Gökyüzüne Nereden Başlamalı?
Gökyüzü gözlemciliğine merak salan insanlar bir anda teleskop alır, ancak kullanmayı tam olarak beceremedikleri için hevesleri kaçar ve teleskobunu elden çıkarıp hemen pes ederler. İşte bu yüzden en başta gökyüzünü iyice tanıdıktan sonra teleskoptan daha az büyütme gücüne sahip, kullanımı kolay olan dürbünle gözlemciliğe devam edilmelidir.
Çeşitli vesilelerle astronomi ve uzaya ilgi duyan insanlar bizlerle iletişime geçtiğinde en çok sordukları sorulardan birisi “Nasıl bir teleskop alayım?” oluyor. Aslında bu sorunun şu şekilde sorulması daha münasip olur: “Gökyüzü gözlemciliğine nereden başlamalı?” İşte bu sorunun cevabını yüzeysel olarak da olsa bu yazıda vermeye çalışacağız.
İnsanoğlu Galileo’ya kadar çıplak gözlerle gökyüzünü seyreylemiştir. 9. yy. ile 16. yy. arasında birçok bilim dalında devrim niteliğinde keşifler yapan Müslüman bilim adamları da astronomi alanında yaptığı keşif, gözlem ve ölçümleri yine teleskop kullanmadan yapmıştır. Galileo’nun gökyüzü gözlemlerinde teleskobu kullanmasıyla çıplak gözle görülemeyen gök cisimleri bir bir keşfedilmeye başlandı ve kâinata daha derûnî bir bakış sağlandı. Galileo’nun teleskobu 10x büyütme gücüne sahipti. Bu teleskopla Ay’ın kraterlerini, Jüpiter’in dört büyük uydusunu gördü ve bunları resmetti. Hatta Satürn’e baktığında halkasını gördü ve bunu Satürn’ün kulakları olarak yorumladı. Bunun dışında bu minik teleskopla Venüs’ün evrelerini gözlemledi. Merkür ve Venüs iç gezegen olduğu için tıpkı Ay’ın evreleri gibi evreleri gözlemlenebilir. Velhâsıl bu kadar küçük büyütme gücüne sahip bir teleskopla bile böyle güzel görüntüler temâşâ edilebilir.
Ancak gökyüzü gözlemciliğine yeni başlayacaksanız önce çıplak gözle gökyüzünü tanımalısınız. Gök atlasları, Sky Map gibi mobil uygulamalar veya Stellarium gibi bilgisayar uygulamaları ile gök cisimlerinin konumlarına bakarak gökyüzünde bulmaya çalışmalısınız. Bu işi sık sık yaparsanız hangi takımyıldızı, hangi gezegen nerede ne zaman nasıl gözükür az çok aşina olacaksınız. İşte tam bu aşamadan sonra artık bir dürbün alma vaktiniz gelmiş demektir. Genellikle gökyüzü gözlemciliğine merak salan insanlar bir anda teleskop alır, ancak kullanmayı tam olarak beceremedikleri için hevesleri kaçar ve teleskobunu elden çıkarıp hemen pes ederler. İşte bu yüzden en başta gökyüzünü iyice tanıdıktan sonra teleskoptan daha az büyütme gücüne sahip, kullanımı kolay olan dürbünle gözlemciliğe devam edilmelidir.
Dürbünü küçümseyenler için yukarıda verdiğimiz Galileo örneği sanırım güzel bir cevap olacaktır. Ayrıca teleskobuyla ileri düzeyde gökyüzü gözlemciliği yapan bir amatör gökbilimci için bile dürbün vazgeçilmez bir gözlem aracıdır. Çünkü dürbünün hareketi teleskoba göre daha kolaydır ve çift gözle gözlem olanağı sunar. Dürbün olarak Celestron veya Konus markasını tercih edebilirsiniz. Dürbünün ağırlığı arttıkça uzun süre elde tutması güçleşir. Bu sebeple 20x80 gibi ağır dürbünler kullanacaksanız mutlaka bir tripod da almalısınız. 20x80 ifadesindeki 20x 20 kat büyütme gücünü, 80 ise dürbünün mm cinsinden mercek çapını ifade eder. Teleskop ve dürbünlerde açıklık da dediğimiz mercek çapı ne kadar büyük olursa ışık toplama gücünüz de o kadar artar. Bu şekilde daha net görüntüler elde edersiniz.
Dürbünle Ay’ın kraterlerine, Jüpiter’in dört büyük uydusuna, Satürn’ün halkasına ve Ülker yıldız kümesi gibi diğer belirgin gökcisimlerine iyice bakıp tanıdıktan sonra artık bir teleskop alabilirsiniz. Teleskop olarak da Celestron ve Meade markalarını tercih edebilirsiniz. Teleskoplar mercekli teleskoplar, aynalı teleskoplar ve hem mercekli hem aynalı teleskoplar olmak üzere üçe ayrılır. Bunlardan en kullanışlısı hem mercekli hem aynalı teleskop olan Schmidt-Cassegrain türü teleskoplardır. Ayrıca alacağınız teleskopta Go-to özelliği yani gök cismini otomatik olarak bulup teleskobu ona yönlendiren ve takip eden sistem olursa daha kolay gözlem yapabilirsiniz. Tabii bu sisteme sahip teleskopların fiyatları da muadillerine nazaran daha tuzlu olacaktır. Sorularınız için mail adresim yukarıda mevcut. Gökyüzünüz ve bahtınız her daim açık olsun efendim...
Muaz Erdem'ın Yazısı.