Komplo Teorilerine Karşı Komple Eğitim
Fatih Günel
Ortaçağda okuma yazma oranının düşüklüğünden dolayı kollektif bilgiye sadece küçük bir grup katkı yapmaktaydı. Okuma yazma oranının bu denli yüksek olduğu günümüzde ise hemen herkes kollektif bilgiye katkı sağlama imkanına sahip. Bu denli aşırı bilgi akışının olduğu yazılı ve görsel medyada ulusal ve uluslararası gelişmelere yönelik birçok açıklama biçimi mevcut. Komplo teorileri bu gelişmeleri açıklama noktasında ilginç bir yere sahiptir. Son dönemde yükselmekte olan popülist hareketlerin kendi tabanlarını arttırmak için ürettikleri argümanların komplo teorilerini andırması da bu ilginç fenomeni incelemeyi daha da gerekli kılmaktadır. Peki komplo teorilerini bu kadar çekici kılan faktörler nelerdir?
Öncelikle şunu ifade edeyim ki insanoğlu tarih boyunca gizemli olan herşeye ilgi duymuştur. Komplo teorilerini bu kadar ilgi çekici kılan noktalardan biri de barındırdığı gizemdir. Gizli bir grup tarafından yönetilen bir dünya algısı son derece gizemlidir mesela. Son derece girift olayları idrak edebilmek için ciddi bir araştırma yapma lüzumunu ortadan kaldırılarak her olay basitce açıklanır. Komplo teorileri, barındırdığı basitleştirici anlatımı sayesinde uluslararası ilişkilercilerin uzun yıllar boyunca üzerinde çalıştığı konulara basit ve net cevaplar üretirler. Komplo teorilerinin geniş kitleler tarafından kolaylıkla içselleştirilmesinde barındırdığı bu basitleştirmeler ciddi pay sahibidir. Örneğin 11 Eylül saldırılarıyla ilgili elle tutulur bir argüman üretebilmek için o döneme dair arşiv taramalarını gözden geçirmenin yanında konuya dair akademik kaynak okumaları da yapmak gerekir. Bu iş tahmin edilebileceği gibi ciddi ve yorucu bir uğraştır. Her şeyin gizli bir grup tarafından planlandığını ve uygulandığını düşünen biri için bu tarz uğraşların bir anlamı yoktur.
Komplo teorileri ciddi bir psikolojik rahatlama sağlar. Gerek bireysel, gerek de toplumsal noksanlıklardan kaynaklanan sorunlarda sorumluluk duygusunu ortadan kaldırırlar. Bu tarz düşünce biçimine göre her şey zaten önceden planlanmıştır ve biz sadece kurgulanan oyunu oynarız. Bu tarz bir düşünme tarzı, fertlerde karşılaşılan sorunlara karşı derinlikli ve çok boyutlu bakma yetisinin zedelenmesine yol açmasından ötürü ciddi tehlikeler barındırır.
Şeffaflığın olmadığı, yöneticilerin hesap verme gibi bir erdeme sahip olmadığı toplumlarda komplo teorileri yöneticilerin biricik yardımcılarıdır. İnanılmaz nitelikte bir güce sahip olmasının yanında tam olarak tanımlanamayan unsurlara suçu atmak en konforlu ve kolay yoldur onlar için. Üstelik sorumluluk duyma gibi bir yükten liderleri kurtardıkları için yöneticiler tarafından sık sık başvurulur. Halkın bu tarz açıklama biçimlerine itibar ettiği toplumlarda ne yazık ki karşılaşılan problemlere doğru teşhis konulamaz.
Her şeyin bir grup tarafından kontrol altına alınmış, kaçma ihtimalinin olmadığı, bu grubun arzusunun dışında yeni bir gelişmenin olamayacağı gibi bir düşünceye sahip olmak imani bir takım problemlere de yol açar. Yaşanan her gelişmenin ``tanrısal bir güç`` tarafından kontrol edildiğini ileri süren birinin Allah inancını tekrardan sorgulaması gerekmektedir.
Karşılaşmakta olduğumuz tehditleri tam olarak anlamadan gereken çözümler üretilemez. Jacques Verges`in dediği gibi ”her suç topluma sorulmuş bir sorudur.” Özeleştiri yapmaktan kaçınan, suçu her daim dış unsurlarda arayan toplumlar çağın sorunlarına cevap üretemez. Eğitimsiz kitlelerin komplo teorilerine daha fazla ilgi duyduğu gerçeğinden hareketle bu hastalıklı açıklama biçimlerinin etkisini toplumda azaltmak için eğitimin büyük bir önemi vardır. Komplo teorilerine karşı komple eğitim diyorum…
GENÇ'ın Yazısı.