Neyi, Niçin Yapıyoruz?
Neden bu yazıyı yazıyorum? Söyleyecek bir sözüm mü var yoksa yazıyor olmanın ve yazar olarak tanıtılmanın, insanların bakışlarındaki o farklılığın dayanılmaz cazibesini mi seviyorum? Neden evimi temizliyorum? Allah temizliği ve temizlenenleri sevdiği için mi, komşum, arkadaşlarım ayıplamasın diye mi?
Hayat yaşanması çok da kolay olmayan bir süreç. Zor olmaması mümkün mü? Cennetten çıktığımızdan beri, bu denî dünyada, tekrar cennete layık hale gelebilmek için törpülenip duruyoruz. Böylece sık sık ağzımızdan “hayat zor” kelimeleri dökülüveriyor. Bunalıyoruz, daralıyoruz, şikayet ediyoruz. İster ev olsun, ister iş, isterse okul, devlet… Sistemin işleyişine dair birçok bozukluk sayabiliriz… İnsanların sorumsuzluklarına, vurdumduymazlıklarına, kadir kıymet bilmeyişlerine dair… Bütün bunların üstüne sıcaklar da, yağmur da cabası. Ah keşke dünyaya da bir klima takılabilseydi, en azından bizim ülkemize, şehrimize… Yağmur yolları çamur etmeseydi, trafik tıkanmasaydı…
Sayısalcılar formülleri sever. Formül, kilidin anahtarı gibidir. Formulü doğru hatırlar ve işlem hatası yapmazsanız, er geç doğru sonuca ulaşacağınızı bilirsiniz. Bu tecrübe de gösterir ki, hayata dair kısa yollar, formüller de ilgimizi çeker, ihtiyacını hissederiz. Bu nedenle Bedevi`leri severiz. Sahabe beklermiş ya, bir Bedevi gelse de soru sorsa… Bedevi basit çözümler ister. Bana bir şey söyle, onu yapayım kurtulayım.
Bir sohbeti dinlerken, bir kitabı okurken de kısaca ne öğrendiğine bakar insan. Özet ve net bir cümle çıkartayım, işime yarasın. Böyle cümleler basit olur genelde. Fakat nerede eksik bir parça olsa, onu giderecek kuvvete de sahip olur. Onlardan birini dinledim geçenlerde. “Neyi niçin yaptığına bak!” Âlâ. Yeni mi duyduk bu cümleyi, hayır. Fakat söyleyen yaşayınca, hissedince tesiri de farklı oluyor. Üstelik insan unutan bir varlık olduğu için, bugün es geçtiğinin yarın ne kadar önemli olduğunu fark ediveriyor.
Şimdi neyi, niçin yaptığımızın ayırdına varmak adına, bu gözlükleri takalım gözümüze. Hazır yaz da gelmiş, işler ne kadar yoğun olursa olsun bir rehavet katkısı her işi ağırlaştırıyor. Etrafa, kendimize bakmak, incelemek adına vaktimiz bol.
Neden bu yazıyı yazıyorum? Söyleyecek bir sözüm mü var yoksa yazıyor olmanın ve yazar olarak tanıtılmanın, insanların bakışlarındaki o farklılığın dayanılmaz cazibesini mi seviyorum?
Neden evimi temizliyorum? Allah temizliği ve temizlenenleri sevdiği için mi, komşum, arkadaşlarım ayıplamasın diye mi?
Neden başımı örtüyorum, neden namaz kılıyorum, neden bu okulu bitirmek için uğraşıyorum, neden bir başkası hakkında o yokken konuşabiliyorum, bilgisayar başında bu kadar vakit geçirmek işime yarıyor mu?
Bu soruları ilk defa duymadığınıza eminim. Hatta çok sık duyduğumuzdan bir nevi tepki geliştirmiş de olabiliriz. Fakat önemli olan şu ki, bu sorular olmadan ve bu sorulara samimane cevaplar vermeden hayatımızdaki eksiklikleri tamamlayamıyoruz. Aksine sürekli şikayet eden, yorulan, bıkan insanlar oluyoruz.
Yazın sıcaktan, kışın soğuktan şikayet eden insanlar, şartlar ne olursa olsun hiç memnun olmayan, her halükarda rahatsız edici bir taraf bulabilen insanlar bu noktada genellikle hedefleri şaşıranlardır. Bizim de kendimize ait bu şekilde hedefini şaşıran yönlerimiz çok. Neden ve niçin sorularını cevaplamaya başladıkça aslında fark edeceğiz ki bu sorunun en temeli, bu dünyada ne yapıyorum, olacak. Bu dünyaya tatile mi geldim ki, sıcaklık 26 dereceyi geçince bunalıyor, 26 dereceden aşağı olunca üşüyorum ve bu ikisinden de şikayet ediyorum?
Ne yapıyorum, neden yapıyorum?
Bu soruları ciddiye aldığımızda insanî yanımızı da ciddiye almış olacağız. Bu dünyaya geliş amacımızı unutmayacağız. Her günün, ancak o amacı unutmazsak bir fırsata dönüşeceğini görebileceğiz. İnsan bir gün bu dünyadan ayrılacağını ve bu dünyadaki karnesine göre ebedi hayatının şekilleneceğini unutmazsa, kolay kolay havadan sudan etkilenir mi? Bugün hava kapalı, moralim bozuk, namazı geciktirebilirim diye düşünebilir mi? En ufak bir zorlukta, küstüm, oynamıyorum diyebilir mi? Depresyon ile, stres ile vakit kaybedebilir mi? Kim ne demiş, nasıl bakmış, ne giymiş bunlarla günlerini öldürebilir mi?
Ne yaptığımızın, neden yaptığımız ve neden yapmamız gerektiğinin ayırdına varırsak, hayat da güzelleşecek, çekilir! hale gelecek. Sıcaklar da güzel, yağmur da güzel. Sıcaklar olmasa bir bardak soğuk suyun keyfini nasıl sürebilirdik? Dünya da tabi ki güzel. Bizi güzelleştirecek bir sürü imkan sunuyor çünkü.
Rabia Gülcan Kardaş'ın Yazısı.