Hizmet, Bisikletle Daha Hızlı
2011’in ortaları... Suriye’den acı haberlerin gelmeye başladığı zamanlar. Masum Müslümanlara yönelik her türlü kötülük, katliam ve zulmün başladığı, bugünlere uzanan çok sıkıntılı vakitler...
Hudut bölgelerimiz başta olmak üzere kardeşlerimiz, ülkelerinden çıkıp hicret ediyorlar... Bize geliyorlar... Allah’a sığınıyorlar ve Rabbimiz onları bize gönderiyor.
Adana’ya gelenler gitgide artıyor. Caddelerde, sokaklarda, kardeşlerimiz çoğalıyor.
Tabii gelen şehirde en ekonomik nasıl yaşanabilecekse ona göre bölgeler bulmaya çalışıyor. Bu mazlumlar, elde avuçta ne varsa zaten yolda gelirken hepsini tüketmiş, kendilerine kucak açacak merhamet ve şefkat dolu kardeş yürekler arıyorlar.
Adana’ya gelenler, şehrin girişine yakın, çoğu izbe evlerle dolu sokaklarda, 7, 13, 15, hatta bazısı 20-25 kişilik aile, akraba ve ahbap gruplar, başlarını sokacak yerler arıyorlar. Bulunan yerlerin çoğu... Anlatılması zor.
İşte o zaman, zaten o vakte kadar özellikle küçük çocukların, gençlerin dinî eğitim hizmetlerine kendisini adamış, emekli olmasına rağmen, Marangozlar Sitesi Camii’nde 5 vakit gönüllü imam-hatiplik yapan İbrahim Kaya Hoca Efendiye yeni, taze, meşakkati bol ama manevi hazzı ziyade, büyük, ucu-bucağı olmayan, derinliği bilinmeyen bir hizmet alanı çıkmış.
Altı seneyi aşkın bir süredir, Adana şehir merkezinin doğusundaki bölgelerde, İbrahim Hocamız ve beraberindeki hizmet gönüllüleri, binlerce muhacir kardeşimizin hizmetini görmeye çalışıyor.
Ev ihtiyacı olana ev araştırılıyor. Suriyelilerin gelmesiyle yükselen kira fiyatlarıyla amansız mücadeleler ediliyor. Pazarlıklar, kefil olmalar ve daha nicesi... Ev kiralanıp yerleştirilen ailelere eşya tedariğine girişiliyor bu sefer. Eski-yeni idare edebilecek ne varsa bulunmaya çalışılıyor ve evler kuruluyor. Kimi eşya satın alınıyor, borçlanılıyor, sonra ödemeye çalışılıyor.
Kış geldiğinde kış ihtiyaçları... Soba, yakacak, battaniye, kıyafet, ilaç ve hava durumlarına göre ortaya çıkan ne ihtiyaç varsa tedarik edilme gayretine giriliyor.
Yaz geldiğinde de yaza göre ihtiyaç malzemeleri, bu yol bilmez, dil bilmez kardeşlerimize ulaştırılıyor... Vantilâtör, çamaşır, kıyafet, buzdolabı gibi eşya ve malzemeler, Adana gibi yazı çok sıcak yaşayan bu şehirde bu garip düşmüş insanlara, aranıp bulunabildiği ölçüde dağıtılıyor.
Özellikle çalışabilecek yaş ve sıhhatte bulunan erkeklere de iş ayarlanmaya çalışılıyor. Evlenecek olanlara da düğünler kuruluyor. Hüzün kıyafetli mutluluklara ortamlar hazırlanıyor.
İbrahim Hocamızın, o mahallenin içindeki mütevazi evinin kapısının çalınmadığı bir saat dilimi yok, denilse yanlış söylenmez sanırım. Suriye’den yeni gelen, acıkan, susayan, üşüyen, terleyen, faturasını ödeyemeyen, hastası olan, iş arayan, aş arayan, eş arayan, derdi, sıkıntısı olan herkes bu kapıya gönül rahatlığıyla geliyor. Meselesinin hepsi veya derdinin dermanı hemen o anda çözülüp tedarik edilemese de zaman içerisinde herkes yarasına bir merhem bulmuş oluyor...
Bütün bu çalışmaların içerisinde en dikkat çekici olan ve belki de en kayda değer hizmetler, bu Suriyeli mazlumların çocuklarının eğitim-öğretim aldıkları Kur’an kurslarında gerçekleşiyor. İbrahim Kaya Hoca Efendi ve o bölgedeki gönül erleri tarafından, zaman içerisinde gerek kiralanan, gerekse hibe edilen mekânlarda, müftülüklerle de koordineli açılan Kur’an kurslarında, 600’den fazla öğrenci, her gün Kur’an-ı Kerim ve dinî bilgiler eğitimi alıyor.
180’i aşkın öğrencisi bulunan hafızlık biriminde, Kur’an ezberini tamamlayan her bir öğrenciye bin 500 lira para ödülü veriliyor.
Bununla beraber, bu öğrencilerin de yemeklerinin yapıldığı aşevinden, her gün bölgedeki 700’den fazla aileye günlük sıcak yemek ulaştırılıyor.
İbrahim Hocamız ve onun çok değerli hizmet ekibinde dur-durak yok. Daha anlatmaya kelâmın yetmeyeceği nice çalışmaların içerisindeler. Rabbimiz kabul buyursun.
Bölgedeki birçok yere bisiklet ile gidip gelen Hocamıza günün birinde bisiklet üzerindeyken rastlayınca, tebessümümü fark edip:
“-Böyle daha hızlı hizmet oluyor Yasir’im, ne yaparsın...” demişti, elleri öpülesi, muhterem Hocam...
Halit Yasir Özoğul'ın Yazısı.