlıca öğrendim. Kitaplar okudum, kitapları anlamaya çalıştım. Çünkü benim bir hedefim vardı.

Bugün elhamdülillah İslam`a hizmet etmek isteyen pırıl pırıl gençlerimiz var. Bu cihette ne söylemek istersiniz?

İnsan önce sahip olacak ki onu verebilsin. Bir insanın ya mesleği, ya serveti ya da ilmi olacak... Onları Allah için, İslamiyet için kullanacak. Bir arkadaşımız Zübeyir Gündüzalp Ağabey`e geliyor; "Bediüzzaman altıncı sözde, `Organlarını Allah`a sat, O`nun adına çalıştır. Karşılığında Allah sana cennet gibi bir ücret verecektir.` buyuruyor. Ben de öyle yapacağım" diyor. Zübeyir Ağabey de o arkadaşa diyor ki: "Neyin var ki, neyini feda edeceksin? Evvela bir şeylere sahip ol, ondan sonra onları feda et." O arkadaş evvela tahsilini tamamladı, doktor oldu. Muayeneye gelen hastalarına iman hakikatlerini anlattı.

Toplumu düzelteyim derken bazen kendimizi ihmal ediyoruz!

Bu konuda kendi hayatımdan bir misal vereyim. İslamî çalışmalara başladığımda milleti kurtarmak için işe başlamıştık. Anlattıklarımızı tamamen doğru ve kabule değer şeyler sanıyorduk. Bizleri dinleyenler bunları kabul etmeyince kızıp, üzülüp ümitsizliğe düşüyorduk. Hatta hasta olduğumuz devirler bile oldu. Bir doktor, "Sen bu beyninden ne istiyorsun?!" diye kızmıştı bana. Bütün meselemiz milletin kurtulmasıydı. İslamiyet`i zamanla öğrendikçe bizim vazifemizin sadece ve sadece İslamiyet`i öğrenmek, anlamak ve yaşamaktan ibaret olduğunu anladık, çok rahatladık.

Buyurduğunuz gibi yaptığımız takdirde İslam`ı en güzel şekilde yaşantımızla tebliğ etmiş oluyoruz.

Örnek nesil sahabelerin yöntemi de bu değil miydi? Onlar İslamiyet`i öğrenmek ve anlamak gayesiyle yaşadılar. Allah`ın rızasını bunda aradılar. Bu gaye onların hayatını doldurdu. Onların her biri "Mademki ben Müslüman`ım, öyleyse İslamiyet`i öğrenmeliyim ve yaşamalıyım" dediler. "Ben bir insanım. Benim cürmüm ne ki hükmüm ne olsun? Koskoca dünyada İslamiyet`i yayma davasını nasıl güdebilirim?" demediler. Müşrikler her tarafı doldurmuşken, bir avuç sahabenin durumu böyleydi. Ümitsiz değillerdi.

Allah razı olsun.

Ecamain.


Aydın Başar'ın Yazısı.